Nevzat Bingöl
Bir Dönem Daha Erdoğan mı?
Türkiye’de artık kanıksadığımız bir durum var. Her seçimden kısa bir süre sonra muhalefet partileri, iktidarın verdiği sözleri yerine getirmediği gerekçesiyle erken seçim ister ve bu istek yapılacak olan seçimlere kadar devam eder. Ancak muhalefetin erken seçim istemesi, muhalefetin geçmiş seçimlerden ders çıkartarak yeni seçimlere hazır olmasından ziyade, iktidarların kötü yönetimlerinden kaynaklanmaktadır.
Yine yeni bir erken seçim süreci başladı ve muhalefetin “Bu halk sizi götürecek” sözleri meclis kürsüsünden yüksek sesle dillendirilmeye başlandı. İktidarı halk götürecekse size ne ihtiyaç var? Sizin çalışmalarınız neler? Aradan geçen bunca yıl ne dersler çıkardınız? Sık sık yakındığınız seçim güvenliğiyle ilgili ne önlemler aldınız? Ekonomiyle, dış politikayla, eğitimle, sağlıkla, adaletle, güvenlikle, Kürt sorunuyla ilgili çözüm önerileriniz nelerdir?
Hafta sonu Macaristan’da yapılan seçimleri, 2010 yılından bu yana iktidarda olan otoriter lider Viktor Mihail Orban kazandı. 6 partinin bir araya gelerek oluşturduğu Macaristan muhalefeti büyük bir hayal kırıklığı yaşadı çünkü seçimlerde “halkın Orban’ı göndereceği” bekleniyordu. Bu nedenle de Macaristan muhalefeti şımarıkça ve seçimleri kazanacağını düşünerek, halkın karşısına doğru dürüst bir çalışma yapmadan çıkmıştı.
Önümüzdeki günlerde “baskın seçim” olmazsa, olağan seçimlere yaklaşık bir yıl kaldı. Türkiye muhalefeti de Macar muhalefeti gibi “bu halk sizi götürecek” rahatlığı içerisinde görünüyor. Cumhurbaşkanı adayı konusunda toplumun uzlaştığı bir aday olmazsa anketlere bakarak Erdoğan’ın gideceğini söylemek siyasi saflık olur. Muhalefet partilerinin de, toplumun değişik kesimlerinin üzerinde uzlaşabileceği bir adayın üzerinde bir an önce uzlaşmaları gerekmektedir.
Anketlere ve genel kabul görmüş düşünceye göre cumhur ve millet ittifaklarının oy oranları biri birine çok yakın, bu durumda ittifak dışında bırakılan Kürt seçmenlerin oyları önem arz etmektedir. Yine burada muhalefetin yanlış hesabına göre Kürt seçmen kayıtsız şartsız veya HDP yönetimiyle anlaşıldığında, Kürt seçmenlerin HDP yönetiminin istediği kişiye oy vereceği yönünde çok yanlış bir düşünce var.
Kürt seçmenlerin Türkiye’nin en politik seçmen kesimi olduğunu belirtmekte yarar var. Kürt seçmenler HDP’ye gönülden bağı var ancak bu HDP’nin istediği her karara onay vereceği anlamı çıkmaz. Unutulmamalıdır ki; İstanbul seçimlerinde Kürt seçmen, Abdullah Öcalan’a rağmen Ak partiye değil Ekrem İmamoğlu’na oy vermiştir. Buna muhafazakâr Kürt seçmenler de dâhildir. Kürt seçmenler konusunda sağlıklı bilgisi olmayan danışmanlarla çalışan muhalefetin bu konuda hesabını iyi yapması lazım.
Kürt seçmenlerin CHP’ye olan “Dokunulmazlıkların kaldırılması” yönündeki kırılganlık ve kızgınlıkları devam ediyor. Yine İYİ partili yöneticilerin zaman zaman sert çıkışları, Kürt seçmeni bu partiye bakışını keskinleştirebilir. Bu konuda CHP ve İyi partinin Kürt seçmenlerine kendisini iyi anlatabilmesi gerekecektir.
Muhalefetin başta ekonomi, Kürt sorunu ve adalet olmak üzere, iktidara geldiklerinde yapacaklarını ve seçim güvenliğiyle ilgili ne tür önlemler aldıklarını veya alacaklarını halka inandırıcı bir şekilde anlatması ve ikna etmesi gerekmektedir, yoksa “sizi halk götürecek” mottosuyla halkın ikna edilebileceğine inanmıyorum.
Önümüzde Macaristan örneği dururken her şeyi halka havale ederseniz halk da “size ne gerek var” karşılığını verebilir. Yol yakınken, zaman varken önlemlerin alınması çalışmaların daha bir disiplinle ve ciddiyetle yapılması, aksi takdirde Macaristan örneği yerini Türkiye örneğine bırakabileceği konusunda hazırlıklı olmasını tavsiye ediyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.