Bugüne geldiğimizde ilk elden şunu söyleyebiliriz :
20 yıllık Ak Parti iktidarında önce yerel seçimlerde, şimdi de genel seçimlerde, ilk kez Ak Parti’nin seçimi kaybedebileceği olasılığını ilk elden söylemek zorundayız.
Bugün Ak Parti kulislerinde hatta Külliye’deki danışmanlar arasında , ‘Meclis çoğunluğunu kaybedebiliriz ama Tayyip Bey kazanabilir’ şeklindeki düşünceler artık topluluklarda dillendiriliyor. Hatta böyle bir durum ile karşı karşıya kalınırsa diye , bu senaryo üzerinde neler yapılabilir konusunda çalışmalar yapılıyor.
Yani?
Yani ilk kez, 20 yıl sonra Tayyip Erdoğan ve Ak Parti seçim kaybedebileceği olasılığı ile karşı karşıya…
Peki Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘siyaset ustalığı’ bu durumu değiştirebilir mi?
Öncelikle söylemekte fayda var, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu durumu gerçekçi okuduğunu, son grup toplantısındaki konuşmasından anladık.
Bugüne kadar ‘tek başına’ seçimleri göğüsleyen ve başka hiçbir parametreyi önemsemeyen Erdoğan, bu kez milletvekillerinin meclis genel kuruluna devam etmemeleri üzerinden bu mesajı verdi.
Ve anladık ki ; Ak Parti bu kez mecliste halkta karşılığı olan, temiz, yeni dönemde yeni sivil anayasa çalışmalarına katkı sağlayacak ‘gerçek’ milletvekillerini meclise taşıyacak. Ve bu konuda da ciddi çalışmalar yapıldığı konuşuluyor.
Peki bu olabilir mi?
Bu kişileri Ak Parti Meclise taşıyabilir mi?
Yani bürokraside işin ehline verilmediği noktasında büyük sıkıntı yaşayan , bürokrasi koltukları 50-100 ailenin dışına veremeyen Ak Parti, bunu Meclis Gurubunda yapabilir mi?
Bilemeyiz. Bekleyip göreceğiz. Ama seçimin kaderi bu listelerde kimlerin nasıl yer alacağına bağlı. Bugünün gerçeği de bu.
İktidarlar elbette yıpranırlar. Ve iktidarların iktidara gelme sebepleri, aynı zamanda da gitme sebepleridir.
Bugün gelinen noktada Ak Parti’nin yola çıkış sebep ve itirazları ne yazık ki, ‘Tarih tekerrürden ibaret’ dedirtircesine gerçekleşmiş görünmektedir.
Seçime 100 gün kala Ak Parti ; geniş halk kitlelerine ekonomik gelir dağılımını yapamayan ve ekonomideki zor gelişmeler altında ezilen halkın alım gücü için maaş zamları ile katkı sağlayarak gidermeye çalışsa da, bunu seçime beş kala yapması nedeniyle siyaseten kendisini inandırıcılık noktasında sıkıntıya sokmaktadır.
Her ne kadar alım gücü iyileştirilse de, bürokrasideki koltuk ve sandalyelerin ve iş imkanlarının dağılımı noktasındaki ‘iyileştirme’ ya da bir başka deyişle, ‘liyakat’ noktasındaki iyileştirmenin kısa sürede yapılamayacağı gerçeği ile de karşı karşıya.
Üstelik bu eksikliğe, son zamanlarda Sedat Peker rüzgarı ile başlatılan yolsuzluk ve usulsüzlük noktasında ortaya dökülenler ya da ortaya dökülmesi çok daha fazla yolsuzluk dosyası olduğu algısı da eklenmiş görünmektedir. Tüm bunlar, bugün Ak Parti’nin seçimi kaybetme tehditleri arasındadır.
Dün yurt içinde bulamadığı ‘adalet’ i tüm dünyayı gezerek , hatta günde 4-5 ülkeye giderek arayan Tayyip Erdoğan’a karşı , bugün Kemal Kılıçdaroğlu’nun İstanbul- Ankara hattında yaptığı ‘adalet’ yürüyüşünü de atlamamak gerekir. Ki, Tayyip Bey’in salt şiir okuduğu için uğradığı kişisel mağduriyet yürüyüşünü, Kemal Kılıçdaroğlu , sayısını bilemediğimiz kim bilir kaç mağdur için yaptığına da dikkat etmek gerekir..
Öte yandan yeni getirilen sistem üzerinden tüm yetkinin kullanma noktasındaki ağırlığını üzerinde taşıyan Recep Tayyip Erdoğan’ın ‘metal yorgunu’ parti mensupları karşısında ne kadar yorulduğu noktasını da dikkate almak gerekir.
Siz bunlara, yeni bir sivil Anayasanın yapılamamış olmasını , çıkarılan KHK’ların bir çoğunun TBMM’de kanunlaşmaması sebebiyle olası bir seçimin kaybedilmesi halinde yok sayılacağını da ekleyin lütfen…
Yani böyle bir durumda ; boşa geçen onca yıl mı deyip geçeceğiz? Ya da sonuçlarının getirdiklerini ve götürdüklerini nasıl açıklayacağız?
Görüldüğü gibi 14 Mayıs 2023 için söylenecek, konuşulacak çok şey var. Devam edeceğiz. Muhalefet ve 6’lı masa için de aynı şekilde. Oraya de geleceğiz.