14 MAYIS…(3.BÖLÜM)

Nuray Başaran

Kaldığımız yerden devam edelim.

Birinci İsrail’in kurulması olan 14 Mayıs tarihinin devamı olarak Büyük İsrail’in kurulmasına Türkiye’nin yapı değişikliği ile beraber bölgesel yapılanmaya yönelecek bir açılımın gündeme getirilmesi söz konusu bugün.

işte bu noktada seçim tarihi olarak 14 Mayıs seçiliyor. İlginç değil mi? Ve bu da Türk halkına Demokrat Parti’yi iktidara getiren 14 Mayıs üzerinden Menderes üzerinden yapılıyor.

‘Yeter Söz Milletindir’ gibi, o dönemin siyasi sloganları kullanılıyor. Üstelik de bu sloganın kullanımı konusunda muhalefet ve iktidar arasında da kavgası yapılıyor. Ne diyelim. En masum haliyle bu, bir siyasi trajedi olsa gerek.

Dedik ya , 1948’deki sürecin kullanılarak 1998’te olması gereken ama 1993’te başlatılan Türkiye’yi karıştırma ve Türkiye’yi askeri rejime sokarak Siyonist yapılanmaya bir NATO darbesi ve NATO diktatörlüğü ile gidilmesi eğilimi ortadan kalkmıştı. Şimdi bu yarım kalan işin ‘ikinci 14 Mayıs’ yani 1998 tarihinde gerçekleşemeyen Büyük İsrail’in ortaya çıkmasını sağlayacak 3. Dünya savaşı da, kutsal kitaplardan hareket ederek gündeme getiriliyor. Büyük İsrail Projesi Armegeddon savaşı ile hedefleniyor bu kez.

Bu savaşı çıkarmak için de yaklaşık 10 senedir, önce Irak’ta, sonra Suriye’de şimdi İran’a dönük süreçlerde savaşı bölgeye getirip ve yaymak ve tırmandırmak istiyorlar.

Bu noktada Amerika askeri birlikler ile Yunanistan ve Balkanlara yerleşti. Bu noktada Rusya, geldi kendi sınırlarını güvence altına alma konusunda Ukrayna meselesini gündeme getirdi. Şimdi Ortadoğu’da bu zorlamalar ile plan doğrultusunda Amerika ve Rusya’nın karşı karşıya geldiğini ama bazı yönlerden de iş birliği yaparak dünyadaki dengeleri kontrol etmeye dönük hareket ettiğini görüyoruz.

Burada batı blokunun artık dağıldığını, Amerika’nın Avrupa’yı hedef olarak gördüğünü, hatta Büyük Avrupa’nın Avrupa Birliği sürecinde ortaya çıkması noktasında da Amerika’nın karşı çıktığını, askeri birlikler ile Balkanlardaki yeniden yapılanmada ve burada Almanya ve Fransa’nın kontrolündeki bir Avrupa Birliğine, Avrasya Bölgesinde ve Akdeniz’de, Balkanlar’da eski Osmanlı interlandında izin vermeyeceğini görüyoruz.

Bu çerçevede şimdi gelinen yeni aşamada farklı bir durum var. Bu farklı durumu iyi değerlendirmemiz gerekiyor.

14 Mayıs kavramının yeniden siyasette gündeme gelmesi ise, geçmişten gelen bu boyutları bir kez daha görmemiz gerektiğini bize söylüyor .

Bugün gelinen noktada, 1948’de İsrail’in kurulmasından sonra ortaya çıkan soğuk savaş sürecinde, bölgede yeni bir devlet yapılanması tamamlanmaya çalışılıyor. Ama 1998 sürecini İsrail iyi değerlendiremedi. İstedikleri gelişme, yani Kürdistan kurulamadı. Kürdistan kurulamadığı için, Türkiye birlik ve bütünlüğünü koruyarak ayakta kaldı. Şimdi yeni bir noktaya geldi. Son 10 senedir 3. Dünya Savaşı zorlamaları sonuç vermedi. Armageddon Savaşı’nı çıkaramadılar. Ama vazgeçmiş değiller. Sonuna kadar zorlamak istiyorlar. İşte bu noktada, bütün dünyayı hedef alan bir başka olayı gündeme getirdiler. Kendi ekonomik ve siyasi zorlamaları, askeri zorlamalar ile 3. Dünya Savaşı da olmayınca , şimdi biyolojik savaşa yöneldiler. Bütün dünyayı mikrop savaşları ile karşı karşıya getirdiler. Bu da aslında dünya hakimiyetinin devam etmesi açısından önemliydi.

Çünkü Rusya’nın büyümesi, SSCB sonrasında Çin’in büyümesi, ekonomik olarak güçlenmesi, Avrupa’nın kontrol dışına çıkması noktasında dünyayı yönlendiren bugünkü Amerika, İngiltere, İsrail üçgeninde bir yapılanmaya izin vermedi.

Bugün geldiğimiz noktada şimdi tekrar ya normal sürece girecekler, ki bu normal süreç içerisinde yaşanan olaylar , paranoya-şizofreni gibi görünse ya da adlandırılsa da, olaylar birbirini izleyerek dünya kamuoyu önünde gerçekler ortaya konduğunda, en küçük devletlerin bile jeopolitik konumlarıyla hareket ettikleri ve kendi açılarından bir stratejik dili kullandıklarını görüyoruz. Ki tüm devletlerin üzerinde bu işbirlikçi taşeron kadroların ötesinde etkin olmaya başladığında, emperyalizm bu coğrafyada taşeron kadrolarını kullandığını ve Siyonist yapıyı gündeme getirmesinin giderek daha da zorlaştığını ortaya koyuyor.

İşte bu noktada, Ortadoğu’nun jeopolitik merkezinde Türkiye’nin yeniden kilit ülke durumuna geliyor!

Türkiye’deki yeniden yapılanma eğer Siyonist plana uygun olursa, geçmişten gelen dünya hakimiyeti projesinin devam edeceği görülüyor. Ama bunu yapamadıkları noktada, artık karşı güçlerin yavaş yavaş Rusya , Çin, Hindistan ve İran gibi 4 büyük doğu ülkesinin devreye girmesiyle birlikte dünya üzerinde ve Ortadoğu’da merkezi coğrafyada var olan süreçte artık hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağı da ortada.

Artık bölgede sadece batı hakimiyetinin değil önümüzdeki dönemde, hakimiyetini daha da arttıracak doğu ülkelerinin işbirliği çerçevesinde bir alternatif yapılanma doğrultusunda konuyu gündeme getireceklerini görmek gerekir. Bu noktada da artık dünya koşullarını ve uluslararası alanı etkileyen gelişmeler, bütün devletler gibi bizim de devlet yapımızı doğrudan doğruya etkilemektedir.

Türkiye tam bu aşamada hayati bir adım atmak zorundadır. Ve içine düşülen siyasi çıkmaz ve girdap noktasında , Türkiye hedef ülke olmaktan çıkmak için bütün bu planların bölgede yeniden yapılanmaya zorlanırken; bizi siyonizmin tarihten gelen ya da emperyalizmin tarihten gelen planlarına bizi alet etmesini önlemek için; Türkiye’nin çok hızlı bir şekilde toparlanarak yeni bir yapılanmaya gitmesi gerekmektedir. İşte bu noktada da , bu durumları tespit ederek, bu durumda toplumsal bir mutabakat sağlanması gerekir.

Dünyanın gelmiş olduğu durumda, nedir o? Batı hegamonyası bitmiştir. Doğu güçleri gündeme gelmiştir. Dünya bir doğu- batı dengesine doğru sürüklenmiştir. Doğu batı dengesindeki sürüklenmede de, doğu ile batının arasında kalan merkezi bölgede, bir yeni yapılanma ortaya çıkmaktadır. Bu Abbasi ve Emevi İmparatorlukları dönemindeki İslam boyu olarak gündeme gelmiştir. Ama o dönemlerin sonunda şunu görüyoruz. Orada Hazar hattı gündeme geliyor. Hazar Bölgesindeki Türk boylarının , Selçuklu ve Selçuklu yapılanmasıyla merkezi coğrafyaya indiğini görüyoruz. İşte o dönemden gelen bir yapılanmayla bugün onun uzantısı olan tarihi gerçekleri Türk toplumuyla birlikte , Türk toplumu da görmektedir. Özellikle bu yeni durum, Rusya’nın Kiev merkezli Ukrayna’da yaptıklarıyla, Amerika’nın Balkanlar ve özellikle Ege’de yaptıkları hakimiyet girişimleri; Amerika ve İngiiltere’nin İsrail ile paslaşarak ortaklaşa hareket etmesi noktasında, Siyonist planın gerçekleşmesi doğrultusunda gitmektedir.

Bu çerçevede Türkiye’de hem bir seçim var, hem bir yeni Anayasa arayışı var. Hem de bu doğrultuda dünya dengelerinin dünyadaki yapılanmanın geleceğe dönük yenilenme si gibi bir durum ile karşı karşıyayız.

Buna evet dünyanın önde gelen büyük devletleri hazırlanmış gibi görünüyor. Bu noktada büyük devletler daha da büyüyerek, orta boy devletleri ortadan kaldıracak şekilde eyalet devletleri, şehir devletleri üzerinden bölgesel federasyonlara gitmeye çalıştıklarını görüyoruz. Bu bütün ulus devletlerin sonu olacaktır. Ulus devletlerin ortadan kalkmasıyla beraber , bütün dünya şu an 200 civarında olan ulus devlet yapısı gelecekte alt kimlikler, eyaletler ve şehir devletleri üzerinden etnik ve dini kimlikler üzerinden bir yeni yapılanmayı gündeme getirecek ve bu doğrultuda da Siyonizmin istediği dünya hegamonyasını karşı çıkan ulus devletlerin tasfiyesi hızlı bir şekilde gerçekleşecektir. Şimdi bunun kilit noktasındayız!

Peki ne yapmalı?

YARIN devam edeceğiz.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.