Bugün bölgede yeni gelişmeler var. İsrail’in hem İran’a karşı hem de bölge devletlerine karşı ilginç gelişmeleri var.
Bunlar hep oluyordu ama Türk medyası görmüyordu. Bu hafta özellikle Yeni Şafak ve Cumhuriyet Gazeteleri bu konuları manşetlerine taşıyarak kaynağını da ABD’li medyaya dayandırıp, İsrail’in İran’a saldırarak savaş çıkarmak üzere olduğunu yazdı. Bu çerçevede hem hükümete yakın Yeni Şafak, hem Cumhuriyet hem de Aydınlık Gazeteleri bu konuları gündeme taşıdı.
Yani artık kral çıplak diyebiliriz.
Girit, Ege adaları, Makedonya bu şekilde yeni dönemde yapılanmaya doğru giderken, küreselleşmenin geride kaldığı ve dünya yeni bir döneme doğru giderken bir taraftan Rusya askeri birlikleri ile dünyanın önüne çıktı. Geçmişte yaptığı gibi. Diğer tarafta da Amerika geliyor. Roma İmparatorluğunun ya da İngiltere’nin yaptığı gibi Balkanlar üzerinden gelip Ortadoğu’yu ele geçirmeye çalışıyor.
Bu arada belirmek de fayda var; Putin de hazar Musevisi. Bugün dünyayı yöneten lobi de Hazar Yahudileri. Balkan göçmenleri lobileri Hazar Lobisi ile baş edemedikleri, Hazar Lobisinin geçmişten gelen büyük bir birikimle hem dünyanın bugününü, hem de geleceğe dönük bazı plan ve programlara girdiklerini görüyoruz.
İşte tam da bu aşamada Ukrayna’dan bir büyük İsrail çıkartılmaya çalışılıyorsa, bunun geçmişten gelen bir hikayesi var. Bu hikaye de Hazar İmparatorluğudur. Hazar İmparatorluğunu bilmeden dünyayı ya da Yahudi devletinin örgütlenmesi ve bölgede etkinlik kurmasını anlamak da mümkün değildir. Bugünün koşullarını yorumlamak da mümkün değildir. Bunu da yazacağım.
Yazımızın başlığına dönersek; 14 Mayıs’ın ilk ortaya çıkışı bizim açımızdan Türkiye’deki Cumhuriyet rejiminin demokrasi ile tamamlanmasıydı. Çok partili demokrasiye geçişti. O Türkiye’de çok büyük bir heyecan yaratmıştı. O iktidar içerisinde Türkiye ve bölgenin yapılanmasıyla dünya kamuoyu uğraşırken , aynı tarihlerde İsrail’in kurulması ikinci planda kalmıştır.
Yalçık Küçük der ki; Türkiye’de demokrasi özellikle , cumhuriyetin tamamlanması için önemliydi. Ama 14 Mayıs’ın ortaya koyduğu demokrasi tartışmalarıyla, Türkiye diğer 14 Mayıs’ı görmekte zorlanmıştır ve bunu görerek yorumlama şansını da o günün koşullarında yakalayamamıştır.
Yalçın Küçük’ün son kitapları tamamen İsrail’in kuruluşu ile ilgili. Birisi Çöküş, diğeri de Fitne. Yalçın Küçük her iki kitabında da, ‘ 2. Dünya Savaşı sonrasında Ortadoğu’da iki devlet kuruldu’ diyor. Türkiye Cumhuriyeti’nin Lozan ile oluşan yapılanma süreci devam ederken ,Türkiye açıkta kamuoyunun bildiği olaylarla birlikte yaşayarak bu değişimi yaşamıştır. Türkiye açık kurulmuştur. Ama aynı dönemde aynı süreç içerisinde Ortadoğu’da bir başka devlet daha kurulmuştur. O devlet de gizli kurulmuştur. O devletin başlangıcında gizlilik vardır. Dünkü yazıda İsrail ve Mossad’ın İstanbul’un göbeğinde Pera’da kurulduğunu yazmıştık.
Peki bugüne gelelim:
Bugün , var olan Anayasal düzen içerisinde Türkiye’nin kendine has kendi çıkarlarını gündeme getirecek bir devlet yapılanması ile karşı karşıya kaldığı bir noktadayız.
Burada partiler artık bir çözüm değil. Partilerin çözüm olmaktan çıktığı noktada da ittifaklar dereye girmektedir.
İttifaklarda da ya büyük partilerde etkin olan tarikatlar ya da ekonomiyi kontrol eden büyük parayla hareket eden şirketler devrededir….
Bugün böyle bir noktada hemen yapılması gereken çıkması olası savaşı engellemektir. İkinci yapılması gereken; nükleer silahları önlemek. 3. cü yapılması gereken acilen dünya ekonomisinin düzeltilmesidir.
Yeni dünya düzeni ekonomi üzerinden , teknoloji üzerinden , uzay üzerinden değil, bu dünya üzerinde var olan sorunların problemleri dikkate alacak bir planla bir projeyle bir alternatifi gündeme getirmek olmalıdır.
Bunun için var olan partiler üzerinden devletlerin ve siyasi iktidarların böyle bir çalışmaya zorlanması gerekli. Bu olmazsa eğer , o zaman Birleşmiş Milletler Derneklerinin bir araya gelerek oradaki devlet temsilcilerinin yapamadığını Birleşmiş Milletler Derneklerinin içinde görev alan bütün dünya halklarının böyle bir şeye girmesi gerekiyor.
Bu boşluğun doldurulması için mutlaka bir alternatife ihtiyaç var. Tek devletin tek milletin sözüyle bu işin olmayacağı bir başka gerçeğimizdir.
Bu iş artık devletleri aşmıştır. Ve bütün dünyanın sorunu haline geldi. Ve herkes olayın farkında. Böyle bir noktada , bu insanların sahip olduğu bilinç ve farkındalıktan yararlanacak, bunu kullanacak, bunu geleceğe dönük çözüm üretmeye yönelik adımların atılması gerekir.
14 Mayıs ile ilgili de karşımızda bir Siyonist akıl varsa; ki o görülüyor. O zaman Siyonist aklın hedefi olan Armageddon üzerinden 3. Dünya savaşının acilen önlenmesi lazım.
Bunun için acilen Merkezi Bölge’de barış konferansına ihtiyaç var. Çünkü Ortadoğu’da İsrail böyle kaldığı sürece, İsrail kendi sınırlarını belirlemediği sürece , - sınırları belirsiz, istediği yere girer çıkar durumda bir İsrail olunca -bölgesindeki yapıların parçalanmasını öne çıkarır.
Durum böyle olunca, böyle bir tablo içerisinde hiçbir devlet, hiçbir millet tek başına bir şey yapamaz. Burada bugünkü BM’nin varlığından yararlanarak; BM’ye üye bütün devletlerin buna katılması gerekir. O zaman işte Güvenlik Konseyi’nde tekel durumunda olan 5 devlet, ki Türkiye Cumhurbaşkanı sürekli, ‘Dünya 5’ten büyüktür’ diyor. Yetmez! Dünya 5’ten büyüktür ama BM’nin de yeni bir düzene ihtiyacı var.
Nedir o ?
Bu 5 devlet ile olmuyorsa, 15 devlete çıkması söz konusu olmalı. Bunun için de mesela Almanya ve Japonya, Fransa zaman zaman bildiriler yayınlayarak bu konuları gündeme getiriyor. Ki, onlar dışlanma noktasında. Onlar kabul edilmedi . Japonya kabul edilmedi. Şimdi Japonya Çin’e karşı bir denge unsuru olarak tekrar devreye giriyor. Japon Başbakanını bu yüzden öldürdüler. Bunu net ortaya koymakta fayda var:
Japon Başbakanını öldürüp Japonya’nın tarihsel Çin’e yönelik kinini canlandırdılar.
Çünkü nasıl Osmanlı ile Rusya sürekli savaşa mahkum edilmişse , 1850’li yıllardan sonra Çinliler ile Japonlar da sürekli savaşa sürüklenmiş . Japonları hazırlayıp Çinliler ile savaştıran da Amerikalılar.
1856 yılında Amerikalılar dünyaya açılma noktasına gelince iki ülkeye gidiyorlar; Bir Osmanlıya gelip Akdeniz’de örgütleniyorlar. İki Japonya’ya gidiyorlar Çin’e karşı örgütleniyorlar.
Bu çerçevede buradan eğer BM’den sonuç çıkarılamazsa , o zaman yeni bir Birleşmiş Milletler kurmak üzere dünya halklarına öncülük yapmak gerekir.
Bu da alternatif olarak devrede olmalı. BM Güvenlik Konseyindeki 5’li blok ikna edilerek bir hakimiyet kurulmaması gerekiyor. Onların bu hakimiyetine karşı, bir denge olmak gerekiyor.
Dünya hakimiyetine soyunanların yarattığı çıkmazlar, çöküşler, savaşlar ve atom tehlikesi gibi durumlarla karşı karşıya olduğumuz noktada; orada bir uluslararası barış konferansı olmalı.
Bakın artık bu Ortadoğu barışı olmaktan çıkıyor. Dünya barışı olarak karşımıza çıkıyor.
Bunun için de , ya İslam, ya Ortadoğu ya da Türk Devletleri ya da Asya- Afrika devletleri şimdi buna Afrasya diyorlar. Afrika ile Asyayı karşılaştırarak. Çünkü hem Asya’daki yapılanmayı Rusya ile Çin’e bırakmak istemiyorlar. Hem de Afrika’yı bütünüyle kontrol altına alarak, kendi başına bırakmak istemiyorlar.
Çünkü Çin bugün Afrika’ya girmiş durumda, Brezilya bugün Afrika’da yeni ortaklıklar kuruyor. Latin dünyası kopuyor. Lula Brezilya’da Başkan oldu. Ne yaptı? Lula şimdi Arjantin’e gidiyor. Bolivya’da Amerika, seçilen Cumhurbaşkanını görevden alıp yardımcısı kadını getirdi biliyorsunuz. Şimdi o seçilen cumhurbaşkanına diğer devletlerin cumhurbaşkanları sahip çıkıyorlar.
Yani?
Önümüzdeki dönemde Amerika Latin dünyasına hakim olamayacak. Latin dünyası Amerika’ya düşman demeyelim ama anti emperyal bir çizgide sol çizgide. Mesela Venezuella’da Chavez’in adamını Madura’yı hala indiremediler. Arjantin’de sol parti iktidarda, Brezilya’da Lula geldi. Şimdi bu geri dönüş Avrupa’dan olmaz. Öyle görünüyor. Afrika’dan da olmaz. Afrika da çok geri ülkeler. Geri dönüş, Latin Amerika’dan olacak gibi. Burada Rusya, Çin, Latin Amerika’ya yönelik hareket ediyorlar. Bizim de şimdi aynı doğrultuda gitmemiz lazım. Dünya dengelerini burada görmek durumundayız. Bunun için de önce devlet içi güçlerin bir araya gelmesi gerekiyor.
Bugün yapılacak olan mevcut partiler içinden bir çözüm. Yeni ittifaklar olabilir. İki Uluslararası Barış Kuruluşları bir araya getirilebilir. Nükleer savaşa karşı yeni bir kampanya başlatılabilir.
Sonuç olarak ya BM’yi harekete geçireceğiz ya da dünya halklarının temsilcileri ile yeni bir dünya örgütü barış için yola çıkmalı. Yeni bir merkeze ihtiyaç var. Devam edeceğiz…