Aradan iki yıl geçmiş. 15 Temmuz Hain darbe girişiminin üzerinden. Milletin destan yazdığı, kurulan tuzakları yıktığı, bariyerleri devirdiği, tankları savurduğu, F-16’lara süpürgeler fırlattığı, silahlara kalkan mermilere siper olduğu günden bu yana iki yıl geçmiş.
Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Alınan yara ağırdır. Alınan yara geç iyileşir, fakat alınan yara hayati hassasiyeti çoktan geçmiş, yeniden dirilişin, yeniden doğuşun başlangıcı olmuştur. Tarafgirlik hastalığı başarısız darbe girişiminin dalgalarına kapılan birçok toplum kesiminin olup bitenlerin ciddiyeti kavraması konusunda gecikmeye neden olmaktadır. Bu konuda kriptoların algı operasyonları devam ediyor. Darbe girişimini önleyen Milletin hareketini itibarsızlaştırma girişimleri sürüyor. Darbe konusunda soru işaretleri bırakmaya yönelik propagandalar değişik bahanelerle gündemden düşürülmüyor. Algı operasyonları ve sulandırma gayretleri de gösteriyor ki 15 Temmuz Hain Darbe Girişimi özellikle silahlı bölümü önlenmiş olsa da diğer yönleri ile sürmektedir ve belki 10 yılları bulacak mücadele gerektirecektir. Bir anlık gaflet bile bugüne kadar verilen mücadeleleri geçersiz hale getireceği gerçeği unutulmamalıdır.
Çünkü bu darbe girişimi basit bir kalkışma değildir. Bu darbe girişimi kademe kademe kurgulanmış, askeri, sosyal, ekonomik, kültürel, dini, kamusal hedefleri olan bir başlangıçtır. Milletin önlediği, engellediği askeri yönüdür. Eğer öyle olmasaydı 16 Temmuz 2016 Akşamı İstanbul’un Kadıköy’deki Fenerbahçe Orduevinde birileri “Milleti bir birine nasıl düşürdük” kutlaması yapamazdı. Ama onların anlayamadığı Milet bir kez başını kaldırdığında o baş bir daha aşağıya inmez. Toplum bir kez bütün hücrelerine kadar uyanmıştır.
15 Temmuz hain darbe girişimi, birilerinin sürekli söz ettiği gibi basit değildir. Sadece FETÖ gömleği giydirilip tarif edilecek girişimde değildir. 15 Temmuz’un ciddiyetini anlamak Millet için öncesinde son 5 yıl içinde hatta son 10 yıl içinde yaşanan bildiğimiz bilmediğimiz olayları ve gelişmeleri okumamız gerekir. Türkiye’nin gelişmesini iyi okumamız gerekir. Türkiye’nin gelişmesinin kimleri rahatsız ettiğini iyi bilmemiz gerekir.
15 Temmuz’a sadece o gün yaşanan olaylar penceresinden bakarsak yanılırız. Ve o gün Milletin yazdığı destanla da bittiğini sayarsak da yanılırız. O gün sadece görevini yapmıştır. 15 Temmuz’un travmalarının yılları bulacak tedavi süreci olacaktır. O tedavi süreci ve tedavi uygulaması da doğru yürütülmelidir. 15 Temmuz öyle bir darbedir ki engellemeyi başaramasaydık yok olmuştuk. Bitmiştik ve Suriye’den beter olmuştuk. Engellemeyle işimiz bitmedi. Yeni başladı. Bunun tedavisi uzun yıllar devam edecektir.
Geçen hafta sonu Pazar günü Kızılcahamam Yağçıhüseyin Köyünün her yıl yapılan Yağmur Duası Hayır’ına çağırdı bir dostum. Arkadaşlarla gittik. Köy meşhur Işıkdağı’nın eteklerinde bir de Karagölü var yaylasında. Aracımız tam o zirveye ulaşırken hararet yaptı. Neden kaynaklandığını görmek için tedbirli şekilde kaputu açtım. Sonrasında tedbirli davranmamıza rağmen kolumuzun bir kısmını haşladık. Bir haftadır yanık tedavisi uyguluyorum. Daha ne kadar süreceğini de bilmiyorum. İşte 15 Temmuz Milletin sadece kolu değil bütün unsurlarını yakma girişimiydi. Millet bu ateşi söndürmüştür. Bazı yanıklarımız vardır ve tedavisi uzun sürecektir. Tıpkı kolum gibi. Bu iyileşene kadar devam etmek zorundadır. Zaman zaman sızlayacak, zaman zaman açısı içimize işleyecektir. Haklı haksız birçok insan etkilendi bu işten. Etkilenmeye devam ediyor. 15 Temmuz gecesi olayların tam ortasında Genelkurmay’ın bahçesinde merdivenlerinde bulunan biri olarak, üstümüze yağan mermilerin altında biri olarak, Genelkurmay ile Jandarma Genel Komutanlığı’nın arasındaki yolda helikopterlerin taradığı binlerce kişi ve sağ tarafında 10’larca şehit düşen biri olarak ve şarapnel parçalarının alınlarımızı sıyırıp geçen biri olarak ifade edeyim ki bu yara bir yılda, iki yılda üç yılda hemen iyileşmez. Sağ tarafımdaki şehitlerin hallerini gördükten sonra bir yıla yakın ağlama duygusunu bile kaybediyor insan ki devletin travması biraz daha farklı işler.
Bu darbe ile birlikte toplumsal kodlarımız değişmiştir. Kutsallarımız değişmiştir. Bakışlarımız değişmiştir. Şu unutulmasın darbe konusunda aşırı ajiteler yapılıyor. Mağduriyetler üzerinden duygusal operasyonlara maruz kalıyoruz. Herkesin baktığı pencereden haklılık payı vardır. Bu işin organizatörü Adil Öksüz’ü bile dinleseniz masum bulursunuz. Ama kişilerin kendi paylarına yaptıkları masum görülebilir fakat fotoğrafın bütünü içinde yaptıkları darbenin parçasıdır. Ve fotoğraftaki bütün tonlar darbenin içindedir. Darbe suçu hukuktaki ‘Suçun Şahsiliği’ ilkesinin üzerindedir.
15 Temmuz Hain Darbe girişimi öyle tek yazı ile geçiştirilecek bir konu değildir. Onun için Pazar günkü yazımız da bu olacak. Belki daha sonrası birçok yazımızın konusu olacak. Daha doğrusu milletin bu yarası tedavi olana kadar
devam edecek.
Cuma’nın hayrı üzerinize olsun…