Kosova önceki Adalet Bakanı ve Anayasa Mahkemesi üyesi Altay Suroy, ekli makalede 1972 de Yugoslavyayı parçalamak amaçlı yapılan Çiçek virüsü biyolojik silah saldırısını gözler önüne sererek, "Günümüzde Çiçek dahil biyolojik silah saldırılarına karşı hazırlıklı mıyız?" sorusunu sordu.
Balıkesir – Ayvalık'ta 05 - 06 Eylül 2019 tarihlerinde düzenlenen 5. Uluslararası Sağlık Hukuku Kongresinde sunulmuş tebliğdir.
Özyeğin Üniversitesi Hukuk Fakültesi- Balıkesir Barosu-Adli Bilimciler Derneği
1972 YILINDA KOSOVA’DA BAŞGÖSTEREN ÇİÇEK HASTALIĞI VE YARGININ TUTUMU
Dr. Altay SUROY
Giriş ve Amaç: 1970 yılında, Dünya Sağlık Örgütü, çiçek hastalığının ortadan kaldırıldığını ilan edince insanların rahat ve huzur içinde uyuyabileceği söylendi. Çiçek salgını imha edildi diye aşılamalar durdu. Ne hikmetse şeytan uyumayınca, iki yıl sonra çiçek hastalığı Yugoslavya Sosyalist Federe Cumhuriyetinin Kosova Özerk Bölgesinde ortaya çıktı. Bu çalışmanın amacı, bu bölgede çiçek hastalığına karşı yürütülen mücadele ve yargının tutumunu ele almaktır.
Yöntem: Kosovalı olarak 1969-1972 yıllar arasında gazeteci mesleğini yaptığım dönemde beliren çiçek hastalığı ile mücadeleyi ve onun etkisini takip ederken özel arşivimdeki belgeleri inceleyerek sağladığım veriler bu çalışmayı oluşturmaktadır.
Bulgular: Çiçek hastalığının Kosova’da belirip, Sırbistan’a taşınmasıyla daha 194 vatandaşın bu virüse bulaşmasıdır. Sağlık doktorlarından oluşan özel sağlık ekiplerin ilk eylem kararı, hastalığın yayılmasının önüne geçmek için hastaların karantinaya alınmasıdır. Bu hastalığın bulaştığı kişilerin temasa geldikleri tüm vatandaşlar tespit edilip sağlık kontrolünden geçirilmiş, hastalığın belirdiği yerleşim yerler de bir süre karantina alınmıştır.
Sonuç: Orta Doğu ülkelerine yolculuk yapması için çiçek hastalığına karşı alınan aşının etkileri, karantina önlemleri ve yarım yüzyıldır bir daha bu salgının belirtilerinin kaydedilmemesi, tedavinin etkili olduğunu kanıtlamaktadır. Ölümler getiren çiçek hastalığı iyileşenlerde beliren travmalar ve tenlerinde derin lekeler iz olarak kalmıştır. Ama yargı organlarının duyarsızlığı yüzünden bu virüsün nasıl ve nice Kosova’ya bulaştığı tespit edilmediği için bunun önceden hazırlanmış biyolojik bir salgın olduğu görüşünün de ileri sürülmesine neden olmuştur.
Anahtar Kelimeler: Çiçek Hastalığı, Kosova, Prizren, Karantina.
1970 yılında Dünyada Çiçek hastalığının imha edildiği ilan edilmesinden iki yıl sonra Yugoslavya Sosyalist Federe Cumhuriyeti’nde Özerk bir bölge olan Kosova’da bu hastalığın belirmesi Dünya Sağlık Örgütünün tespitinin bozulmasına neden olmuştur. Bu yüzden çiçek hastalığını tamamen imha etmek için Dünya Sağlık Örgütü yeni projeler üretmeye zorunlu kalmıştır. Çünkü Çiçek hastalığından sadece 20. yüzyılda 300 - 500 milyon insanın öldüğü biliniyor. 20. yüzyılın 50'li yıllarının başında, her yıl dünya çapında yaklaşık 50 milyon çiçek hastalığın (variola vera) vakası kaydedilmiştir. DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü) raporuna göre, 1967'de 15 milyon insanın çiçek hastalığı salgınına bulaştığını ve 2 milyonunun bu hastalıktan öldüğünü varsaymaktadır. 19. ve 20. yüzyıllarda başarıyla uygulanan bir aşılamadan sonra, hastalığın Aralık 1979'da başarıyla ikinci defa tamamen imha edildiğini açıklamıştır. Çiçek hastalığı bugüne kadar, imha edilen kişilerin ilk bulaşıcı hastalığı olduğu bilinmektedir.
Çiçek hastalığı (Variola Vera Major ) virüsünün ölümcül ve bulaşıcı olması duyarlı ve titiz davranılmasını gerektirir. Yaygın olarak “siyah” ya da “büyük” çiçek olarak bilinen Variola vera major, virüslü kişilerin % 20-40'ında ölüme neden olan tehlikeli bir türdür ve hayatta kalanlarda, genellikle kalıcı uyuşukluk, leke, çukur veya körlük bırakır. Bu virüs, hastanın eşyalarıyla, hastaya yaklaşmayla, sineklerle ve virüslü havanın solunmasıyla bulaşır. Kuluçka dönemi 10-14 gün sürdüğü için bu dönemden sonra kişinin çiçek hastalığı virüsüne bulaştığı teşhisi konulabilmektedir. Ani ve şiddetli belirtilerle başlayan hastalıkta baş ve sırt ağrısı, kusma, kas sertleşmesi ve 39-40 °C'ye varan ateş görülür. 3-4 gün süren bu başlangıç dönemini vücutta kırmızılık izler, ateş düşer. Önce yüzde, ardından baş, göğüs, sırt, kol ve bacaklarda sert kabartılar durumunda küçük kırmızı lekeler belirir.
Hasta 6 hafta karantinaya alınır. İlaç tedavisi uygulanırken, hastaya yaklaşmış kişiler de aşılanarak gözetim altında tutulmalıdır.
Çiçek hastalığının ana virüsü sadece insandır. 1979 yılında Dünya Sağlık Örgütü'nün çabalarıyla bu virüsün ikinci defa ortadan kaldırıldığı kabul edilip insanlar artık bu virüse karşı aşılanmamaktadır.
14 Mart 1972 günü Kosova'dan gelen haber Çiçek hastalığının Cakova Belediyesinin Damyan köyünde belirip Novi Pazar (Yeni Pazar), Çaçak ve Belgrad'a yayıldığını uyarıyordu.
Çiçek hastalığı virüsünün Hacdan dönen İbrahim Hoti tarafından Kosova’ya taşınıp bulaştırıldığına ait devletin resmi görüşü hiç doğrulanmadı. Tamamı devletin olan yayın ve basın çiçek hastalığı salgınının karayoluyla hacdan Irak’ın başkenti Bağdat üzerinden dönen hacı tarafından ülkeye getirildiği söyleminin kafalara kazılması, hac adayların haça karayoluyla gidilmesine yasak çıkarılmasına ve bu yasağın Yugoslavya’nın dağılıp tarihe kavuşmasına kadar sürmesine neden olmuştur.
Ülkede çiçek hastalığının işaretlerini ilk olarak 1972 yılının Şubat Ayının ikinci yarısında etraf köylerin birinden hastaneye getirilen hastanın suratında garip bir döküntünün, ateşin ve kızarıklığın olduğunu gören doktor bunun çiçek hastalığı olduğu teşhisini koyar. Doktorun bu teşhisi salgın alarmı olur. Çiçek hastalığının Kosova’da belirmesi dünyaya yayılan baş haber olur. İlk yapılan eylem hastayı karantina alıp başkalarına bulaşmasını önlemekti. Ardına ülke karantina altına alınıp ülkeden çıkışlar ve ülkeye girişler yasak edilir. Tedbir amaçlı Yugoslavya’da 18 milyon insana aşı yapılır.
İlkin Kosova’da belirdiği sanılan çiçek hastalığının bundan önce Yeni Pazar’da teşhisi konulmamış hastanın Çaçak devlet hastanesine gönderilmesi ve oradan Belgrad’a sevk edilip orada çiçek hastalığı teşhis edildiği ortaya çıkmıştır. Hastanın Belgrat’ta kaldığı hastanede tüm doktor ve hemşirelere aşı yapılmış ve hastayla en uzak teması olan tüm hastalar ayrı bir sağlık merkezine götürülüp karantina altına alınmıştır.
Bu virüse karşı iki ay süren şiddetli mücadeleden sonra, istatistikler Kosova'da 123 kişinin bulaştığını ve 26 kişinin öldüğünü gösterdi. Sırbistan'da bu virüs salgınına 194 kişi bulaştı. Bunlardan iki hemşire ile birlikte 40 kişi öldü. Hamile annelerin aşılanmasından sonra ölen bebek sayısını herhangi bir istatistik göstermedi. Bulaşıcı hastalık korkusu Belgrad’ı felç etti. Daha sonra dünya medyasında, dünyada korunan iki laboratuvarda, biri Amerika Birleşik Devletleri'nde (Atlanta) 451 ve diğeri Rusya'da (Koltosov), 571 ampulünün variola vera virüsü ile depolandığı ortaya çıktı. Bununla birlikte, biyolojik silahlar için virüslerin potansiyel kullanım korkusu her gün artmaktadır. Bu korku yüzünden gelişmiş ülkeler, fonların bir bölümünü çiçek hastalığı salgını için aşı depolarının oluşturulmasına yatırım yapmaktalar.
Sağlık kurallarına göre, üzerinde bulaşıcı hastalığı olan veya bulaşıcı hastalığı taşıdığına şüphe eden hasta, tıp doktoru tarafından derhal izole edilip bulaşıcı hastalıkların tedavi edildiği bir sağlık kurumuna göndermelidir. Veba, çiçek hastalığı ve viral hemorajik ateşler (böbrek sendromlu hemorajik ateş dışında) ve bilinmeyen epidemiyolojik enfeksiyon gibi bir hastalığa yakalandığından şüphe edilen kişilerin izole edilip sağlık kurumunda tedavi edilmesi gerekir.
Hastaya tam teşhisin konulmasında yapılan gecikme bulaşıcı hastalığının yaygınlaşmasına neden olması yüzünden yargıya taşınmamış ve yargıda tartışma konusu olmamıştır. Yargı tarafından soruşturmanın yapılmaması delillerin toplanmasına imkân yaratılmamıştır. Nedeni Dünya Sağlık Örgütü 1970 yılında Dünyada Çiçek hastalığının imha edildiğini ilan etmesidir. Bu bulaşıcı hastalığın dünyada imha edildiği gerekçesiyle bu hastalığa karşı tedbirlerin alınmasına gerek kalmayınca bu davranış suç olmaktan çıkmıştır. Hastanelerde bu hastalık için uzman bulundurmak veya yeni uzman yetiştirmeye gerek kalmamıştır. Ceza kanununda ‘İnsan sağlığına karşı suçlar’ bölümündeki bulaşıcı hastalıkların bulaşması değişerek, yeni hükmü hastaya karşı uygulanamaz duruma getirilmiştir. Çünkü bu kanun hükmü şöyle düzenlenmişti: “Bulaşıcı bir hastalığın kişiye bulaşması suç sayılmaz. Ancak sorumluluğun oluşması için bulaşıcı hastalıkların bastırılması veya önlenmesi ile ilgili düzenlemelere, kararlara veya emirlere uymayan kişi üç yıla kadar hapis ya da ciddi bir şekilde yaralanmalara veya sağlığın ciddi şekilde hasar görmesi halinde (mahkeme tıbbi uzmanlık temelinde karar verir) ve hastalığın bulaştığı kişinin ölümü halinde - 12 yıla kadar hapis cezasına çarptırılır”. Bu yüzden çiçek hastalığını nereden, nasıl ve nice ülkeye taşınıp insanlara bulaştığına ait gerekçeli bir belge yayımlanmamıştır.
32 yıl sonra onaylanan 15.05.2008 tarihli ve Yasa N0. 02/L-109’lu Salgın Hastalıkların Engellenmesi ve Yok Edilmesi Yasası Cezai hükümlerinde bulaşıcı hastalığını bulaştıran özel kişilerin 1.000 € – 2.000 € arası parasal cezaya, tüzel kişilerin ise 3.000 € ila 8.000 € parasal cezaya çarptırılacağını düzenlemiştir.
Bulaşıcı hastalığa kapılmak suç olmadığı kesin iken, bulaştırıcı hastalığı bulaştırmak kabahati için sadece para cezasının verilmesi caydırıcı tedbir kararı olmaktan çıkmıştır.
1 Ocak 2013 yılında yürürlüğe giren Kosova Cumhuriyeti Ceza Kanunu
“İnsanlar veya hayvanlarda bulaşıcı hastalıklarla mücadele etmek veya engellemek amacını taşıyan sağlık alanındaki yetkili kamu organın hükümleri veya talimatlarına göre herhangi bir kimse faaliyet göstermezse ve bununla insanlarda bulaşıcı hastalığın yaygınlaşmasına sebep olursa, para cezasına veya üç (3) yıla kadar hapis cezasına çarptırılır” diye düzenlemektedir.
45 yıl önce Yugoslavya’da insanlara ölüm teri döktüren çiçek hastalığı nerden geldiği ve nasıl bulaşıldığı bugün bile kesin bilinmektedir. Otobüsle hacdan dönen 26 kişilik hacı arasında bulunan İbrahim Hoti’nin haça gitmeden önce aşı aldığı, ailesinden kimsenin bu virüse bulaşmadığı ve yapılan kan tahlilleri sonucu kanında bu virüsün bulunmadığı, bir ay içinde ülke nüfusunun %90’nın (18.000.000 insanın) aşılandığı ve bu salgına karşı mücadelenin Mart ayının ikinci yarısından Mayıs ayının başlarına kadar sürdüğü, 66 kişinin bu salgından öldüğü bilinmektedir.
1972 yılında Yugoslavya’da beliren Çiçek hastalığının biyolojik bir salgın olduğu ve biyolojik salgınının geleneksel silahlardan çok daha ölümcül olduğu görülmüştür. Soruşturmanın yapılmaması ölümcül bir salgın hastalığının ülkeye yayılmasının tarihçesi kesinlik kazanmadan 40 kişinin ölümüyle 2 ay süre içinde kapanmış ve diğer gelişmeler sırlara karışıp, ülkede haziran ayında turizm sezonu sorunsuz başlayıp sonuna kadar sürmüştür.
Sonuç:
Hukuka göre hastalanmak suç değildir. Hastalığı başka birine kasten veya taksirle bulaştırmak suçtur. Hele ölümcül bulaşıcı hastalık söz konusu ise yargı organları kayıtsız kalamaz. Suç hukuka aykırı, kusurlu bir insan fiilidir. Hukuk kanunla düzenlenir. Ceza kanununa göre suç, kanunun bir emrini ihlal eden insan davranışıdır. Kanun tarafından emredilen davranışı yapmamak veya ihmal etmek suçtur. Ama kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için ceza verilmez ve güvenlik tedbiri uygulanmaz.
Bu çelişkiler zan altına almak gereken kişinin lehine işler. Çünkü yargı organları zanlının lehine olan kanun hukuk kurallarını uygulamaya zorunludur.
1972 yılında baş gösteren çiçek hastalığı ölümlere neden olmasına rağmen, ceza kanununda hastalığı bulaştıran kişinin değil, bulaşıcı hastalıkların bastırılması veya önlenmesi ile ilgili düzenlemelere, kararlara veya emirlere uymayan kişinin cezalanacağını düzenlemektedir.
Doktorun hastaya hastalık teşhisi koyması tedavi süreci başlar. Doktor tarafından düzenlenen sağlık raporu ile hastanın bir süre dinlenmesi, insanlarla temas kurmaması emredilmesine rağmen bunu ihmal etmesiyle hastalığın üçüncü kişiye bulaşması ve ölümlere neden olması durumunda bile yargılama sürecinin başlamamasının nedenlerini izah etmek zordur.
Hastaneye getirilen hastanın bulaşıcı virüs taşıdığı doktor teşhisi hemen emniyet birimlerine bildirilmeli. Bulaşıcı hastalık bireyden çok tüm toplumun sağlığını, hayatını tehdit etmesi yüzünden yargının da devreye girmesini gerektirir. Yargı organı soruşturma başlatıp, salgının hastaya nerede, nasıl ve nice bulaştığını tespit etmesi için önemlidir. Hastalığın yayılmasını önlemek amacıyla koordineli bir biçimde ne gibi ittihattı tedbirlerin alınması gerektiği kararı alınır. Zanlı varsa soruşturma derinleşir ve suçu oluşturan unsurlar tespit edilirse iddianame kaldırılır. Böyle davranılmadığı için hastalığın olası bir biyoloji salgınının ön senaryosu olmadığına inanmakta zorluklar vardır.