Prof. Dr. Atasoy Filyos’ta yaşadıklarını şöyle özetledi:
“3. derecede sit alanına çevrilecek olan arazi denizden 50 metre yüksekte muhteşem bir arazi. 2011 yılına kadar Elektronik Radar Mevzi Komutanlığı’nın yer aldığı tepedir. Artık burada inşaat yapılabilecektir.
Eğer iddialar doğru ise, konut inşa edildiği takdirde inşaat sırasında daha önce örneklerini gördüğümüz ve bahçede sergilenen sütun ve mermer yazıtlı levhaların devamının geleceği, burada bir tapınağın ve mezarların ortaya çıkacağı büyük ihtimal dahilindedir.
Radar tepesinin hemen yanındaki Filyos Limanı’nın yapıldığı alanda da önemli tespitlerimiz oldu. Roma ve Osmanlı döneminde İstanbul’un yakacak odun ile gemi ve konut inşaasında kullanılan keresteler buradan sağlanıyordu. Denizden 20 kilometre içerdeki ormanlardan toplanan tomruklar Filyos nehrinden yüzdürülerek denize ulaştırılıyor, buradan gemilerle İstanbul’a taşınıyordu. Bizim bu alanda çalışma yapmamıza da izin verilmedi. Bu limanın doğusunda yani karşı tarafında da bir sit alanı vardı kayboldu gitti. Kazıların ilk gününden bu yana bize hep kazıyı bir an önce bitirip çıkmamız telkin edildi. Hatta belediye başkanı, “Hocam niye böyle yavaş yavaş yapıyorsunuz, ben size 100 tane adam vereyim, çabuk çabuk kazın. İşçiler için sigorta ödemenize de gerek yok. 2011 yılında radar tesisleri boşaltıldı. Tam arkeolojik kazıların yapıldığı bu binaları arkeoloji grubu için istedik vermediler. Daha sonra Filyos’ta şehrin içinde radar tesisinde çalışan personelin boşalttığı konutları da bize vermediler. Bir an evvel kazıları sonlandırmamız beklendi.”