Eski zamanlarda, maalesef askerler donarak şehit oluyorlardı. Sarıkamış’ta kimilerine göre 70 bin, kimilerine göre 90 bin şehit verdiğimiz 1914’ten bu yana, konu bir travma olarak akıllarımıza yer etti.
Bunca askerlerin şehit olmasının sorumlusu olarak Enver Paşa gösterildi. Ve kendisi de bu olaydan sonra, ülkesinden kaçmak zorunda kaldı zaten.
Aradan 104 yıl geçti. Artık askerlerin donmayacağı dönemlere geldik sanıyorduk. Meğer aradan bir asır da geçse, hiç bir şey değişmemiş.
Bu kez Tunceli’de, üstelik ekim ayında iki uzman çavuş Ferruh Dikmen ve Asım Türkel şehit oldular. İki şehidin buza dönmüş naaşlarının fotoğrafı kan donduruyor...
Allah rahmet etsin!
İki genç insan, belli ki ağır bir “sorumsuzluğun” kurbanı olmuşlar.
Tam da şehit haberinin gelmesinden bir gün önce, bir belgesel seyrettim.
Avustralyalı bir genç kız, henüz 14 yaşındayken dünyanın en soğuk bölgelerinde ve en zor rekorlarını kırmak için yola çıkıyordu. Kızın adı Jade Hameister...
Jade henüz 14 yaşındayken, önce Kuzey Kutbu’nda bir kayaklı yürüyüş yaptı. Bu gezisi 12 gün sürdü. Jade, 150 km’lik bu yürüyüşü tamamlamak için arkasındaki 100 kiloluk bot benzeri bir sepeti çekiyordu. Kuzey Kutbu’nda ısı zaman zaman eksi 20’lere kadar indiği halde, Jade bu geziden hiç zarar görmeden ve de zaferle çıktı.
Bir sonraki yıl Jade aynı şeyi bu kez Grönland’da yaptı. Bu kez 500 km’lik yolu, yaklaşık bir ayda tamamladı. Grönland’da 3 bin metrelik dağları aştı, yine çok aşırı soğukla mücadele etti. Ama her akşam çadırını açıp, içinde ısınıyordu. Donma tehlikesi yaşamadı.
Jade bir sonraki yıl, yani 16 yaşında benzer bir yürüyüşü bu kez Güney Kutbu’nda, yani Antarktika’da yaptı. Bu kez de tam 600 km yürüdü. Ve bu kez yürüdüğü yerlere daha önce insan ayağı değmemişti. Güney Kutbu’nda ısının eksi 60 derecelere düştüğü biliniyor. Esen rüzgarlar da cabası. Vücudun bir yeri açık havada bir kaç dakika soğuğa maruz kalsa, hemen “Soğuk ısırması” yaşanıyor. Parmaklar donuyor, burun donuyor. Jade hem yürüyüşü başardı, hem de en ufak bir hasar almadı. Her gün çadırında ısındı, yemeğini yedi, yürüdü. Bu yürüyüş ise tam iki ay sürdü. Yani Jade Güney kutbu’nda 60 gece geçirdi.
Kısaca Jade henüz 14-15-16 yaşında çocukken, aylarca dünyanın en soğuk bölgelerinde açıkta kaldı, 1300 kilometre yol yürüdü, arkasından da 100 kilo çekti.
Jade’nin bu üç büyük yolculuktaki en zor anları, zaman zaman gözyaşlarını tutamayıp ağladığı anlardı, o kadar. Çok sıkıldığı zaman da annesini arıyordu. Çünkü cep telefonu vardı Jade’nin...
Jade’nin bu başarıları, belgesellere konu oldu. İnternette arayın, siz de izleyin bu güzel öyküyü.
Peki Jade nasıl oldu da, aylarca kutuplarda dolaştığı halde donmadı? Bizim askerlerimiz Tunceli’de şehit olurken, Jade nasıl sağ kaldı? Yoksa Tunceli’nin soğuğu, kutuplardan bile mi kötüydü?
Alakası yok.
Tek fark bilinç farkıydı.
Jade’nin yanında akıllı bir baba ve bir de rehber vardı. Bu sayede Jade, “Kutup Üçlemesi-Polar Hat Trick” denilen zorlu şeyi başararak, kendi yaşıtları arasında “dünya rekoru” kırdı.
Ve maalesef Jade’nin babasının ve rehberinin gösterdiği aklı ve zekayı bazıları gösteremedi ki, iki çavuşumuz Ferruh ve Asım bir gecede donarak şehit oldular.
Ferruh ve Asım’da Avustralya’lı genç kızın giydiği monttan olsa, uyku tulumundan olsa, çadırdan olsa, ikisi de hayattaydı hala.
Ama bu genç kızın giydiği montları, uyku tulumlarını ve çadırları iki Mehmetçiğimize alamamışız maalesef.
Eğer 2018 yılında, hala iki mehmetçiğe uyku tulumu, mont, eldiven, çadır alamıyorsak, ne diyebiliriz ki...
Yazıklar olsun!
Ve Ferruh’la Asım bizi affetsin!