Taş Devri taş'lar bittiği için sona ermedi ise içinden geçiyoruz zaman'ın.
Bugün 24 Temmuz 2021..
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, "Ulus Devlet" oluşunun Lozan'da tasdik ve kabul edildiği tarihin yıldönümü.
Lozan Barış Antlaşması, 20'nci Yüzyıl'ın 98 yıl süren tek kesintisiz antlaşmasıdır.
Önümüzdeki 2 yıl içinde 100 yaşında olacak.
"Leb" demeden leblebi!
Arif'e tarif gerekmez!
Kamuoyunu yönlendirenleri yönlendiren arazide yazıp çiziyoruz!
Lafın tamamı ancak Gülen'cilere söylenir!
Demem şu ki:
Her şey o kadar açık ki.
Şeffaf ihanet?!
İhanet eden ne adına ihanet ettiğini biliyor.
Kimin eli kimin cebinde sorusu kapsamında "iyot" gibi açıkta kalınan zamanlar!
Netice ortada, cep delik cepken delik, üstüne üstlük güvenlik yok, terör'le savaş'ın merkez'indeyiz.
Gerçek olan'la gerçek olmayan'ın iç içe geçtiği 'alacakaranlık kuşağı'nın içinde geçiyoruz.
Duygularımla yazmam, mantık üzerinden yazarım.
Duygularım üzerinden yazıyor olsaydım, inanın şöyle başlardım:
"Atatürk Türkiyesi'ni savunanların üslubu bu ise düşmana ne hacet?!"
'Ezber'e ya da 'ezberden kopya'ya dayalı akıl'ın sonu "Osmanlı" tarih oldu!
Arap alfabesinden Latin alfabesine geçtik.
Ne var ki, "o kafa", alfabe "Latin" de olsa, "Osmanlıca" yazıp çizmeye devam ediyor.
Osmanlı'yı çökerten o kafa'lardan mülhem; Laik, Çağdaş Türkiye de benzer yol'da.
Bitmez bu topraklarda oryantal.
Hasılı:
Devletlerin dostu yoktur, yüksek çıkarları vardır!
Hal böyleyken...
Mantığı, düşüncesi cılız, kendilerine tarihçi, profesör süsü veren bazı kimseler, Lausanne/Lozan Muahedesi/Antlaşması'nın, Türk Milleti'ni aldatmaktan başka şey olmadığını söyleyebiliyorlar!?
Neden zamanında değil de 98 sene sonra seslendiriyorlar?!
Akılları başlarına 98 yıl sonra mı geldi?!
Neden İsmet İnönü’ye zamanında telefon etmediler?!
Yoksa cep telefonlarını evde mi unutmuşlardı?!
"Araba bozulduktan sonra yol gösteren çok olur" diye bir söz var.
Lausanne/Lozan Muahedesi/Antlaşması'nı eleştirenler, 1923 senesini ve tarihi bilmediklerinden, o günkü şartları içinde yaşadığımız bugünün şartları gibi zannediyorlar.
...
Başkent Dublin'deki Trinity College'in Tarih Bölümü Başkanı İrlandalı Prof. Yrd. Dr. Pat WALSH, 10.04.2016 tarihinde "İngiltere'nin Lozan'da Atatürk'e yenilgisi üzerine" başlıklı yazısında anlatıyor:
"Dostlarını düşmanlarına kurban etmek, İngiltere'nin eski bir politikasıdır.
Buradaki fikir, arkadaşının senin arkadaşın olduğu ve seni her şekilde destekleyeceğidir.
Düşmanınız, arkadaşınızı cezalandırmasına izin verilmesinden o kadar memnun olacak ki, size karşı eski kinini unutacak ve belki de kendisi dostça davranacaktır.
Ve politika genellikle yeterince başarılıdır, özellikle de dost çaresiz ve düşman yatıştırılabilir olduğunda."
(...)
"Lozan Barış Antlaşması, sekiz aylık bir süreye yayılan uzun ve zorlu bir müzakere ile tartışıldı.
Türk heyeti, olanlardan memnun kalmayınca, müzakerenin ortasında, üç aylık bir ara için görüşmelerden çekildi.
İngiltere, bölge üzerindeki İmparatorluk etkisini en üst düzeye çıkarmak için dişleriyle tırnağıyla savaşmasına rağmen, Türkiye egemenliğini sulandıracak koşulların kendisine dayatılmasını reddetti.
Türk heyeti ayrıca, son anda keyfi bir kararla dayatılan bir anlaşmaya imza atmayı, masadan kalkmayı reddetti.
Curzon, trenin istasyonda durduğunu, 'şimdi ya da asla' olduğunu söylediğinde, anlaşma Türkler tarafından imzalanmadan kaldı.
Curzon, teslim olacakları beklentisiyle kararını erteledi.
Mart 1923'ün başlarında, Türk heyeti verdiği notada, hala çözülmemiş mali, ekonomik ve adli sorunlara yönelik yeni öneriler önerdi.
Curzon, Türkiye'nin önerilerini, konferansın yeniden canlandırılacağı temelinde kabul etti, ancak daha önce çözülmüş olan bölgesel hükümlerde yapılacak herhangi bir revizyonu dışladı.
21-27 Mart 1923 tarihleri arasında İngiliz, Fransız, İtalyan ve Japon uzmanlar, konferansın hala çözülmemiş sorunlarının çözümü için müttefik kriterlerini tartışmak üzere Londra'da bir araya geldi.
Konferans, sonunda, 23 Nisan 1923'te Lozan'da yeniden başladı.
Bir kez daha üç komisyon kuruldu.
Curzon'un geri dönmeyi reddettiği için birincil İngiliz delegesi Sir Horace Rumbold başkanlığındaki kalan toprak sorunları ve yabancıların haklarıyla ilgili ilk komisyon Lozan'a gitti, antlaşma 24 Temmuz 1923'te imzalandı.
Gerçekten de İngiliz temsilcileri açısından ciddi bir teslimiyetti.
Dünya tarihinde ilk kez Batı, Doğu'nun önünde başını eğdi ve Batı'nın sömürgeci siyasetinin uzantısı Asya'nın eşiğinde durduruldu."
...
Demem o ki:
98 yıl önce imzalanmış, hakkında tüm dünyada yüzlerce kitap yazılmış, binlerce kitapta konu edilmiş, on binlerce makalede incelenmiş Lozan Antlaşması gibi tarihi bir olayı kafanıza göre çarpıtamazsınız!?
Osmanlı Devleti, bugün 12 Adalar olarak bilinen adaları İtalya'ya bırakıyor.
Sene 1912, Uşi Anlaşması'dır bu anlaşma.
İtalya'ya bırakıyor fakat geçici olarak.
Anlaşma şartlarına uyulduğu takdirde adalar tekrar Osmanlı Devleti'ne geri verilecek.
Fakat şartlara uyum sağlanmıyor.
Bu yüzden 3 yıl sonra yani 1915'te Londra'da bu konu gündeme geliyor ve Londra Paktı denilen anlaşmada bu adaların tamamı İtalya'ya bırakılıyor.
Bakınız, itiraz eden hiçbir padişah yok!?
Hiç sultan yok!?
Adaları İtalya'ya bırakmakla kalmıyorlar, aynı sene bir de Çanakkale Boğazı'na dayanıyorlar ve Çanakkale Savaşı'nı yapıyoruz.
Yani 12 Adalar önce Uşi'de, sonra da 1915 Londra'da İtalya'ya verilmiştir.
Uşi Anlaşması'nın ismini aldığı Uşi, Lozan şehrinin bir semtidir.
Bu yüzden, 1912'de imzalanmış olan Uşi Anlaşması, İtalyan tarihinde Lozan Anlaşması olarak geçer.
Fakat bizim bildiğimiz yani "1923'te imzalanan Lozan Barışı ile bu anlaşma birbirine karıştırılmasın" diye bu anlaşmaya "Uşi" denmiştir.
İşte sahte kiralık tarihçiler, yani Kadir Mısıroğlu, Armağan ve çetesi, bu durumdan faydalanıyor ve 12 Adaların Lozan Anlaşması'nda gittiğini söylüyorlar.
Halbuki o Lozan başka, bu Lozan başka.
Ne yazık ki, bunu bütün millete yutturdular ve böylece milletimizi Lozan barışına düşman ettiler.
Bizim bildiğimiz Lozan Anlaşması'nda ise bilakis Ege'de birçok ada Türkiye'ye geçmiştir.
Türkiye'ye Lozan Anlaşması ile geçen bu adalar ise son 10 yılda Yunanistan'a bırakılmıştır.
Bugün Yunan papazların mangal yaptığı Ege adaları, uluslararası anlaşmaya göre halen daha Türklerindir.
Lozan konusunda öne çıkan 23 yalan ve gerçekler:
Yalan 1: Lozan’da 3 milyon km2 toprağımız 780 bine indi.
Gerçek: Sevr’de 480 bin km2’ye inmiş toprağımızı 736 bine çıkardık.
Yalan 2: Vahdettin direndi, Sevr’i onaylamadı.
Gerçek: Vahdettin yönetimindeki Saltanat Şurası Sevr’in imzalanmasına karar verdi.
Yalan 3: Sevr bir "proje"dir, Lozan’la karşılaştırmak yanlıştır.
Gerçek: Sevr 'proje' değil, fiilen uygulanmış bir 'ölüm fermanı'dır.
Yalan 4: Lozan’ı Sevr ile değil Misakı Milli ile karşılaştırmak gerekir.
Gerçek: Misakı Milli bir 'niyetler beyannamesi', Sevr ise Osmanlı’nın imzaladığı ve işgallerle fiilen uygulanmış bir gerçeklikti.
Yalan 5: Lozan’ı bir zafer olarak yutturuyorlar, hezimettir.
Gerçek: Lozan, Türklerin 200 yıllık bir gerilemenin ardından imzaladığı ilk muzaffer antlaşmaydı.
Yalan 6: Lozan’ın bir zafer olduğu Kemalist tarihçilerin uydurmasıdır.
Gerçek: Batılı tarihçiler de Türklerin zaferini teslim ediyor.
Yalan 7: Takrir-i Sükûn yüzünden Türk basını Lozan için 'zafer' dedi.
Roma'daki orjinali: "Mens sana corpore sano."
Türkçe'de kullanılan şekli: "Sağlam kafa, sağlam vücutta bulunur."
Deyim'in aslı "Mens sana corpore sano sit"tir.
Yani "Keşke, sağlam vücutta, sağlam kafa da bulunsaydı."
Çok yazdık, kurnazlık bir zeka çeşidi değildir.
Hasılı:
Sevr'in altına imza konuldu ise kim koydu, neden koydu!?
Bu soruyu sormadan lafı Lozan'a getirmek, Galatasaray Lisesi'nde de okumuş olsa fani, kafa kurnazlık'a çalışıyor.
Sevr metni bir matematik, devlet'in nasıl bitik halde olduğunun göstergesi.
Sevr'in altına imza koymak nasıl bir tükenmişlik ise Lozan da real politik üzerinden hakikat aynamız!
Hülasa:
Sevr'den Lozan'a nasıl gelmişiz, hangi şartların içinden geçerek gelmişiz, bu sorunun cevabı sır değil.
Demem şu ki:
Mustafa Kemal’i eşsiz kılan "özgürlük benim karakterimdir" demesi, inadına ölümüne zafere, milli kurtuluşa yürümesidir!
Nüans?!
Mustafa Kemal, zor şartlar içinden geçerek çağ'ın ruhu'na uygun çözüm'ü üretti, hadiseye böyle bakmak elzem.
Nitekim...
İnanmak istemeyeni hiçbir mantık ikna edemez.
Her daim gördüklerinin yarısına, duyduklarının hiçbirine.
Sözün özü:
İş bilenle taş taşı, bilmeyenle bal yeme.
Yani?!
Atatürk, 'çağ'ın ruhu'na hitap etti.
Dönem'in "Osmanlı bakiyesi"ni, 1923'te açılan parantez üzerinden dönüştürmeye, medeni, çağdaş dünya'nın parçası yapmaya çalıştı.
Türkiye'yi, Avrupalı bir devlet yapmak için gecesini gündüzüne kattı.
Bugün'den dün hakkında ahkam kesenler için bir başka soru:
O gün'ün milletvekilleri'nin, bakan'larının, bürokrat'larının, tüccar'ının, seçmen'inin ufku nereye kadardı!?
Laik çağdaş Cumhuriyet'e, birey olmaya kaç'ı hazır'dı?!
Ya da şöyle soralım:
Biat etmeye dayalı kültür'de, eleştiri kültürü hangi cenah içinde gelişmiş!?
Kemalist, Atatürkçü kesim içinde bu kültür gelişmiş ise "Demokrasi"den anlamamız gereken nedir!?
Mustafa Kemal'i eleştirenlerin niyetleri neydi, 1923'teki hikayeyi daha ileri taşımak mı yoksa Saltanat, Halife vb!?
Neticede, Atatürk'ü yerden yere vuran'ın da, kul hakkı diye bir derdi yok.
Ezcümle:
Mustafa Kemal, işgal'i sonlandırdı, sonra aynı Batı ile masa'ya oturdu, Lozan'da.
Osmanlı tasfiye olurken, dönem'in münevverleri neyi ne kadar anladı!?
Mustafa Kemal'i küçümsemediler mi?!
Kaynak:
* Lozan Antlaşması, Sevr Antlaşması'na şaşırtıcı bir tezat oluşturuyordu.
Türklere sadece barış için değil, aynı zamanda ulusal yıkım için de şartlar dikte etmeye hazır olan Büyük Güçler, artık başlarını eğmek zorunda kaldılar.
Winston CHURCHILL (1874-1965).
Birleşik Krallık Başbakanı 1940-1945; 1951-1955.
Cilt 6 ciltlik The World Crisis'in Ardından.
1928 (s. 437)
* Avrupa'daki öğrencilere, bugün çağdaş tarih derslerinde, İtilaf Devletleri'nin 1918 sonundaki zaferlerinden birinin Türkiye'ye karşı kazandığı zafer olduğu öğretiliyor.
Gerçek şu ki, eğer galip gelen, Lozan Antlaşması'ndaki her şeyi kazanan ülkeyse ve mağlup olanlar, sahip oldukları tüm ayrıcalıkları kaybedenlerse, savaştan önce o ülkede, bize karşı savaşı kazananın Türkiye olduğuna şüphe yoktur.
Kont Carlo SFORZA (1872-1952), İtalya Dışişleri Bakanı (1920-1921).
Modern Avrupa'nın Yapımcıları.
1930 (s. 346)
* Dank Gasi Mustafa Kemal wurde der Lausanner Konferenz am 24.7.1923 der Freibrief der neuen Turkei.
Glocken der christlichen Kathedrale läuteten den Wendepunkt in der Geschichte ein.
Zum ersten Mal şapka das neuere Avrupa Asya gegenuber eine Niederlage erlitten.
Ausdehnungsdrang des Westens, Osten hin war ve Schwelle des asiatischen Kontinents zum Stillstand gekommen.
Dagobert von MIKUSCH (1874-1950).
Deutscher Tarihçi.
Gazi Mustafa Kemal, 1929, (G.304)
* 22 Kasım'dan 24 Temmuz'a kadar toplanan Lozan Konferansı, I. Dünya Savaşı'ndan sonra en önemli diplomatik toplantılardan biriydi.
Küçük Asya ve Yakın Doğu bölgesindeki İngiliz politikasına karşı Fransızların zaferini onurlandırdı.
Türklerin ulusal bağımsızlık için verdikleri uzun mücadele, yakın dünya tarihinin en büyük destanlarından biridir.
Küçük Asya'nın savaş alanlarında kazanılan bu bağımsızlık, daha az dikkate değer bir kişi tarafından tamamlanacaktı.
Lozan'da diplomaside zaferler, Harry N. HOWARD (1902-1987).
1947-1956 Dışişleri Bakanlığı Danışmanı.
Türkiye'nin Bölünmesi, Bir Diplomatik Tarih 1913-1923, 1966/Bölüm IX. s. 277
* Dünya Savaşı'nın en son terfi eden ve en genç generali.
Takdire şayan askeri lider ve devrimci.
Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra Sevr Antlaşması'nı tersine çevirmesi dikkate değer bir diplomasidir.
Austin BAY, ABD Ordusu'nun yüksek rütbeli subayını emekli etti.
Son kitabında Atatürk: En Büyük Generalden Liderlik Dersleri, 2011
* Lozan'da sekiz ay süren pazarlıktan sonra, Müttefikler yüzyıllardır ve Büyük Savaş'ta kazandıkları her şeyi verdiler.
Gerçekten de Lozan konferansı, kuşkusuz, her yönüyle tam bir başarısızlık olmuştur.
James STUART, Lozan Konferansı'nın Başarısızlığı, İki Günde Bir İnceleme, cilt CXIV. Temmuz-Aralık 1923 (s. 574-581)
* Lozan Antlaşması, Türkiye'ye Ulusal Pakt'ın iddia ettiği tüm koşulları veren ve Müttefiklerin Konstantinopolis'i tahliye etmesiyle birlikte, Mustafa Kemal'i modern Türkiye'nin yaratıcısı ve sadece Yunanlılar üzerinde askeri bir zaferin değil, aynı zamanda geniş kapsamlı bir diplomatik zaferin de kazananı yaptı. Batılı güçlere karşı başarı.
H. Charles WOODS, Gazi Mustafa Kemal Paşa, Onun kariyeri, Güç ve Başarılar.
İki Günde Bir Gözden Geçirme, Cilt CXXII, Temmuz-Aralık 1927 (s. 637-642)
* Lozan Barış Antlaşması, Doğu Sorunu tarihinde belirleyici bir aşama ve Türk milletinin hem Avrupa'da hem de Asya'da ulusal topraklarda yeni şanlı döneminin başlangıcıdır.
Bernard LEWIS, 1916-2018, Princeton Üniversitesi'nde tarih alanında dünyaca ünlü Prof.
Bugün Türkiye, 1940, s. 30
* Atatürk, Askeri Bir Kahraman, Bir Ulus Oluşturdu.
Lozan barışını sadece Atatürk kazandı, 200 yıldır ilk kez eski Asya Avrupa'yı yendi.
New York Times, 11 Kasım 1938