İzmir'de yıkıma neden olan 6.6'lık depremde 36 kişinin öldüğü, 17 kişinin de yaralandığı Rıza Bey Apartmanı'nın sorumlularının "bilinçli taksirle birden fazla insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçuyla yargılandığı davada savunma yapan tutuklu sanıklar binanın betonarme statik proje müellifi ile sürveyanı, inşaata hiç gitmediklerini ifade etti.
İzmir'de 30 Ekim 2020'de meydana gelen ve 115 kişinin hayatını kaybettiği depremin ardından İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında, 10'u tutuklu 29 kişi hakkında 5 ayrı iddianame hazırlandı. Depremin ardından tamamen yıkılan Rıza Bey Apartmanı ile ilgili iddianame, İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilerek dava açıldı.
Rıza Bey Apartmanı'nın tamamen yıkılmasının ardından 36 kişinin hayatını kaybetmesi, 17 kişinin ise yaralanması nedeniyle haklarında "bilinçli taksirle birden fazla insanın ölümüne ve yaralanmasına neden olma" suçundan dava açılan 4'ü tutuklu 9 sanığın yargılanmasına, İzmir 5. Ağır Ceza Mahkemesinde devam edildi.
Tutuklu ve tutuksuz sanıklar ile müştekiler ve taraf avukatlarının katıldığı duruşmada savunma yapan tutuklu sanık, statik betonarme proje müellifi ve inşaat mühendisi Tamer Peker, hakkındaki suçlamaları reddetti. Bina için 1993 yılında kanunlara uygun şekilde inşaat ruhsatı alındığını ve sorumluluğun müteahhit, sürveyan ve fenni mesulde olduğunu savunan Peker, inşaatı kontrol etmek gibi bir sorumluluğu olmadığını iddia ederek, "Yıkıldığını izlediğimde zemin kattan yıkılmaya başladığını gördüm. Binanın üzerinde, projesine uygun olmadan yapılan ve ek yükler getiren balkon kapatmaların olduğunu gördüm. Bunlar tehlikeli olabilir. Ciddi inşaat hataları var. Yıkılmasındaki sebep, binanın 1999 ve 2005 depreminde hasar almasına rağmen gereği yapılmaması. Suçlu olmadığımı düşünüyorum" dedi.
"İNŞAATI NASIL YAPTILAR BİLMİYORUM"
Binanın 27 yıl önce yapıldığını, o dönemde fay hattı ile ilgili bilgilerinin olmadığını, deprem yönetmeliğinin de çok farklı olduğunu anlatan Tamer Peker, savunmasını şöyle sürdürdü: "Yaptığım projenin uygulamasıyla ilgili bir kontrol yapmadım, böyle bir talep de gelmedi. Fenni mesul diye sorumlu bir arkadaş vardı. İmzaladık projeyi verdik, inşaatı nasıl yaptılar bilmiyorum. O dönemdeki kanunlara göre fenni mesul sorumludur. İnşaata hiç gitmedim, müteahhidi tanımam. İnşaat ruhsatı alındığını bile bilmiyordum. İnşaat Mühendisleri Odası'nın da mesul olduğunu düşünüyorum."
Bir müşteki avukatının, "İnşaatın projeye uygun yapılmadığını görüp uyarsaydınız sonuç farklı olur muydu ?" sorusuna sanık Peker, "3 bin proje hazırlamışımdır. Hepsini kontrol etme imkanım yoktur. O inşaatın fenni mesulü, müteahhidi vardır. Telefonum hep açıktır. Sorsalardı" yanıtını verdi.
"İMZAYI PROSEDÜR GEREĞİ ATTIM"
Tutuklu sanık sürveyan Durak Kayar ise internetten baktığında "sürveyan" kelimesinin anlamının "en alt düzeydeki teknik eleman olduğunu, inşaatın yalnız iş güvenliği ve düzenini sağlayan kişi olduğunu" gördüğünü söyledi. Çalıştığı inşaat şirketinde zaman zaman mimari proje çizimine de yardım ettiğini ifade eden Kayar, "Ofis içi çalışıyordum. Hangi kanun ve yetkiyle gözetmenim ben? İnşaat alanına hiç gitmedim. İnşaat ruhsatı için müracaat ediliyordu. Belediye zorunlu tutuyordu. Sürveyan kısmını imzalamak durumunda kaldım. Birinin isminin yazılması gerekiyordu. Şantiyeye hiç gitmedim. İmzayı prosedür gereği attım" dedi.
Müşteki avukatları, Durak Kayar'ın savunmasından sonra inşaatı yapan şirket hakkında tüm avukatların katılımıyla suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi.
Mahkeme heyeti duruşmaya öğle arası verdi.