50'nci Yılı'nda KIBRIS BARIŞ HAREKATI/1

Cüneyt Şaşmaz
EOKA-B Terör Örgütü militanı olan Rum Andreas Dimitriu, yıllar sonra Rum gazetelerinden birine verdiği demeçte,
"Taşkent Katliamı" ile ilgili olarak, işledikleri soykırım suçunu şöyle itiraf etti:
"Ne yaptıysak, devletin yasal güçleriyle birlikte yaptık.
Köydeki 89 Türk erkeğini topladık.
Onlar öldürüleceklerini bilmiyorlardı.
Toplananlar, Hirokitia’dan gelen askerler tarafından götürüldü.
Toplanan Türk erkekleri daha sonra topluca öldürüldü, dozerlerle açılan çukurlara gömüldü."
Bu ifadeler adeta, Kıbrıs Türklerinin 1963’ten itibaren maruz bırakıldıkları acı ve zulmün
özeti
ydi...
(...)
Kıbrıs Türklerini, o acı günlere sürükleyen süreç'e göz atalım...
...
Kıbrıs Adası, 1878 yılında, tek kurşun atılmaksızın, Osmanlı Devleti tarafından İngiliz
yönetimine teslim edilmiştir.
Bunu İngiliz diplomasisi, İngiltere'nin teklif ettiği Osmanlı-İngiliz İttifak antlaşmasını,
Osmanlı hükümetine entrika ve baskıyla imzalatmak suretiyle başarmıştır.
Nitekim...
Yazar Tayfun Çavuşoğlu süreci anlatıyor:
"Binlerce şehit verilerek kazanılan ve aradan geçen 300 yılda Türklere de yurt olan böylesine
önemli bir vatan toprağının, böyle diplomatik bir anlaşmayla kiralanmak suretiyle İngiltere'ye
terk ve teslim edilmesi, Türk tarihinde benzeri görülmemiş korkunç bir gaflet ve zillettir."
Bunun nasıl ve hangi şartlar altında gerçekleştiğini bilmek, tarihi olaylardan ibret dersi
çıkarmak
gerekir.
Kıbrıs adasının elimizden çıkmasına yol açan süreç, Osmanlı İmparatorluğu'nun özellikle Balkanlar, Karadeniz,
Doğu Anadolu topraklarının Rus tehdidi altına girmesi ve Kırım Savaşı ile başladı.
93 Harbi'nin ardından Osmanlı ile Rusya arasında, 3 Mart 1878 tarihinde Ayastefanos Antlaşması imzalanmıştı.
Bu antlaşmanın şartları Osmanlı açısından son derece ağırdı ve Rusya'yı Balkanlardaki tek güç haline getiriyordu.
Bu durum Avrupanın diğer büyük devletlerini rahatsız etmekteydi.
Sultan II. Abdülhamid, İngiltere'yi Rusya'ya karşı kışkırtmaktaydı.
Osmanlı İmparatorluğu savaşta yenilmiş ve anlaşmak zorunda kalmıştı.
Ancak yapılan antlaşma, devletin çöküşünü getirebilecek ağırlıktaydı.
II. Abdülhamid de çareyi, Avrupa devletlerini Rusya'ya karşı kullanarak durumu hafifletmekte aramaktaydı.
İngiltere, Rusya'nın Orta Doğu'daki İngiliz menfaatlerini tehdit edeceğine, sıcak denizlere inip kendisiyle rekabete başlayacağına inanmıştı.
Diğer Avrupa devletleri ile Rusya üzerinde kurduğu yoğun baskı sonucunda yeni bir savaşı göze alamayan Rusya,
antlaşmanın yeniden gözden geçirilmesine razı oldu.
Bu amaçla, Berlin’de bir kongre düzenlenecekti.
Akdeniz'deki çıkarlarını düşünen İngiltere, Berlin Kongresi'nde, Osmanlı Devleti'nin çıkarlarını savunacağına,
Rus Çarlığına karşı onu koruyacağına dair söz verdi.
Bunun için Akdeniz'de bir üs, yani, Kıbrıs Adası'nı istedi.
Çünkü İngilizler, 1869'da Süveyş Kanalı'nın açılmasından sonra buranın güvenliğini sağlayacak tedbirler arayışına girmiş,
hatta Kıbrıs ile birlikte kanalın da güvenliği için İskenderun'u bile almayı düşünmüştü.
Berlin kongresinden 9 gün önce, 4 Haziran 1878'de imzalanan Kıbrıs Konvansiyonu ile Kıbrıs Adası, İngiltere'ye kiralandı.
Bu konvansiyonda, Kıbrıs idaresi İngiltere’ye bırakılmakla birlikte, ada kâğıt üzerinde Osmanlı mülkiyeti olmaya devam ediyordu.
Bu antlaşmaya göre, hükümet için yapılan harcamalar dışındaki adadan elde edilen gelir,
İngiltere tarafından "yıllık sabit ödeme" olarak Osmanlı İmparatorluğu'na ödenecekti.
Antlaşmada yer alan bu madde, Osmanlıların adayı İngiltere'ye bırakmadığını, sadece kiralayarak geçici olarak yönetimini bıraktığını gösteriyordu.
Ama bunun ham hayalden ibaret olduğu belliydi.
Ada'ya İngiliz bayrağı çekildikten sonra, geri dönüşün olmayacağı o günden belliydi.
1 Temmuz 1878'de 8 maddelik ek bir antlaşma daha yapıldı.
Rusya'nın Kars ve Doğu Anadolu'yu terk etmesi durumunda, İngiltere'nin de Kıbrıs'ı tahliye etmesi kabul edildi.
Ancak bu da hiçbir zaman gerçekleşmedi.
Peki kira ne kadardı diye sorarsanız; yapılan görüşmeler sonunda yıllık sabit kira bedeli, 92.799 Sterlin, 11 Shilling ve 3 Penny olarak belirlendi.
1914 yılına kadar Ada'yı sözde mülkiyeti Osmanlı Devleti'nde olmak üzere idare eden İngiltere,
Osmanlı Devleti, I. Dünya Savaşı'na, 5 Kasım 1914 tarihinde İngiltere'ye karşı Almanlarla birlikte savaşa girdiği için Kıbrıs adasını ilhak ettiğini bildirdi.
II. Abdülhamit döneminde yapılan hatanın, kaçınılmaz sonucu buydu.
Bu hiç şaşırtıcı olmadı, çünkü İngiltere daha birkaç ay önce de İngiliz tersanelerinde Osmanlı devleti için inşa edilen 2 savaş gemisine el koymuş,
üstelik peşin aldığı parayı da iade etmemişti.
(Devamı Yarın)

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.