Birleşmiş Milletler (BM) 74 ncü genel kurulu 17-27 Eylül 2019 tarihlerinde her yıl olduğu gibi New York’ta yapılacak. BM görüşmeleri, ülkelerin liderlerine ve politikacılarına diğer ülke liderleri ve politikacıları ile görüşme, karşılıklı fikir teatisi, ikili ve uluslararası sorunların çözümü için fırsat vermektedir. Bu yıl en önemli gelişmelerin İran ve ABD ilişkilerinde olabileceği beklenmektedir. İran Devlet Başkanı Hasan Ruhani ’nin görüşmelere katılacağının açıklanması ile İran-ABD ilişkilerinde üst düzey görüşme olması ihtimali konuşulmaya başlandı.
ABD Yönetiminin amacının İran ile görüşmek(belki son defa) olduğu tahmin edilmekle birlikte İran tarafının da görüşmeler için istekli olmasını bekledikleri düşünülmektedir. İlişkilerin son derece gergin olduğu ortamda taraflarca atılacak küçük de olsa her adımın ve her gelişmenin ilerisi için katkı sağlayacağını da dikkate almak gerekecektir.
ABD-İran gerginliğinden zarar gören ve ambargoya tabi olan taraf İran’dır. ABD, İran’ı sadece ambargo uygulamakla kalmayıp “yalnızlaştırma” gayretleri içindedir. İran, mevcut durumda ABD tarafından dolaylı da olsa kuşatılmış durumdadır. İran’da iki yıl önce günde ortalama 4 milyon varilden fazla olan ham petrol üretimi son aylarda 400.000 varile kadar gerilemiştir. Bu gelişmeler İran ekonomisini çökertmekle kalmayıp İran Halkını da fakirleştirmekte ve iç karışıklıklar için zemin hazırlamaktadır.
İranlı yetkililerin savaşa gitmeden krizi çözme arayışları, ABD tarafından ciddiye alınmamaktadır. İranlılar bu gelişmenin farkında olduklarından ABD’nin işgal etmesinden korkmadıklarını, savaşa girmekten çekinmediklerini her ortamda belirtmekte ancak ambargoların etkisinin nasıl kırılacağı konusunda net plan oluşturmuş değiller.
İranlı yetkililer ABD ile masaya oturmak için tüm ambargoların kaldırılmasını ileri sürmekle birlikte, ABD ön koşulsuz olarak görüşme yapmak istemektedir. Tarafların pozisyonları taban tabana zıt durumdadır ancak, BM genel kurulu sırasında olası görüşmeden sonra Ruhani ‘nin İran kamuoyunu ikna etmesi kolay olmayacaktır.
Fransa’nın İran ile ABD arasında arabuluculuk görevini üstlenmesi; dünya liderliğini elinde tutmak için gayretleri elden bırakmayan ABD’nin yerini almak ve liderlik rolü oynamak arzusundan kaynaklanmaktadır. İngiltere’nin AB’den ayrılma (BREXİT) mücadelesi verirken ve iç politika ile meşgul iken Fransa’nın fırsatı değerlendirmesinden daha normal ne olabilir? Fransa’nın girişimi; İran tarafını masaya oturmaya ve taviz vermeye zorlarken ABD tarafını ikna etme veya zorlama çabasında olmadığı görülüyor. Binlerce yıllık devlet deneyimi olan İran’ın bu oyunları görmezden gelmeyeceği muhakkaktır.
Sonuç olarak; İran ile ABD’nin sorunları müzakereler yoluyla çözmesi, sıcak çatışmaya gidilmemesi konusunda iyimserliğimizi koruyalım. Zira savaşın her iki ülke başta olmak üzere bölgedeki diğer ülkelere zarar vereceği, İran’ın Irak ve Afganistan ile aynı olmadığını, işgal edilmesi/ savaşa gidilmesi durumunda sonuçlarının tahmin edilemeyecek boyutlara gidebileceğini vurgulamakta fayda görülmektedir. Her iki ülkenin çıkarına olacak şekilde mutabık kalacağı ortak zemin tesis edilmesi ve BM genel kurulu ile görüşmelerin başlamasını dileyelim.