1900 yılında Türkiye’ye Amerikalı bir albay gelir.
Bu ABD’li Albayın adı, Colby M. Chester’dır. Bir proje hazırlar ve hazırladığı bu proje “Chester projesi” adıyla anılır. Chester projesi, Türkiye’nin Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu’sunda yapılacak demiryollarının finansmanı için gerekli olan kaynağın nasıl bulunacağını ortaya koymaktadır. Albay Chester hazırladığı projeyle Türkiye’ye ihtiyacı olan finansmanı temin etmektedir. Ama bu finansman için Türkiye çok büyük bir diyet ödemek zorunda bırakılmaktadır. Chester projesine göre, demiryolu inşaatının finanse edilmesi karşılığında, toplam 40 km’lik bir şerit halinde yapılan demiryolu hatlarının her iki yanından 20 km’yi kapsayan alan içindeki tüm madenlerin işletim hakkı 99 yıllığına ABD’ye verilecektir. ABD sağlayacağı finansman karşılığında istediği ağır diyet budur. Çok garip bir tesadüf(!) eseri ABD’li Albay Chester’ın projesinin demiryolu hatlarını geçirmeyi öngördüğü, Sivas’tan Güneydoğu’ya doğru uzanan ana hat üzerindeki Harput, Ergani ve Diyarbakır noktaları, Türkiye’nin ve dünyanın en önemli krom, bakır ve petrol yataklarıdır. Bu zengin maden yataklarının tamamı Chester Projesi’nin 40 km’lik imtiyaz şeridi içinde kalmaktadır. Chester projesinin imtiyaz şeridi içinde bulunan Maden ilçesi’nde 200 milyon ton yüksek tenörlü bakır madeni ile Van Gölü civarından çıkarılacak yüksek tenörlü bakır madeni ile Van Gölü civarından çıkarılacak milyarlarca varil petrol bu projenin finansmanında kullanılması düşünülmekteydi. ABD gerekli olacak finansmanı bölgeden çıkaracağı madenlerden sağlamayı düşünmektedir. Bu iş için ABD’nin 100 Milyon dolar maliyeti olacağı hesaplanmıştı. Buna karşın kazancı 100 milyar doları aşacağı tahmin edilmişti. John Perkins isimli bir yazar 2004 yılında, “Bir Amerikalı Ekonomi Tetikçisi” olarak dünyanın değişik ülkelerinde yaptıklarını anlatan bir kitap hazırlamıştı. Bu kitaptaki ifadeler ABD’nin 1900’lü yıllardan bu yana stratejisini temel olarak değiştirmediğini göstermektedir. Bakın Perkins neler itiraf ediyor! “Ekonomi tetikçisi olarak bizlerin amacı küresel imparatorluk kurmaktır. Bizler, diğer ülkeleri şirketlerimizin, hükümetimizin, bankalarımızın kölesi haline getirmek için uluslararası finans kuruluşlarını kullanan elit bir grubuz. Mafyanın yaptığı iyilikler gibi Ekonomi Tetikçileri de görünüşte bazı iyilikler yapar. Örneğin elektrik santralları, otoyollar, limanlar, havaalanları, teknoparklar gibi altyapı hizmetleri için borç temin ederler. Bu borçların önkoşulu, bütün bu projelerin Amerikan inşaat ve mühendislik firmaları tarafından gerçekleştirilmesidir. Aslında paranın çoğu Amerika’yı hiç terk etmez transfer edilir. Para hiç vakit geçirmeden şirketlere (kreditörlere) döndüğü halde borçlu ülkenin anapara artı faizin tamamını ödemesini isteriz. Eğer Ekonomi Tetikçisi çok başarılı ise borç tutarı o kadar büyük olur ki, birkaç yıl sonra borçlu ülke ödemeleri aksatır. Bu olduğunda biz de mafya gibi diyetini isteriz.
Birleşmiş Milletler’de Amerika’nın isteği doğrultusunda oy verme, askeri üs kurma veya petrol gibi değerli kaynaklara el koyma şeklinde olabilir bu diyet...” İşte ABD’li Albay Chester, 1900’lü yıllarda Türkiye’de ekonomi tetikçilerinin bugün yaptıklarını yapmaya çalıştı.
Ama karşılarında Mustafa Kemal Atatürk’ü buldular. ABD, Lozan görüşmelerinde Türkiye’nin yanında yer aldı. Türkiye, 24 Temmuz 1923 tarihinde Lozan’ı onayladı. ABD’yle Türkiye arasındaki Chester projesi bazı ayak oyunları da kullanılarak TBMM’de vekillere onaylatıldı. Ancak Mustafa Kemal Paşa neredeyse bütün vekillerin onaylamış olduğu bu anlaşmayı yırtıp attı. Bunun üzerine ABD, Lozan Antlaşmasını imzalamadı. Lozan’ı imzalamamış olan ABD Türkiye’nin sınırlarını hala tam olarak tanımış değildir. İlişkiler ikili anlaşmalarla yürütülmektedir
Türkiye’yi yönetenler bu konuda konuşmadılar.
Hele darbeciler eslerini hiç çıkartmadılar.
O zaman adama sormazlar mı “ neyi beğenmedin de darbe .
Sivil olduklarını iddia edenler bu darbecileri yargılasalardı gerçekler öğrenilirdi.
En azından darbecilerin ülkeyi nasıl soydukları da ortaya çıkardı.
Türkiye çok değişik bir kavşağa doğru hızla ilerliyor.
Bir siyasi irade gelecek ve tüm pislikleri lağım çukuruna atacak.Gelecek yüz yıllara bağımsız Türkiye mutlu insanlarıyla yürüyecek.