ABD'de 3 Kasım başkanlık seçimleri yaklaşırken, Cumhuriyetçilerin adayı Donald Trump ile Demokratların adayı Joe Biden'ın dış politikayla ilgili hemen her alandaki ciddi görüş farklılıkları dikkati çekiyor.
ABD’de 3 Kasım Salı günü yapılacak 59. başkanlık seçimleri şimdiden yakın tarihin en önemli seçimlerinden biri olmaya aday olurken, gözler mevcut Başkan Trump ile Barack Obama döneminde başkan yardımcılığı yapan Biden'ın dış politika duruşları ve vaatlerine çevrildi.
ABD'nin yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınından en çok etkilenen ülke olmasıyla, dış politikada en önemli gündem maddesini şüphesiz virüsün çıkış ülkesi ve ABD'nin en önemli rakibi sayılan Çin oluşturuyor.
Göreve geldiği günden bu yana Çin'le bir ticaret savaşına giren Trump, Obama yönetimi ve daha öncekilerin Amerikan üreticilerinin Çin'e akmasının önünü açtığını savunarak, Çin'deki firmalara "ülkenize dönün" çağrısını yineliyor.
Kovid-19 döneminde de Çin'e Hong Kong ve Sincan Uygur Bölgesi'ndeki insan hakları ihlalleri başta olmak üzere birçok gerekçe ile yaptırım uygulayan, "casusluk için kullanıldığı" gerekçesiyle Çin'in Houston Başkonsolosluğunu kapatan, Çinli teknoloji devi Huawei ve sosyal medya platformu Tiktok'u hedef tahtasına oturtan Trump, tekrar seçilmesi durumunda Çin'den Kovid-19 salgınının hesabının sorulacağını ve bu ülkeye yönelik "maksimum baskı" politikalarını sürdüreceklerini belirtiyor.
Biden'ın Çin konusundaki duruşu, daha çok salgın noktasında Trump'ın bu ülke ile kurduğu ilişki üzerine odaklanıyor. Biden, Trump'ın Dünya Sağlık Örgütü gibi uluslararası alanlardan çekilerek Çin'e alan tanıdığını iddia ediyor ve seçilmesi durumunda bu ülkeye uluslararası baskının artırılması için çalışacağını vurguluyor.
Orta Doğu
ABD dış politikasının yıllardır değişmeyen gündem maddesi olan Orta Doğu noktasında ise Trump ve Biden'ın görüş ayrılıkları net bir şekilde görülüyor.
Biden ABD'nin Yemen iç savaşında Suudi Arabistan öncülüğündeki koalisyona verdiği desteği kesmesi gerektiğini savunurken, Trump imzalanan milyarlarca dolarlık savunma anlaşmalarını gerekçe göstererek bu desteği sürdürmeye kararlı bir noktada duruyor.
"Sonu gelmeyen savaşlar" olarak nitelendirdiği Irak ve Afganistan müdahalelerini eleştiren Trump, ABD'nin bu ülkelere hiç gitmemesi, gitseler bile yaklaşık 20 yıl yerine birkaç yıl kalarak geri dönmeleri gerektiğini savunuyor.
Trump bu nedenle hem Afganistan hem de Irak'taki askerlerinin geri çekilmesi veya minimum seviyeye indirilmesi için çalışıyor.
Aynı duruşu Suriye kanadında da sergileyen Trump, özellikle YPG/PKK'nın bulunduğu bölgelerden Amerikan askerlerinin çekilmesini, "Biz neden Türkiye ve Suriye sınırını koruyoruz? Türkiye kendini savunabilecek bir ülke. Yüzyıllardır bu iki ülke savaşıyor. Bizim orada olmamız anlamsız." teziyle savunuyor.
Biden ise Afganistan'daki Amerikan birliklerinin evlerine dönmesi konusunda Trump ile hemfikirken, bölgeden tamamen çekilmenin terör örgütlerine alan tanıyacağı ve DEAŞ'ın yeniden ortaya çıkmasına ortam hazırlayacağını öne sürüyor.
Biden ayrıca zamanında Irak olmak üzere ABD'nin Orta Doğu'daki müdahalelerine verdiği destek ile de biliniyor.
İran
İran konusunda da sert adımlar atan ve zaman zaman bu ülkeyle savaşın eşiğine gelen Trump, en büyük adımı 2015'te imzalanan İran nükleer anlaşmasından çekilerek attı.
Trump, yeniden seçilmesi durumunda yeni görev süresinin ilk aylarında İran'ı yeniden masaya oturtarak yeni bir anlaşma imzalatacağını belirtirken, Biden ise diplomasi yoluyla İran ile nükleer anlaşmaya yeniden girmenin yolunu arayacaklarını kaydediyor.
Trump'ın, ocak ayında, İran Devrim Muhafızları bünyesindeki eski Kudüs Gücü Komutanı Kasım Süleymani'nin öldürülmesi emrini vermesi, Demokratlar ve Biden cephesinden tepki aldı. Biden, Trump'ın bu emri vererek ABD'yi tehlikeye attığını savundu.
Rusya
Rusya'nın 2016'daki seçimlere Trump lehine müdahale ettiği gerekçesiyle başlatılan ve 2,5 yıl süren Rusya soruşturması nedeniyle bu ülkeyle ilişkiler de önemli bir dış politika başlığını oluşturuyor.
Göreve gelir gelmez Rusya soruşturmasıyla karşı karşıya kalan Trump, tüm eleştirilere rağmen Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'le iyi ilişkiler kurmaya çalışan bir profil çizdi.
Ancak Trump, bir taraftan da yaptırımlarla Rusya'ya karşı sert adımlar attı, Ukrayna'ya yardımları artırdı ve Rusya'yla yapılan bazı önemli anlaşmalardan çekilerek tavrını ortaya koydu.
Putin yönetimini sert bir dille eleştiren Biden ise, Rusya'nın Batı'yı birçok kurum ve kuruluş üzerinden manipüle ettiğini öne sürerek, bu ülkeye karşı daha güçlü bir birlik kurma çağrısında bulunuyor.
İsrail
Uzun yıllardır Filistin-İsrail konusunda "iki devletli bir çözümü" desteklediklerini savunan ABD'de Trump döneminde atılan adımlar çokça konuşuldu.
Trump'ın en tartışmalı adımı ise ABD'nin Tel Aviv'deki Büyükelçiliğini Kudüs'e taşıma kararı oldu. Trump yönetimi ayrıca Golan Tepeleri üzerinde İsrail'in egemenliğini tanıyarak ve Filistin Kurtuluş Örgütünün Washington bürosunu kapatarak, uluslararası arenada eleştiri oklarının hedefi haline geldi.
İsrail konusunda attığı son adım olarak, Birleşik Arap Emirlikleri ve İsrail arasında "ilişkilerin tamamen normalleştirilmesine" yönelik varılan anlaşmada ara buluculuk eden Trump yönetimi, tüm bu adımlarla Orta Doğu'da barışın geleceğini savunarak, bunları ikinci dönemde de devam ettireceğinin sinyalini veriyor.
Başkan yardımcılığı sürecinde İsrail ile yakın ilişkileriyle bilinen Biden, Trump'ın bazı adımlarını eleştirse de İsrail'e karşı bir tavır almayacağını ve ABD'nin bu ülkedeki büyükelçiliğini tekrar Tel Aviv'e taşımayacağını açıkladı.
Bu bakımdan her iki ismin İsrail'e yaklaşımı konusunda çok büyük farklar olmadığı söylenebilir.
Türkiye
İkili ilişkilerinde "stratejik ortak" olan ancak inişli-çıkışlı dönemlerden geçen Türk-Amerikan ilişkileri de seçimlerdeki konu başlıklarından birini teşkil ediyor.
ABD-Türkiye ilişkileri Trump döneminde gerilimin tırmandığı dönemeçler yaşasa da, özellikle iki ülkenin liderleri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Trump arasındaki diyaloğun ilişkiler üzerindeki "koruyucu" etkisi öne çıktı.
Trump ve Erdoğan birbirine karşı "dostluk mesajları" verirken, Trump her fırsatta "Türkiye ve Erdoğan ile çok iyi ilişkilerimiz var" vurgusunu yapıyor. Trump, seçilmesi halinde ikinci döneminde de bu ilişkileri mevcut durumuyla sürdüreceği mesajını veriyor.
Öte yandan, önceki ABD Başkanı Barack Obama döneminde Başkan Yardımcılığı görevini yürüten Biden, 15 Temmuz Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) darbe girişimi sürecinde Türkiye'deki demokratik meşru yönetime zamanında ve yeterli desteği vermediği için sert şekilde eleştirilmiş, daha sonra bu konuda özür beyan etmişti.
Biden 2014 yılında da Türkiye'nin DEAŞ dahil yabancı savaşçılarla iş birliği yaptığı yönündeki asılsız iddiasından dolayı Cumhurbaşkanı Erdoğan'dan özür dilemişti.
Seçimle ilgili son dönemde Türkiye hakkında yorumda bulunmayan Biden'ın ocak ayında New York Times'ta yayımlandığı ortaya çıkan bir mülakatında Türkiye ile ilgili sarf ettiği sözler ise Ankara'nın sert tepkisini çekti.
Kuzey Kore
Biden, ABD'nin ön koşulları karşılanmadan Kuzey Kore ile bir diyalog sürecine girmenin doğru olmadığını savunuyor ve Trump'ı bu konuda eleştiriyor.
Öte yandan Trump, balistik füze denemelerinden dolayı Kuzey Kore ile gergin anlar yaşasa da Kuzey Kore Lideri Kim Jong-un ile diyalog kurdu ve 2018'de Vietnam'ın başkenti Hanoi'de Kim ile bir araya geldi. Trump, yeniden seçilmesi durumunda bu süreci devam ettireceğini kaydediyor ve "Ben olmasaydım şu anda çoktan Kuzey Kore ile savaştaydık." tezini savunuyor.
Latin Amerika ve Venezuela
Trump ilk günden itibaren Orta Amerika ülkelerinden gelen yasa dışı göçmenlere yönelik sert adımları ve Meksika sınırına ördürdüğü duvar ile ilgili eleştiri oklarının hedefi oldu.
Venezuela'da Nicolas Maduro yönetimini "diktatörlük" olarak nitelendiren Trump yönetimi, muhalif lider Juan Guaido'ya verdiği destekle öne çıkıyor.
Küba, Nikaragua ve Venezuela gibi bazı ülkelerin yönetimlerini "yolsuzluğa bulaşmış komünist ve sosyalist rejimler" olarak nitelendiren Trump, seçilmesi durumunda Latin Amerika bağlamında politika değişikliğine gitmeyeceklerini belirtiyor.
Trump'ın göçmen politikalarını eleştiren Biden ise, seçilmesi durumunda Meksika sınırında inşa edilen duvarı kaldıracaklarını vadediyor.
Uluslararası kuruluşlar
Başkanlığının ilk yılında, Paris Anlaşması, Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO) ve New York Mülteci ve Göçmenler Deklarasyonundan çekilen Trump, sık sık Dünya Ticaret Örgütünden ayrılma tehdidini savuruyor.
Kovid-19 salgınından sorumlu tuttuğu Çin'in tarafını tutmakla suçladığı Dünya Sağlık Örgütüne sağladığı fonları askıya alan Trump, bunun gibi birçok uluslararası kuruluşa sağlanan fonları kesti ya da askıya aldı.
Biden ise, Trump'ın uluslararası arenada aldığı kararlarla Çin ve Rusya'ya daha çok alan açtığını savunuyor.