BRÜKSEL (AA) - İç siyasette yoğun tartışmaların ardından 12 Avrupa ülkesi Almanya, Fransa, İngiltere, İtalya, İspanya, Hollanda, Belçika, Portekiz, Yunanistan, Danimarka, İrlanda ve Lüksemburg, Hollanda'nın Maastricht şehrinde 7 Şubat 1992'de AB'yi kuran anlaşmaya imza attı.
Maastricht Anlaşması'nın 1 Kasım 1993'te yürürlüğe girmesiyle Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET) Avrupa Birliği'ne dönüşmüş oldu.
Hüzünlü yıl dönümü
Güçlü bir Birlik kurmayı hedefleyen Maastricht Anlaşması, bu yıl dönümünü hüzünlü bir şekilde kutluyor.
Anlaşmayı ilk imzalayan ve Birliğin en güçlü üyelerinden kabul edilen İngiltere'yi 31 Ocak'ta kaybeden AB, bir sonraki genişlemeye kadar 27 üyeli bir birlik olarak varlığını sürdürmeye hazırlanıyor.
İlk kez üye kaybı yaşayan ve genişlemeye mesafeli yaklaşan AB genelinde, Birliği var eden Maastricht Anlaşması'nın son 28 yılda ne kadar başarılı olduğu da tartışılıyor.
İş birliği ve koordinasyon için dev adım
Anlaşmanın temel hedefi, taraf ülkelerin, genel politikalar alanında daha fazla iş birliği ve koordinasyonunu sağlamak olarak tanımlanıyor.
Anlaşma, "ulus devletlerden oluşan bir birlik", "Avrupa vatandaşlığı" ile "ortak ekonomi ve parasal birlikten" oluşan üç ana hedefle ortaya çıktı.
Anlaşma ile üye ülkeler arasında ekonomik, siyasi ve hukuki ilişkiler yeni bir boyut kazanırken, Ekonomik ve Parasal Birlik, Ortak Dışişleri ve Güvenlik Politikası ile Adalet ve İçişleri alanında iş birliği başlıklarıyla yeni kurulan AB'nin üç temel direği oluşturuldu.
Üye ülkelerin ekonomik ve parasal birliği için bir plan oluşturan anlaşma, bugün Avro Bölgesi adıyla bilinen bağımsız bir Avrupa Merkez Bankası (ECB) tarafından yönetilecek olan avro para biriminin gerekli hazırlıklarının tamamlanmasını da hedef olarak belirledi.
Ünlü Maastricht kriterleri belirlendi
Anlaşmayla üye ülkelerin ekonomik ve parasal birliğe katılabilmeleri için gerekli şartlar ortaya kondu.
Bu çerçevede ilk şart, "toplulukta en düşük enflasyona sahip üç ülkenin yıllık enflasyon oranları ortalaması ile ilgili üye ülke enflasyon oranı arasındaki fark 1,5 puanı geçmemeli" olarak belirlendi.
Diğer şartlar ise şöyle sıralandı:
"Üye ülke kamu borçlarının gayrisafi yurt içi hasılaya (GSYİH) oranı yüzde 60'ı geçmemelidir. Üye ülke bütçe açığının GSYİH'ye oranı yüzde 3'ü geçmemelidir. Herhangi bir üye ülkede uygulanan uzun vadeli faiz oranları 12 aylık dönem itibarıyla fiyat istikrarı alanında en iyi performans gösteren 3 ülkenin faiz oranını 2 puandan fazla aşmamalıdır. Son 2 yıl itibarıyla üye ülke parası diğer bir üye ülke parası karşısında devalüe edilmiş olmamalıdır."
"Avrupa vatandaşı" kavramı oluşturuldu
Maastricht Anlaşması'nın diğer önemli bir katkısı ise "Avrupa vatandaşı" kavramını oluşturması oldu.
Anlaşmayı 28 yıl önce imzalayan 12 üye ülke vatandaşları, Avrupa vatandaşı olarak kabul edildi. Bu vatandaşların diğer üye ülkeler arasında özgürce seyahat ve ikamet etmesi ile Avrupa ve yerel seçimlerde oy kullanmalarının önü açıldı.
Ortak dış politika hedeflendi
Maastricht Anlaşması ile aynı zamanda ortak dış ve güvenlik ile adalet ve içişlerinde iş birliği politikalarının belirlenmesine karar verildi.
Bu çerçevede, AB üyesi ülkeler ve Birliğin ortaklık kurduğu diğer ülkelerin güvenlik güçleri arasında, uluslararası organize suçlar ve terörizm konusunda iş birliği ve etkili çalışma ortamı sağlamak amacıyla bir Avrupa Polis Teşkilatı (Europol) kurulması kararı da Maastricht Anlaşması ile alındı.
Brexit, "Maastricht" ruhuna gölge düşürdü
AB genelinde Maastricht Anlaşması'nın yıl dönümü yıllardır büyük coşkuyla kutlanırken, anlaşma bu yıl yeni yaşına Brexit etkisi altında giriyor.
İngiltere gibi önemli bir üyenin ayrılışının yarattığı siyasi ve ekonomik etkilerin yanı sıra Birlik genelinde başka ayrılıklar ihtimali "Maastricht ruhuna" gölge düşürüyor.
Özellikle Birlik genelinde derinleşen Batı-Doğu ayrışması, halihazırda birçok konuda AB ile ters düşen Vişegrad ülkelerinin de sıklıkla "ayrılık" hayallerini dile getirmelerine yol açıyor.
Öte yandan, güncel gelişmeler, Maastricht Anlaşması'nın hedeflerinden biri olan "ortak dış ve güvenlik" politikası belirleme konusunda başarısız olduğuna işaret ediyor.
Genişleme, göç, savunma gibi konularda ortak politika belirleyemeyen AB'nin halen "ulus devletlerden oluşan bir birlik" olamadığı, üyelerin ulusal çıkarlarına öncelik vermeyi sürdürdüğü görülüyor.
Son Avrupa Parlamentosu seçimlerine katılım oranının yüzde 51'lerde kaldığı göz önünde bulundurulursa, Maastricht Anlaşması'nın hedeflediği Avrupa vatandaşı kavramının da tam olarak oluşmadığı, sadece serbest dolaşım açısından başarı sağladığı ortaya çıkıyor.
Diğer yandan avro birimi parasal birlik açısından büyük bir başarı gibi görünse de avronun dolar hakimiyetini aşamadığı ve öngörülen beklentiyi tam olarak karşılamadığı gün yüzüne çıkıyor.
Maastricht Anlaşması AB'yi kurarak büyük bir başarıya imza atsa da Birliğin geleceğinin yoğun şekilde tartışıldığı bir dönemde yeni yaşına buruk bir şekilde giriyor.
Muhabir: Şerife Çetin,Ata Ufuk Şeker