Adana Fest’e gidip, nasıl aç kaldım?

Doğan Satmış

İstanbul’da hafta sonu Adana-Fest düzenlendi. Adından da anlaşılacağı gibi Adana-Fest “Adana Festivali” demek. 

Adana denilince akla ilk önce “Adana Kebap” geldiği için festivalin ne kadar cazip olduğunu anlatmaya gerek yok. Hemen gitmek için plan yaptım. Sadece plan yapmakla kalmadım, Adanalı olan arkadaşlarıma da gitmeyi teklif ettim. 

Tecrübeli bir yakınım, “Şimdi orası çok kalabalık olur. Ben gelmeyeyim” dedi. Onu dinlemedim. Çünkü Adana kebabın cazibesi baskındı.

Adana-Fest Etiler’de Sanatçılar Parkı’nın içinde organize edilmiş.  Cuma ve Cumartesi nasıl geçtiğini bilmiyorum, ben size Pazar günü izlenimlerimi yazıyorum.

Önce Pazar günü olmasına rağmen Etiler Sanatçılar Parkı çevresinde yarım saat park yeri aradık. Park yeri bulduktan sonra, bir de yolu şaşırınca festival alanına gidişimiz uzadıkça uzadı. Ancak Adana-Kebap kokusu hala baskındı.

Sonuçta, Eylül ayı olmasına rağmen saat 16.00’da bile Temmuz etkisi gösteren güneş altında Etiler’deki Sanatçılar Parkı’na ulaştık. Parkın girişi ana-baba günüydü. 

Merdivenlerden inerken aşağıda bir yerlerde pişen kebaplardan  yükselen dumanları görüyorduk. Koku ise hala çok cazip ve baskındı. Etiler’deki Sanatçılar Parkı’na ilk kez gittiğim için, neyle karşılaşacağımı bilemiyordum tabii ki. 
Sonuçta, küçücük bir dairesel çimenlik alanın çevresinde kurulan çadırlarla karşılaştık. Ama öyle bir kalabalık vardı kı, iğne atsan yere düşmez atasözünü burada rahatça kullanabilirdiniz. 

Meğer festival parkın içinde, ben 25 metre yarı çapında diyeceğim ama daha küçük olabilir, bir çimenlik alanda yapılıyormuş. Adana-Fest’i düzenleyenler çevresi çadırlarla doldurulmuş bu küçücük dairesel alana bütün İstanbul’u bu davet etmişler. 

Her çadırın önünde üçer-beşer kişilik kuyruklar vardı ve kuyruklar o küçücük alanda tamamen birbirlerinin içine girmişti. Hangi kuyruğun sonunda ne olduğunu anlamak mümkün değildi. Temmuz sıcağı gibi yakan güneş hala çok etkiliydi. 

Herkes kuyruktakilere “Ne kadardır bekliyorsunuz?” diye sorarak pozisyon almaya çalışıyordu. 

Üstelik bu 25 metre yarıçaplı alanın bir köşesine de sahne konulmuştu. Orada bulunduğumuz saatte tamamen güneşe açık olan sahnede bir kaç genç, yoğun mangal dumanı, yanmış et kokusu ve temmuz etkisi gösteren güneş altında, icra-ı sanat eyleme çabasındaydılar. 

Parkın içindeki küçük küçük çimenlik alanlarda ise, oturacak yer bile kalmamıştı. Neredeyse herkes, kucak kucağaydı.

25 metre yarıçaplı dairenin içinde çıkmak için de bir hayli uğraştık. Kuyruklar iç içe girdiği için, alandan çıkmak da öyle kolay değildi. 

Neyse yapılacak tek şeyin hemen oradan uzaklaşmak olduğu açıktı. Kendimizi, zar zor parkın dışına attık, yarım saatte gelebildiğimiz otomobile, bu kez doğru kestirmelerle 15 dakikada ulaşıp,  yakındaki bir Urfa Kebapçısı’na gitmeye karar verdik.

Adana-Fest’i düzenleyenler iyi niyetle yola çıkmışlar. Ancak bulabildikleri alan böyle bir etkinlik için hiç uygun bir alan olmamış.

Böyle bir etkinliği, Londra’da Hyde Park, New York’ta Central Park gibi alanlarda düzenlemek gerekir. Şimdi hemen “İstanbul’da Hyde Park mı var da orada yapmadık” demeyin, eminim Etiler Sanatçılar Parkı’dan daha büyük alan bulmak o kadar zor olmasa gerek.

Bir keresinde Amerika’nın Cleveland kentinde Amerikan Futbolu oynayan Browns takımının maçını görme şansım olmuştu. Önce bazı rakamlar vereyim.

Cleveland kentinin şu andaki nüfusu 385 bin kişi. Browns takımının oynadığı stadyumun kapasitesi ise yaklaşık 68 bin kişi. Maç günü, stadın dışında devasa otopark alanlarına yüzlerce Amerikalı devasa kamyonetleri ile gelip, park ettiler. Herkes, kamyonetinin arkasından buzdolabını açtı, bir çoğu mangallarını kurdu. Gün boyu yiyip içtiler.  Sonra herkes stadyumu doldurdu. Maç akşam 7 gibi başladı ve geceyarısı bile sürüyordu. Hem stadın içi, hem de stadın dışı çok organizeydi. İsteyen istediği yiyeceğe kolayca ulaşıyordu. 

Otoparklar, stadyum çevresi, yollar tüm bunları toplasanız, bizim Yenikapı’daki bir alan kullanılıyordu. Ve tüm bu alan, 385 bin kişilik bir nüfusa sahip şehirde sadece bir maç için açılmıştı. 

İstanbul gibi 15 milyonluk bir kentte, Adana Festivali yapacaksanız, Atatürk Havalimanı gibi bir alan bulmanız lazım.