Ahmet Tan
Reis haklı; kriz mıriz yok. Piyasalar taş gibi.
Hem de kendisine rağmen taş gibi.
Oysa açıkça, isim de vererek “Portakal, mandalina hatta genel anlamda narenciye”yi de lanetledi.
Bu meyvelerin fiyatında bir kuruş bile düşme olmadı. Öfkesi meyve haline ve üreticilere yansımadı.Artış da olmadı.
Arkasındaki “öl de ölelim!” diyen milyonlardan da çıt çıkmadı.
Amerikan Doları’nı lanetlediğinde çekiçle iPhone telefon parçalayanlar bu defa portakal sandıklarını tekmelemeye kalkmadı.
Kendisini sabah akşam eleştiren öfkeli muhalifler ise sus pus.
Oysa “sarı yelek” gibi “portakal rengi kaşkol” takarak sokağa dökülmenin, portakal isyanı çıkarmanın tam zamanıydı.
Belli ki iki tarafın özellikle de Reis’in kefenli timlerinin kafası karıştı.
Normalde dilimlenen, sıkılan, suyu çıkarılan portakalın “ensesinin patlatılması” mesajını anlayamadılar.
Çünkü milletimiz ne yazık ki, Reis kadar TV haberleri ile ilgili değil. Bağımsız - tarafsız habercilik yapanlara takmış değil. Hem 80 milyonluk ve yüzlerce kanallık ülkeyiz artık.
AKP’lisi ve muhalifiyle akşamları Fox TV’de haber sunan delikanlıyı ismen tanıma olanağından yoksun... Dedik ya bazen Reis, ölçüyü tutturamıyor.
Gaz vermek uğruna milletin kafasını karıştırıyor.
Galiba Kılıçdaroğlu’nun etkisinde kalıyor.
O da “millet dindarlaştı” vehmi ile geçen seçim “Ekmek için Ekmeleddin” dedi.
Bu kez de durup durdu, “Ekrem için İmamoğlu” buyurdu.
İnşallah “tıpış tıpış” falan diye ekleyip de Beylikdüzlü delikanlıyı ve CHP’yi dümdüz etmez.
Mutlu Güven
YSK Başkanı Sadi Güven ve 5 üyenin görev süreleri “torba” ile uzatılıyor. Çünkü seçim sonuçlarını güven altına almak gerek.
Sonucu “sandık” belirleyecek ama.. Önce “torba” ile de önlem gerek. (Bülent Arınç birkaç kez TBMM kürsüsünde, “torba yasa diye bir deyimin hukuk ayıbıolduğunu”, adını bile ağzına almak istemediğini tekrarlamıştı. Belki de kendisine “hayat yolunda başarılar!” dilenmesinin bir nedeni de bu. Eskiden “Bize plan değil pilav lazım” diyen zihniyet, şimdi de “Çorba için Torba”ya evrildi!)
Yüksek ruh
Zamana “Yap İşlet Devret” ve “Anahtar teslimi” ruhu hâkim!
“Mühürsüz zarfları geçerli” sayan “yüksek” kurul, zaten “işi” ortada bırakıp gidemezdi.
Bu da zaten “seviyesine” uygun düşmezdi.
Dün tedbirinin alındığı kesinleşti. YSK kadrosunun uzatılması işi de ‘Torba’ya dahil edildi.
(Ara not: Reis’in “Başımızda twitter diye bir bela var” dediği günlerde, ki şimdi Trump ve Putin dahil milyonlarca takipçiye (belaya) sahip, YSK Başkanı da attığı bir tweet’te “İmam Hatip’li olduğum için itildim kakıldım!” diye yakınmıştı.
Reis bu seçimde de Sadi Güven’e güvenmeyecek ve onu mutlu etmeyecek de kimi edecek?
Sadi, Arapça mutlu demek.
“El eli yıkar, el de yüzü!”
Altyapı duası
“Anahtar Teslimi” ve “Davetiye Usulü” sadece ihalelerde değil, seçime giderken de geçerli.
Bu gibi “incelikler” Tek Adamlığın sağlam altyapısı için zaten kaçınılmaz.
Tarihte ilk kez “Altyapı Bakanlığı” kurulması, başına da “olmazsa da olur cinsten” bir bakanın getirilmesi biraz da bundan.
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, şimdilik hidayete ermemiş de olsa, içine doğmuş gibi, söylendiğine göre Altyapı Bakanı için dua bile etmiş: “Allah sinyalizasyonsuz trenleri esirgesin - Yağmur yağmasın ve yeni havalimanı deniz limanına dönmesin!”
Duası tutmadı.
İslam inancı altyapı için, “önce eşeği sağlam kazığa bağlamayı, sonrasında tevekkül etmeyi” gerektiriyor.
***
Binali Yıldırım, iktidarın Reis’ten sonraki en deneyimlisi.
Ortalıktaki biricik “İkinci Tek Adam” o.
Reis’in ona güvenmesi boşuna değil.
“Anahtar Teslimi” seçim için “hukuksal” altyapı ona emanet.
Halen TBMM Başkanı. Hem İstanbul’un rölantideki başkan adayı hem de yasamanın başı.
Millet egemenliğini temsil gibi yüce bir unvandan feragat edecek kadar da fedakâr.
Zaten fedakârlık onda alışkanlık yaratmış gibi.
“Tarihteki Son Türk Devleti’nin Son Başbakanı” sıfatına tamahen anahtarı Külliye’ye teslim etti.
Şimdi de İstanbul Belediyesi başkan adaylığına tayini çıktı. Mevkisiz kalma tehlikesine karşı da kolları sıvadı..(Gerçi Reis’in elinde sayısız ve boş “ReisYardımcılığı” koltuğu var. En kötü ihtimal “Külliye’de sağ kolu olur, bey gibi yaşar!)
İşi sağlam tutup YSK’cilerin görevini uzatıyor. Köprüden tünelden geçenlere yazılan milyonlarca liralık cezaları da affettiriyor. Vermeden almak Allah’a mahsus. Çorba yasanın içine her şey katılabiliyor. İstanbul’u ve tüm sahilleri daha tanınmaz hale getirecek İmar Barışı’nı genişletmeyi de çorbaya kattı. Barış gibi kutsal sözcük de ranta kurban edilecek. Bundan en az 9 milyon kaçak mülk sahibi yararlanacakmış.
“Al Yapı Kayıt Belgesi’ni - Ver oyu!”
Bu hesaba “Peygamber Ocağı”nın “Gaz ocağı”na dönüştürebileceği için kaygı duyulan dünyanın en büyük bedelli ordusundan (700 bin genç) gelebilecek oyları da eklemek gerek.
İş bilenin çorba içenin!
Zaten siyasette vermeden almak da artık mümkün değil.
Seçmen 17 yıldır madde bağımlısı gibi avantaya - yalana - boş vaatlere alıştırıldı.
Muhalefetin vereceği bir maddiyat yok. O da çok sağlam ve arkası dolu sözler verebilse keşke...
Kaynak: İkinci Tek Adam - Ahmet Tan