ANKARA (AA) - AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, AK Parti Genel Merkezi'nde Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın AK Parti milletvekilleriyle bir araya geldiği toplantı sonrasında basın toplantısı düzenleyerek gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, yeni yılda yapılacak çalışmaları değerlendirmek üzere milletvekilleriyle bir araya geldiğini belirten Çelik, toplantıya 56 milletvekilinin katıldığını, bu toplantıların 5 grup halinde yapılacağını söyledi.
Toplantıda illerdeki en detay meselelerden ilin genelinin fotoğrafının çekilmesine kadar her türlü meseleye uzandıklarını ifade eden Çelik, toplantının başında Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın değerlendirmesinin ardından milletvekillerine söz verildiğini aktardı. Çelik, Erdoğan'ın milletvekillerinin değerlendirmeleriyle ilgili notlar aldığını ve kendi görüşlerini açıkladığını, halledilmesi gereken meselelerle ilgili talimatlarını verdiğini anlattı.
"3-4-5 Nisan tarihlerinde Kızılcahamam'da kamp yapmaya karar verdik." diyen Çelik, bu toplantıların hem iç politika hem dış politikayla ilgili Kızılcahamam kampında oluşturulacak büyük resme dönük hazırlık toplantısı olarak görülebileceğini söyledi. Çelik, "Buradaki tartışmalar kademe kademe en tepeye doğru çıkacak ve Kızılcahamam'da bir şekilde burada yapılacak çalışmaların neticesi bir büyük resim olarak oluşturulacak." diye konuştu.
"Birincisinin acısı geçmeden ikincisi içimizi yaktı"
Son dönemde üst üste üzücü olaylar yaşandığını hatırlatan Çelik, Van'ın Bahçesaray ilçesindeki çığ felaketinin herkesi derinden yaraladığını belirtti. Çelik, "2 çığ felaketi üst üste yaşadık. Daha birincisinin acısı geçmeden ikincisi içimizi yaktı. Tabii burada olay olduğu andan itibaren ilgili bütün kurumlar seferber edilmiştir. İlgili bütün kurumların tam bir koordinasyon içerisinde bu çığ felaketine maruz kalan vatandaşlarımıza ulaşması, onların hayatlarını kurtarmaya çalışmasıyla ilgili yoğun bir faaliyet yapılmıştır. Fakat maalesef çok sayıda kaybımız oldu bütün birimlerin gayretlerine rağmen." ifadelerini kullandı.
Hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileyen Çelik, çığ altındakilerin sağ kurtarılması temennisinde bulundu.
İlgili isimlerin olayı bizzat yerinde takip ettiklerini dile getiren Çelik, bu olaya ilişkin üzüntü devam ederken Sabiha Gökçen Havalimanı'nda bir yolcu uçağının yaptığı kazada da can kayıpları yaşandığını anımsattı. Çelik, bu kazada hayatını kaybedenlere de Allah'tan rahmet diledi.
Çelik, konuyla ilgili olarak da çeşitli yorumlar yapıldığını, nihayetinde ilgili kurumların kendi soruşturmalarını yürüttüklerini bildirdi.
Bu konularla ilgili çeşitli mecralarda çok fazla spekülatif ve doğru olmayan haber gördüğünü belirten Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bu haberlere itibar edilmemesi gerekir. Sağlık Bakanlığımız, Ulaştırma Bakanlığımız, İçişleri Bakanlığımız kendi alanları ile ilgili olarak gereken açıklamaları yapıyorlar. Tabii bu üzüntü verici hadiseyle ilgili olarak yüreğimiz yanarken, halen bu konularla ilgili çalışmaları devam ederken, ölüm haberleri, yaralı haberleri konusunda çok hassas olmak gerekir. Hem Bahçesaray ilçesinde gelen çığ felaketiyle ilgili olarak hem uçak kazasıyla ilgili olarak böyle kestirmeden, iyi araştırılmadan suçlayıcı ifadeler kullanılması, birtakım kişilerin suçlanması gibisinden bir yaklaşım doğru olmuyor. Orada Cumhurbaşkanımızın başdanışmanı eski milletvekili arkadaşımız biliyorsunuz çığ altından kurtarıldı Gülşen Orhan arkadaşımız. Maalesef bu saatlere kadar bir gazetecinin son derece yakışıksız ve vicdansız bir şekilde çığ felaketine sanki arkadaşımız sebep olmuş gibisinden hiçbir şekilde gazetecilik faaliyetiyle izah edilemeyecek bir yaklaşımı oldu. Saatler boyunca insanların çeşitli yorumlar yapmasına sebebiyet veren, haksız, vicdansız, kendisi de yaralanmış bir arkadaşımızı derinden üzen bir yaklaşım oldu. Arkadaşımız kapsamlı bir açıklama yaptı bunlarla ilgili. Zannediyorum arkadaşlarımızın verdiği bilgiye göre o gazeteci de özür dilemiş. 'Yanlış bir beyanatta bulundum' demiş. Ama görüyorsunuz tek bir cümlenin, tek bir haberin çığ felaketi ya da kaza ya da başka afetlerle ilgili konular söz konusu olduğunda ne kadar önemi var. İnsanların canlarını bir kere daha yakıyoruz. İnsanları boş yere kaygı ve endişeye sevk ediyoruz, boş yere panik oluşmasına sebep olunuyor. O sebeple bunun dili konusunda çok yüksek bir hassasiyet gösterilmesi gerektiğinin bir kere daha altını çiziyoruz."
"Tepki gösterdiğimiz faaliyetlere yenisi eklendi"
Avrupa Parlamentosu'nda (AP) Türkiye'nin tepki gösterdiği faaliyetlere dün bir yenisinin eklendiğini belirten Çelik, yakın zaman önce Yunan bir vekil tarafından Türk bayrağına saygısızlık yapıldığını, Avrupa Parlamentosu'nun bunun gereğini yapması gerektiğini net bir şekilde ifade ettiklerini söyledi. Çelik, "Avrupa Parlamentosu giderek ırkçıların, faşistlerin bu şekilde İslam düşmanlığı, Türkiye düşmanlığı yapanların gösteri mekanına dönüşmeye başlamıştır. Bu tabii Avrupa için kaygı vericidir." dedi.
Avrupa'nın görünmez Berlin duvarlarıyla kuşatıldığını, bu duvarların arkasında son derece görünür bir aşırı sağ, ırkçılık tehlikesinin Avrupa'yı kuşatmaya devam ettiğini dile getiren Çelik, Avrupa Parlamentosu'nun ve diğer Avrupa Birliği organlarının buna karşı güçlü bir mücadele vermediğini gördüklerini söyledi.
Merkez sağ ve merkez sol partilerin sessizliğinin o partilerin de zemin kaybetmesine yol açtığını belirten Çelik, şöyle konuştu:
"Mesela çok uzun zamandır Almanya'da ve diğer yerlerde aşırı sağın yükselişi ile ilgili uyarılar yapıyoruz, camilere, Müslümanlara, Türklere dönük saldırılar konusundaki uyarılarımızı tekrarlıyoruz. Bakın gelinen noktada ne oldu? Normalde bu uyarılara kulak verilseydi bugün bahsedilen Thüringen eyaletindeki olay olmayacaktı. Bugün eyalet başkanı seçimiyle ilgili ortaya koyulan tepkilere başta Merkel olmak üzere baktığınızda Alman demokrasinin, Avrupa'nın en güçlü demokrasinin nasıl tehdit altında olduğunu görüyorsunuz. Eyalet başbakanı orada iktidar partilerinin ve muhalefet partilerinin şimdiye kadarki mutabakatının tamamen tersi bir şekilde AFD denilen ırkçı partinin desteğiyle seçildi. Bir eyalet başbakanının ırkçı partinin desteğiyle seçilmesi demek Avrupa demokrasileri için bu uyarının ne kadar güçlü bir nitelik taşıdığını gösteriyor."
Avrupa'da demokrasi için bugün tehdidin içeriden geldiğini ifade eden Çelik, aşırı sağcılar, ırkçılar, faşistlerin Avrupa demokrasilerini yıkmak üzere harekete geçtiklerini kaydetti.
Geçmişte antisemitizm vasıtasıyla Avrupa'ya yapılan kötülüğün, bugün antisemitizmin yerine İslam düşmanlığı konularak yapılmak istendiğini dile getiren Çelik, "Dolayısıyla Avrupa, geçmişte demokrasisini korumak için antisemitizme karşı güçlü bir duruş sergileseydi Avrupa demokrasileri korunmuş olacaktı. O gün bu yapılmadı. Şimdi bugün aynı hata tekrarlanıyor. Bugün Avrupa demokrasilerini korumanın yolu İslam düşmanlığına ve Türkiye düşmanlığına set çekmektir, bu konuda net bir tavır sahibi olmaktır." değerlendirmesinde bulundu.
Demokrasileri tehdit eden aşırı sağcılar, ırkçılar, faşistlerle tehdidin başladığı yerde mücadele etmek gerektiğini belirten Çelik, "Bu da İslam düşmanlığı ve Türkiye düşmanlığı yapanlara karşı güçlü demokratik tedbirlerin alınmasıyla olur." dedi.
Avrupa'da terör konusundaki çifte standardın da devam ettiğini belirten Çelik, kendilerinin de terör örgütü kabul ettiği ve Türkiye'ye saldırı gerçekleştiren örgütlere karşı müsamaha gösterildiğini kaydetti. Çelik, "Daha önce de defalarca uyardık Avrupa Parlamentosu PKK'lı teröristlerin veya başka teröristlerin gösteri mekanı haline gelmemelidir." değerlendirmesinde bulundu.
"Avrupa Parlamentosu yine delik deşik hale gelmiştir"
Avrupa Birliği Bakanı olduğu dönemde, dönemin Avrupa Parlamentosu Başkanına, parlamento binası içerisinde PKK'lı teröristlerin resimlerinin dayanışma adı altında sergilendiğini söylediğini anlatan Çelik, buna karşılık muhataplarının sürekli olarak tedbir alacaklarını ifade ettiklerini aktardı.
Çelik, şöyle devam etti:
"Şimdi görüyoruz ki Avrupa Parlamentosu yine delik deşik hale gelmiştir. Bu PKK'lı teröristlerin konferans yapabildiği, konferansa katılabildiği bir organizasyonun olması, Avrupa Parlamentosunun kendi değerlerinden uzaklaşması, kendi kendini feshetmesi demektir. Orada Türkiye Büyük Millet Meclisinden bazı parlamenterlerin de katıldığı bu organizasyonda oraya katılanlar, Türkiye Cumhuriyeti'nin Cumhurbaşkanına, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ne ahlaksız ve çirkin birtakım tehditlerde bulunuyorlar. Kırmızı bültenle aranan PKK elebaşları, Avrupa Parlamentosunun içinde bu konferansı rahatlıkla izleyebiliyor. Bunlar kırmızı bültenle aranan insanlık düşmanı teröristlerdir."
Terör konusundaki bu çifte standardın Avrupa kurumlarında yaşadığı sürece Avrupa'nın kendi demokrasisini korumasının mümkün olmayacağına işaret eden Çelik, "Dolayısıyla Avrupa Parlamentosu'nun teröre destek vermek şeklinde hiçbir şekilde hafife alınmayacak bu faaliyetlerden uzak durması gerekir. Avrupa Parlamentosu terör örgütlerinin propaganda merkezi olmamalıdır. Teröristlerin propaganda merkezi Avrupa Parlamentosu ve Avrupa kurumları olursa demokrasinin korunması konusunda son derece ciddi sıkıntılar ortaya çıkar. Bugün de yaşanan sıkıntıların temelinde bunlar vardır." diye konuştu.
Milletvekilleriyle gerçekleştirilen toplantılara ilişkin bilgilendirmelerin devam edeceğini söyleyen Çelik, TBMM'deki çalışmaların da planlandığı gibi sürdüğünü bildirdi.
"Arkadaşlarımız suç duyurularını yapacaklar"
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ile ilgili sözleri hatırlatılarak, "Başbuğ yazılı açıklama yaptı bu açıklamayı nasıl değerlendirirsiniz? Cumhurbaşkanı, milletvekillerinin dava açmasını istemişti, dava açan milletvekili var mıdır?" şeklindeki bir soru üzerine Çelik, şunları söyledi:
"Yarın, arkadaşlarımız suç duyurusunda bulunacaklar. Bu meseleyi sıradan bir mesele olarak görmüyoruz, geçiştirilecek bir mesele olarak da görmüyoruz. Arkadaşlarımız yarın çalışmalarını yapıp gereken suç duyurularını yapacaklar. Tabii bu emekli askeri bürokratın çeşitli zamanlarda siyasete tepeden bakan, siyaseti aşağılamaya çalışan, Yüce Meclise karşı saygısız beyanlarını çeşitli kerelerde görmüştük. Tabii ki belli bir zihniyetin temsilcisi ve taşıyıcısı olarak kendi bileceği iş, bu düşüncelere sahip olup olmaması. Bizim açımızdan saygıdeğer düşünceler değil. Fakat bu son durumda farklı bir durum var. 15 Temmuz'da Fetullahçı Terör Örgütü'nün hedefi olmuş Yüce Meclisi hedef gösteren açıklamalar yapıyor."
Başbuğ'un açıklamasına ilişkin kendisine toplantı sırasında bilgi verildiğini hatırlatan Çelik, şöyle devam etti:
"Sürekli olarak kendisinin mağdur olduğunu söyleyip, arkasından Yüce Meclise, siyasetçilere, beraber çalıştığı Başbakana ne kadar çok akıl verdiğini, kendisinin ne kadar çok haklı olduğunu ve kendi sorumluluklarından kaçmak için başkalarının üzerine aslında nasıl sorumluluk attığını ifşa eden birtakım yaklaşımlarda bulunuyor. Yaptığı açıklama, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasama iradesine, Anayasa'nın 83'üncü maddesi ile dokunulmazlık verilmiş yüksek iradeye bir saldırıdır. Türkiye Büyük Millet Meclisi mensuplarını getirdikleri bir yasa yüzünden kimse Fetullahçı Terör Örgütü'nün yanına yazamaz. Dolayısıyla arkadaşlarımız buna bu güçlü karşılığı verecekler."
"Demokrasiyi sindirememekle ilgili bir şey"
Türk Silahlı Kuvvetlerinin başında olan Genelkurmay Başkanlarının yaptığı görevin son derece önemli ve saygıdeğer olduğuna dikkati çeken Çelik, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kişiler, emekli olduktan sonra kendilerinin hiçbir şekilde demokratik bir anlayışla akılla izah edilemeyecek birtakım fikirlerini ortaya savurup ondan sonra da 'Genelkurmay Başkanlığı yaptım' diyerek bu makamın arkasına sığınamazlar. Bu Genelkurmay Başkanlığı makamına da Türk demokrasisine de saygısızlıktır. Genelkurmay Başkanlığı makamını da kendi birtakım kişisel inisiyatifler için istismar etmek anlamına gelir. Biz böyle değerlendiriyoruz. 15 Temmuz'da Fetullahçı Terör Örgütünün hedefi olmuş Meclisi hedef gösteren bir yaklaşımdır. Bütün dünya demokrasilerinde olan asker kişilerin sivil mahkemelerde yargılanması ile ilgili olarak yapılan düzenlemelerin bu kişi tarafından sindirilemediği açık ve net bir şekilde görülüyor. Bu demokrasiyi sindirememekle ilgili bir şeydir."
Bazılarının bu tür yaklaşımları savunurken, "FETÖ'den mağdur oldu" ya da "Daha önce bu şeyleri söylemişti" gibi ifadeleri kullandıklarını belirten Çelik, "Şimdi bir insan belli bir darbe girişiminden mağdur olmuşsa bu onun her söylediğinin bir dokunulmazlığı olacağı anlamına gelmez. Bir vesayet biçiminden mağdur olan kişinin başka vesayet biçimlerini teşvik eder, cesaretlendirir şekilde konuşmaması lazım. Bir darbe girişiminden, bir darbe girişimi yapmış bir organizasyondan mağdur olan kişinin onların temsil ettiği vesayete karşı çıkarken başka tür vesayet biçimlerine teşvik etmemesi, cesaretlendirmemesi lazım. Daha sonra yani siz bir şey söylediğinizde de bunun karşısında doğruları duyacaksınız." değerlendirmesinde bulundu.
Bu tartışmanın alelusul bir tartışma olmadığını bunun Türk demokrasinin temeli ile ilgili bir tartışma olduğunu vurgulayan Çelik, "Şahsın söylediği, kendi kişisel görüşleri olabilir ama temsil ettiği zihniyet bu bahsettiğim cesaretlendirici, teşvik edici yaklaşımın yeni bir örneği olarak önümüze gelmiştir. Daha sonra cevap verirken diyorlar ki kendisine dava açılması ile ilgili sürece 'Bu Fetullahçı Terör Örgütünü sevindirir.' Yani Fetullahçı Terör Örgütü ya da bir başkası, biz vesayetin tüm biçimlerine karşıyız. Yüce Meclisi ya da sivil siyaseti aşağılayan bir yaklaşım vesayetle mücadele ya da Fetullahçı Terör Örgütü ile mücadele gibi bir anlama gelmez." dedi.
FETÖ ile mücadele görüntüsü adı altında eski vesayet biçimlerini meşrulaştırmak gibi bir yaklaşım olduğunu gördüklerini dile getiren Çelik, "Asıl 'FETÖ'yü sevindirir' dedikleri husus esasında budur. Yani FETÖ'yü sevindirecek esas yaklaşım nedir? FETÖ'yü sevindirecek esas yaklaşım 15 Temmuz'da FETÖ'nün hedefi olmuş yüce Meclisi hedef almaktadır, gazi unvanı taşıyan yüce Meclisi haksız yere itham etmektir FETÖ'yü sevindirecek olan. Yüce Meclis'i haksız yere itham ederken Meclis'in ve milletvekillerinin yasama dokunulmazlığına dönük olarak bu baskı altına alınmaya çalışan, bu saldırgan ifadeleri kullanmaktır. Sivil-asker ilişkilerinde demokratikleşme çıtasını yükselten bir düzenlemeyi hedef almaktır." ifadelerini kullandı.
Bu zihniyetin temsilcilerinin Türkiye'de yapılan her demokratik düzenlemeyi, Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı bir düzenleme gibi sunma şeklinde öteden beri bir gayret içerisinde olduklarını dile getiren Çelik, şunları kaydetti:
"Asıl Türk Silahlı Kuvvetlerine yapılan haksızlık budur. Türk Silahlı Kuvvetleri demokrasiye bağlı bir kurumdur. Her demokratik düzenlemeyi bu zihniyetin temsilcileri Türk Silahlı Kuvvetlerine karşı yapılmış gibi bir şey gösterdiklerinde aslında Türk Silahlı Kuvvetleriyle demokrasiyi karşı karşıya koyan maalesef çarpık bir zihniyeti bir kere daha ifade etmiş oluyorlar. Dolayısıyla bizim dediğimiz açıktır, bir yasal düzenlemenin neticesinde yasal düzenlemeyi, demokratik standartları yükselten bir yasal düzenlemeyi 'birisi istismar etti, etmedi' diyerek o yasal düzenlemenin altında imzası bulunan arkadaşlarımızı hedef göstermek gibi yaklaşımın tabii ki kanunlar çerçevesinde ve siyasi çerçevede bir karşılığı olacaktır. Biz, siyaseten cevabını veriyoruz, arkadaşlarımız yarın suç duyurusunda bulunacaklar."
"Aynı hatayı tekrar ediyorlar"
İlker Başbuğ'un, açıklamalarıyla bazı AK Partilileri itham ettiğini belirten Çelik, söz konusu yasanın, 4 partinin mutabakatı olduğu için hızla yasalaştığına dikkati çekti.
"Yasaların meşruiyetini hangi hızla geçtiğiyle mi ölçeceğiz?" diye soran Çelik, "(Birileri o yasa teklifine destek vermişti ama daha sonra bundan vazgeçtiklerini beyan ettiler) diyor. Aslında bu bir itiraftır. Kim, hangi telkinle ya da hangi davranış değişikliğiyle bundan vazgeçmiştir bilemeyiz. O davranış değişikliğini arkasında ne vardır? O başka bir konudur, onu araştırmak isteyen kendisi araştırır. Ayrıca bir yasal düzenlemenin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilip edilmemesi de onun meşruiyetine gölge düşürmektir. Yüce Meclise saldıracak bir husus buradan üretilemez. Anayasa Mahkemesi iptal etmişse daha sonraki Anayasa değişikliğiyle gereken yapılmıştır. Sivil-asker ilişkilerindeki demokratikleşme çıtası yükseltilmiştir." ifadelerini kullandı.
Ömer Çelik, şöyle devam etti:
"Hem milletimize saygıdan bahsedeceksiniz hem Türk Silahlı Kuvvetlerine saygıdan bahsedeceksiniz hem de yüce milletimizi temsil eden Meclis iradesine dil uzatacaksınız. Üstelik de bunu (Emekli Genelkurmay Başkanıyım) diye Türk Silahlı Kuvvetleri adına konuşuyormuş gibi yapacaksınız. Bu milletimize haksızlıktır, Meclisimize saygısızlıktır, Türk Silahlı Kuvvetlerine saygısızlıktır. Kimsenin böyle bir yetkisi yok, kimsenin böyle bir misyonu yok. Kişiler konuşur, çeşitli fikirleri söyler. Siyaseten de gereken cevap verilir.
(Bizim sorumluluklarımız var) diyorlar, bizim de sorumluluklarımız var. Tabii o sorumlulukları kim onlara vermiş, onu bilemiyoruz. Biz kendi sorumluluğumuzu yerine getiriyoruz. Demokrasiye dönük, Meclise ve yasama dokunulmazlığına dönük böyle bir saldırı olduğunda buna cevap veriyoruz. Bu sıradan bir cümle değil. Bu öteden beri, Türkiye'de 1960 İhtilalinden beri vesayetçilerin kullandığı şablonlardan bir tanesi."
Yaşanan olaylardan sonra "demokratik zihniyette belli bir sıçrama olmuştur" diye düşünürken bazılarının yerinde saydığını, eski vesayet zihniyetini dillendirdiğini, bununu için fırsat kolladığını ifade eden Çelik, kimsenin Türk Silahlı Kuvvetleri adına böyle bir konuşmayı yapamayacağını söyledi.
AK Partililerin hukuki yollara başvuracağını aktaran Ömer Çelik, "(Bu da FETÖ'yü sevindirir) demek yine aynı mantığın bir devamı. Yani kendilerini başka bir meşruiyet alanı içerisinde tanımlayıp kendilerine karşı olan herkese terör örgütü yandaşı olarak etiketlemek gibisinden aynı hatayı tekrar ediyorlar." dedi.
Çelik, FETÖ ile mücadelenin, her yerden kazanıncaya kadar hukuk içerisinde bir devlet mücadelesi olarak devam edeceğini belirtti.
Bu şekildeki yaklaşımlarla FETÖ ile mücadeleyi sulandırarak eski vesayet biçimlerini canlandırmaya çalışmanın FETÖ ve benzeri cunta zihniyeti yaklaşımlara cesaret vermek olacağını vurgulayan Çelik, şöyle devam etti:
"Dün bir vesileyle başka bir meseleye baktım. Daha önce bu şahıs Darbe Komisyonuna çağırılıyor. Komisyonda, Milletvekilimiz Ravza Kavakçı Hanım kendisine 28 Şubat'ta ilgili sorular soruyor. Orada da aslında bu saygısızlığın yeni bir ifadesini görüyorsunuz. Bir milletvekilinin sorduğu soru karşısında (Bana bu soruları sormayın, ben burayı terk ederim) gibisinden bir yaklaşım sergiliyorlar. Bu zihniyet bellidir, kendini Meclisin üstünde görür, sivil siyasetin üstünde görür. Sureti haktan gözükerek, demokrasiyi savunuyormuş gibi yaparak başka bir zihniyeti temsil ederek hayatlarını sürdürüyorlar. Mesele nedir? Böyle bir yaklaşım ortaya koymuşsunuz, bunun arkasında duruyorsunuz. Arkadaşlarımız da hukuki bunun tabii ki karşılığını verecekler. Biz de siyasi olarak cevabını veriyoruz. Yapılan o düzenlemelerin hepsi doğrudur. Türk demokrasisinin standartları yükseltmiştir. Aynı zamanda Türk demokrasisinin standartlarını yükseltirken Türk Silahlı Kuvvetleri'nin istismarını da ortadan kaldırmıştır, Türk Silahlı Kuvvetlerinin saygınlığını da yükseltmiştir."
"Genelkurmay Başkanlığını hiç kimse istismar etmesin"
Düzenlemeyle Türk Silahlı Kuvvetlerinin saygınlığına yönelik birtakım saldırıların da önüne geçildiğini belirten Çelik, "Genelkurmay Başkanlığını hiç kimse istismar etmesin. Herkes yaptığı görevin sorumluluğunu, kendi hesabını kendisi verir. Başkalarını, kendi döneminizle ilgili suçlamaya başlarsanız sizin döneminizin de aynı şekilde irdeleneceğini, değerlendirileceğini beklemeniz lazımdır." diye konuştu.
Çelik, yapılan açıklamanın bütün Genelkurmay Başkanlarına ve Genelkurmay Başkanlığı makamına da saygısız bir yaklaşım olduğunu belirterek, şunları kaydetti:
"Ayrıca FETÖ ile mücadele üzerinden, açık ve net bir şekilde altını çiziyoruz, kimse başka bir vesayet biçimine yeniden yerleşikleştirmeye, canlandırmaya, teşvik etmeye kalkmasın. Biz bunlara sonuna kadar cevabını veririz, bu herhangi bir mesele değildir. Bu Türkiye'nin geride bıraktığı, acılı birtakım dönemlerin temsilcisi olan bir zihniyete karşı milletimizin geleceği için, demokrasimizin geleceği için sürdürülmesi gereken bir mücadeledir."
"Hepimizin ortak iradesi olarak bu suç duyurusu yapılacak"
Suç duyurusunun kapsamı sorulan Ömer Çelik, şu yanıtı verdi:
"Biz iki unsura da saldırı olduğunu düşünüyoruz. Yüce Meclisin içerisinde görev yapmış değerli milletvekillerini bir terör örgütünün destekçisi gibi göstermek. İkincisi de yüce Meclisin yüksek yasama faaliyetini bir saldırı olarak değerlendiriyoruz. İsimlerle ilgili hukuki çalışmayı arkadaşlarımız yarın sabah yapacaklardır. Cumhurbaşkanımızın ifadesi, AK Parti'nin ortak iradesi olarak ortaya çıkacak bir suç duyurusu olacaktır. Burada hem altında imzası olan arkadaşlarımız ve diğer milletvekili arkadaşlarımız, bunların nasıl ve hangilerinin başvurması gerektiği ilgili toplantı yarın sabah arkadaşlarımız yapacaklar ve yarın bu suç duyurusu gerçekleştirecekler. Ama 2009'da görev yapsın yapmasın o isimleri kapsasın, kapsamasın netice itibariyle hepimizin ortak iradesi olarak bu suç duyurusu yapılacaktır."
"Hava emniyeti en yüksek standartlarda"
"Dün meydana gelen uçak kazasıyla ilgili Sabiha Gökçe Havalimanı'nda yapım aşamasında olan ikinci pistin tamamlanmamasıyla ilgili eleştiriler var. Bunu nasıl değerlendirirsiniz? Kazayla ilgili son gelişmeler neler?" sorusu üzerine Çelik, Sağlık Bakanı Fahrettin Koca ile Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Mehmet Cahit Turhan'ın açıkladığı bilgilere ek bir bilginin bulunmadığını söyledi.
Havacılığın, kişisel inisiyatiflerle yürütülmeyecek yüksek standartlara sahip bir konu olduğuna dikkati çeken Çelik, "Ne pistle, ne başka bir alanla ilgili havacılık emniyetini riske atacak herhangi bir durum söz konusu değil. Böyle bir durum söz konusu olsa, zaten bunlar bakıma alınır ve uçuşa kapatılır. Bakımlar her zaman yapılıyor zaten." dedi.
Çelik, pistlerin ve diğer unsurların sürekli bakımlarının yapılmasının havacılık faaliyetinin bir gereği olduğuna işaret ederek, şunları kaydetti:
"Orada bu yapılan açıklama, yeni pistin gerekliliğiyle ilgili bir açıklamadır. Yoksa herhangi bir şekilde (Bu pist güvenli değil, uçuş güvenliği yok) diye bir şey söz konusu değil. Türkiye'deki bütün havayollarının denetimleri en yüksek standartlarda yapılıyor. Türkiye'de hava emniyeti en yüksek standartlarda denetleniyor. Bu uluslararası kuruluşların da teyit ettiği bir konudur. Bu kaza, kendi bağlamı içerisinde değerlendirilmesi gereken bir kaza. Onun sebebi de açık bir şekilde ortaya çıkacak, soruşturmalar neticesinde göreceğiz. Biz de bunu ayrıntılı bir şekilde paylaşacağız."
"AK Parti'den ayrılıp yeni parti kurmaya çalışan bazı isimler var. Toplantınızda bu konu gündeme geldi mi? Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın milletvekillerine (hem Meclis çalışmalarına hem de bölgelerinizdeki çalışmalarınıza devam edin) talimatları vardı. Spesifik olarak böyle bir talimatı oldu mu?" sorusuna Çelik, "Hiçbir arkadaşımız bu konuyu gündeme getirmedi. Cumhurbaşkanımızın da gündeminde yoktu. Hiçbir milletvekili arkadaşımız da iliyle ya da yaptığı siyasi faaliyetlerle ilgili bu konuya ilişkin bir değerlendirme yapmadı." yanıtını verdi.