Ak Parti’yi kuruluş aşamasından bu yana takip eden bir gazeteci olarak söyleyebilirim ki , Ak Parti içinde ilk kez bu kadar içten-sessiz bir dalga ve içten bir kızgınlık ve kırgınlıkla karşı karşıyayım.
Biliyorum karşılaştığım ve duyduğum bu son olayı, şu anda yazabilecek medya organı ve gazeteci de yok.
Nasıl olsun ki?
Bu da ayrı bir yazı konusu. Ama merak etmeyin, bu hafta bunu da yazacağım. En azından TBMM’deki gazeteci hallerini….
Gelelim konuya:
En az 20-30 milletvekilinden dinledim. (İsimleri bende saklı. Eski ve yeni) Yeni bakanlar kurulu üyeleri, milletvekillerine direkt telefonlarını vermiyorlar.
Sadece bu olsa iyi!
Şimdi sıkı durun!
Kazara aynı uçakta uçtuklarında, VIP arabasında karşılaşmasınlar diye de, uçuşlarda artık (uçakla – VIP Salonu arasındaki ulaşım için) milletvekillerine ayrı, bakanlara ayrı VIP aracı gelip uçaktan karşılıyor!
Bu uygulama bakanların isteği mi, yoksa THY’nin ‘kraldan çok kralcılığı veya yağcılığı’ mıdır bilinmez ama, bunu gören vekiller yeni uygulamaya anlam veremiyorlar..Hatta isyan edenler var (Elbette sessizce…)
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın her başı sıkıştığında halka gittiği, bırakın siyasetçiyi, çizmesini ayağına giymeyen bürokrat ve vali istemeyen Erdoğan, bu duruma ne diyecek bilmiyoruz. Ya da haberi var mı?
Yeni sistemle birlikte sokağa inmeyen (halka gitmeyen)bakanlar, elbette sadece alanlarında hizmet vermeye odaklanmaları noktasında haklı olabilirler. Zaten bu nedenle bakan olacaklar , yeni sistemde daha çok ‘vekil’ olmayan kişilerden tercih edildi. Amaç siyaset ve oy öncelikli değil, ülke öncelikli çalışabilmekti.
Ancak sanırım bu durumu biraz abartmışlar! Ne dersiniz?
Olaylar bununla da sınırlı değil!
Bakanlıkları arayan milletvekillerine, bırakın özel kalem müdürlerini, onların sekreterleri önce, ‘Eski dönem mi yoksa yeni dönem milletvekili misiniz?’ diye soruyor.
Eski dönem milletvekilleri, elbette bu sorudan daha fazla alınıyor. Yeniler biraz daha kendilerini şanslı görüyor.
Ancak o da ne ? Ardından gelen cümle şöyle devam ediyor:
-Siz bize söyleyeceklerinizi söyleyin. Biz hazırlıklarımızı yapar. Size sonucu bildiririz.
-Peki siz kimsiniz?
Cevap:
-Bize verilen talimat böyle. Görevimizi yapıyoruz.
Konuştuğum vekillerden birisi şöyle diyor:
-Bunu söyleyen özel kalem müdürü bile değil Nuray Hanım. Onun sekreteri. Bir gün dayanamadım ve, ‘Siz bakan mısınız ki size söyleyeyim? ‘dedim. ‘Bakanla konuşacağım konuları niye sizinle konuşayım?’ diye devam ettim.
Durum pek iç açıcı görünmüyor.
Vekiller devam ediyor:
-Eskiden vekil bir şey istediğinde, bakan kabul edip müsteşarı arıyordu. Talimat verip konunun araştırılarak kendisine bilgi verilmesini istiyordu. Vekil en azından orada bir rahatlıyordu. Şimdi müsteşarlar, bakan yardımcısı konumuna geldi. Devletin anatomisinde hasar var ve bu hasar giderilemiyor.
Öte yandan bazı bakanlıklar birleştiği ve bazıları da ortadan kalktığı için o bakanlıkların bürokratları( Başta müsteşar, müsteşar yardımcıları ve genel müdürler olmak üzere) makamlarında hala oturuyor. Tam tamına 5 aydır. (24 Haziran seçimlerinden bu yana) Kimse ne olacağını bilmiyor. Kimse de onlara, ‘şunu yapın, burada durun ya da çekin gidin’ demiyor.
Oysa yeni sistemde, Başkanlık’ta (Külliye’de) kurulan ofislerin buralardan eleman alıp diğer tarafları da kapatması gerekiyor. Bunlar henüz yapılmış değil.
Öte yandan ofislerdeki teknik kadrolar ile bakanlıktaki teknik kadroların uyumu da çok önemli. Keza herhangi bir kanun hazırlanmasında, ‘ hangi teknik kadro neyi yapacak?’ gibi görev noktalarında da bilinmeyenler var. En azından Ankara koridorlarında bunlar merak edilen ve hala bürokratların cevap bulamadığı sorular.
Anlaşılan; hala devlette taban parlementer sisteme göre çalışıyor(!), tavan ise başkanlık sistemine göre (!)…
Böyle olunca da iki istem de çalışmıyor!
Yıllarca ‘Cumhuriyet Sistemi’nin çalışmamasından şikayetçi olunmuştu. Şimdi sanırım o tamamen bozuldu.