İYİ Parti lideri Meral Akşener, esnaf ziyaretleri kapsamında Zonguldak’a geldi. Akşener, ziyaretini duyup çevrede toplanan esnafa ve evlerinin balkonlarından kendisini takip eden vatandaşlara seslendi. Akşener'in açıklamalarından satırbaşları şöyle:
BENİM DIŞIMDA GELEN YOK, AĞALAR NEREDE?
– Burada esnafla, dertli insanlarla konuşurken ben propaganda yapmıyorum o dükkanın içinde. Sadece sizi konuşuyoruz, Meclis'e getiriyoruz ve çözümü için talepte bulunuyoruz. Çok rahatsız oluyor ağalar… Bir şey daha görüyorum, benim dışında gelen yok. Ağalar nerede? Hadi genel başkanları geçtik, milletvekilleri gelmiyor. Siyaset, seçmenin özne olduğu, velinimet olduğu bir görevdir. Unutuldunuz… Nasıl müşteri, esnafın velinimetiyse; siyasetçinin de velinimeti seçmendir. Ben, sizin velinimet olmanız için geziyorum.
OYUNUZU O KADAR KIYMETLİ HALE GETİRİN Kİ…
– Söylemeye çalıştığım şey şu: Gerçek dertlerden kaçmak için, bir kere size gelmiyorlar. Ama size dönülüyor, deniliyor ki, ‘vah vah vah, şu şucuymuş; bu da bucuymuş…' Size ne, bana ne… İşsiz gencimin derdine çare aramak varken, ‘şu şucu, bu bucu…' Size ne? Ağaların işine yarıyor. Bundan sonra siz konuşulacaksınız. Yapmaya çalıştığım şey bu. Siz o oyu o kadar kıymetli hale getirin ki, ağalar benim gibi kafayı diksin, size doğru baksın.
SANDIKTA HER ŞEYİ DEĞİŞTİREBİLİRSİNİZ
– Seçmeni avucunun içinde taşımıyorlar, taşıttırmalısınız. Siz seçmensiniz, isterseniz her şeyi değiştirebilirsiniz. Nerede değiştirebilirsiniz? Sandıkta değiştirebilirsiniz. Neyle değiştirebilirsiniz? Oyla değiştirebilirsiniz. Oylarınızı ucuz etmeyin. Oylarınız o kadar pahalı olsun ki herkes gelsin, huzurunuzda hazır ola geçsin. Yalnız bu gezmelerim, tembel tenekeleri çok bozuyor. Ben geziyorum ya, ağalar gezemiyor. Ben ayakkabı eskitiyorum, ağalar koltuk eskitiyor.
HAY HAY MUHTEREM, KALK O SANDALYEDEN
– Safranbolu'da kahveci esnafı bana bir tane pankart verdi, “Açız… açız… açız…” yazıyor. Ben de onlara söz verdim, (pankartı) Meclis'te göstereceğim dedim. Gösterdim, ağa kızdı… Çok kızdı… Kahveci esnafına döndü dedi ki, “Nankörler…” Döndü bana dedi ki, “Madem bunlar açsa sen doyur…” Hay hay muhterem, kalk o sandalyeden. Devletin görevi açları doyurmak, çıplağı giydirmek, işsize iş vermektir.
KANAL İSTANBUL'UN YAPILMASINA MÜSAADE ETMEYECEĞİZ
– Kanal İstanbul, İstanbul'a ihanettir. Pek çok ihanet yapıldı bu ülkenin doğasına, insanlarına; sonra hep çıkıp özür dilendi, ‘Allah'ım beni affet, milletim beni affet…' Ama Kanal İstanbul bu af dilemelerinin çok ötesinde olur. Çünkü orada attığınız her adım, bir daha geri dönülemeyecek derecede zarar verecektir. Bu ihaleye girecek yerli, yabancı herkese sesleniyorum; bu iktidar sandıkta vatandaşımızın oylarıyla, demokrasiyle gidiyor, seçimle gidiyor. 5 kuruş alamazsınız… Burada bu ihaleye girmemeleri gerekiyor. Bu İstanbul'a da, Türkiye'ye de ihanettir; Marmara Denizi'nin şu anda deniz salyasıyla denilen korkunç bir doğa problemiyle karşı karşıya kalması gibi… İstanbul'a bunun yapılmasına müsaade etmeyeceğiz.
SEÇMEN, ‘ARTIK DAYANAMIYORUZ' DİYOR
– Seçmen erken seçim istiyor. Biz seçmenin sesiyiz, muhalefet böyle bir şey, ‘halkın avukatı' demek. Şimdi biz geliyoruz seçimlerde, (seçmenler) bize diyorsunuz ki, ‘biz sizi avukatımız tayin ettik, bekleyin bakalım.' İktidara da diyorsunuz ki, ‘hadi bizi yönetin.' Biz, vatandaşın avukatı olarak aynı zamanda iktidarı denetleyen, iktidarı yönlendiren bir pozisyondayız. Seçmen diyor ki, ‘Seçim isteyin, bu haksızlıklara dayanamıyoruz artık.
BİR SÜRÜ İDDİA VAR, KULAK ÜSTÜNE YATIYORLAR
– Bakın, kulak üstüne yatılıyor. Bir sürü iddia var. Bugün bir hanımefendi yanıma geldi, Youtube kanalında Atilla Uras'ın kızını izlemiş. Tankla otelin bahçesine girilmiş ya, hanımefendi onların anlatıldığı videoyu izlemiş. Benimle konuşan hanımefendinin bana söylediği şey şu: “Benim bir evim var, şimdi ben o videoyu izledim, benim bu evime de birileri gelip…” Kapının delindiği bir anlayışın, bir korkunun yaşandığı bir Türkiye ya…
BUNU YAPMADIKLARI İÇİN VATANDAŞ SEÇİM İSTİYOR
– Böyle bir sistemde Türkiye'yi yönetenler; hukukuyla, idaresiyle mutlaka ve mutlaka bu korkuların, bu endişelerin hem müsebbiplerini kenara koymak zorundalar hem de bu düşüncelerin, endişelerin ortadan kalkması için somut, hukuki, adaletli adımlar atmak zorundadırlar. Bunu yapmadıkları için vatandaş seçim istiyor. Bize diyorlar ki: Bunu seslendirin.