Hükümetin yürüttüğü dış politikayı eleştiren İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “Bundan beş yıl aynen önce şöyle demiştim; ‘Rabia’yı, Esma’yı, Suud ve Katar’ın para sofralarında bırakıp geldiler.’ Yoksa tarih tekerrür mü ediyor Sayın Erdoğan. Rabia’yı bu kez de, Sisi’nin sofrasında mı bırakıyorsun” dedi.
Akşener, partisinin TBMM grup toplantısında konuştu.
İktidarı her fırsatta, her mecradan defalarca uyardıklarını dile getiren Akşener, devleti yönetmenin ülke ve millet çıkarlarını gözetmeyi, ona göre hareket etmeyi gerektirdiğini belirtti.
“Özellikle uluslararası ilişkilerde, şahsi dostluklarınızı değil, devletler arası ilişkiyi esas alın. Devlet başkanları ile dostluk elbette önemlidir. Ama iki ülke arasındaki ilişki, liyakatli diplomatlarla, devlet esaslı yürütülmelidir” dediklerini ifade eden Akşener, ancak bunların dinlenmediğini söyledi.
Akşener, şöyle konuştu: “Sayın Erdoğan ne yaptı? Tüm dış politikamızı, şahsi kankalıklarına endeksledi. Suriye ile ilişkiler bu zeminde yürüdü. Rusya’yla, ABD’yle, hatta bir dönem Almanya ve İtalya’yla ilişkiler, hep aynı kafayla yürütüldü. Mısırla olan ilişkilerimiz de aynı zihniyetin kurbanı oldu. Mursi’ye ‘Kankam’ dedi, Sisi’ye tavır aldı, büyükelçi çekti, iş dünyamızın, milyar dolarlık ticareti ve yatırımları, heba olup gitti. Doğu Akdeniz meselesindeki kilit rolü hesaba katılmadan, Mursi ile olan arkadaşlık her şeyin önüne geçti. Ve gelinen noktada, birçok Müslüman ülke gibi, Mısır da Doğu Akdeniz meselesinde, Yunanistan’dan yana saf tuttu. Kala kala elimizde ne kaldı? Dört parmakla yapılan Rabia işareti kaldı.”
Bugünlerde bir şeyler olduğunu, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar’ın “Mısır’la tarihi ve kültürel birçok ortak değerimiz var, önümüzdeki günlerde farklı gelişmeler olabilir” dediğini aktaran Akşener, ardından Cumhurbaşkanlığı sözcüsünün de “Mısır ve diğer Körfez ülkeleriyle, bölgesel barış ve istikrar için yeni bir sayfa açılabilir” ifadelerini kullandığını söyledi.
“Şimdi ben de, doğal olarak milletim adına, sizler adına soruyorum; Sayın Erdoğan, Bu konuları Bakan ve Sözcü’ne açtırarak, nabız mı yokluyorsun? Hayırdır Sayın Erdoğan, Rabia’yı öksüz mü bırakıyorsun?” diyen Akşener, Mısır’la bu inatlaşma olmasaydı Doğu Akdeniz konusunda Türkiye’nin elinin daha güçlü olacağını vurguladı.
Akşener, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bundan 5 yıl aynen önce şöyle demiştim; ‘Rabia’yı, Esma’yı, Suud ve Katar’ın para sofralarında bırakıp geldiler.’ Yoksa tarih tekerrür mü ediyor Sayın Erdoğan. Rabia’yı bu kez de, Sisi’nin sofrasında mı bırakıyorsun?
Devlet böyle yönetilmez. Kişisel ilişkilerinin ve kaprislerinin bedelini bu millete ödetemezsin. Zikzaklarının bedelini, Türkiye’ye ödetemezsin. Madem bu noktaya gelecektiniz, Türkiye’ye bunca kaybı niye yaşattınız? Hem diplomatik alanda, hem askeri alanda, hem de ticari anlamda, bunun hesabını kim verecek? Öyle ‘Yeni sayfa açıyorum’ diye, işin içinden sıyrılamazsın. Önce, bu başarısızlığın sorumluluğunu alacaksın. Önce çıkıp, milletimizden özür dileyeceksin. Ancak ondan sonra, şayet milletimizin menfaatineyse, yeni sayfa açabilirsin.”
Akşener’in konuşmasında öne çıkan diğer bölümler şöyle:
Reform vaadi
“Hukuk ve demokraside çıta ne kadar yükselirse, ekonomi de o kadar yükselir. İktidar ise maalesef bu gerçeği bir türlü görmedi, göremiyor. Ama son dönemde, batı ile ilişkilerini düzene sokmak için bazı adımları, atarmış gibi yapıyorlar. Hukukta reformdan, yeni anayasadan, insan hakları ile ilgili adımlardan bahsediyorlar. Bahsediyorlar ama, icraata gelince her zamanki gibi ortalıkta yoklar.
Sonra ne oluyor? İşin doğasının aksine, Türk Lirası değerleneceğine, döviz yükseliyor. Bu ne demek biliyor musunuz? Vatandaş da, piyasayalar da, artık bu iktidara güvenmiyor demek. Çünkü artık herkes biliyor ki, Sayın Erdoğan ve ortakları hiçbir adımı, millet için, memleket için atmıyor. Her adımda, siyasi bir hesapları var. Her adımda bir koltuk kaygısı, her sözde bir hamaset var. O yüzden kimseye güven vermiyorlar. O yüzden, ne içeride, ne de dışarıda kredileri kalmadı. Bu iktidarın artık Türkiye’ye ve milletimize verecek bir şeyi kalmadı.”
Kadına şiddet
“Sayın Erdoğan; diyorsun ki; ‘Tek bir kadının dahi, şiddet mağduru olmadığı güne kavuşana kadar, bu konudaki mücadelemizi sürdüreceğiz.’ Madem öyle, o zaman, altına imza koyduğun sözleşmeyi uygulayacak, şiddet mağduru kadınları koruyacak önlemleri alacaksın. Samsun’daki cani, tam dokuz defa şikayet edilmiş, parmağını oynatan olmamış. Bu kadın, dokuz kez yardım istemiş, sen kılını bile kıpırdatmamışsın. Bu mu senin mücadelen?
İktidarın boyunca, kadına yönelik şiddet de, kadın cinayetleri de artarak sürdü, sustun. Bakanların, utanmadan, ‘Kadına yönelik şiddet, algıda seçicilik’ dediler, sustun. Milletvekilin, sıkılmadan, ‘Kadın cinayetleri abartılıyor. Bu ülkede kadınların 12 katı erkek öldürüyor’ dedi, sustun. Dava arkadaşım dediğin, sözüm ona adamlar, tacizlerde, tecavüzlerde, hatta cinayetlerde bile, ahlaksızca ‘haklı sebep’ aradılar, yine sustun. Bu mu senin mücadelen?
Ortağım dediklerin, daha bir hafta önce, şehitlerimizin olduğu o acı günde, benim için sosyal medyada hakaret kampanyası başlattılar, çıkıp da iki laf edemedin. Bu mu senin mücadelen?
Altında, Türkiye Cumhuriyeti’nin de imzası olan İstanbul Sözleşmesi, kadını yaşatmak için atılan önemli bir adımdı. Zihniyeti batasıca bir grup, onu da paçavra etme yarışına girdi, görmezden geldin. Bu mu senin mücadelen?”