“Soru soran kızları Sn. Akşener'in yanındaki güruh ablukaya almışken Akşener, transa geçmiş bağırıyor. Soru soran çocukların korktukları her hâllerinden belli. Kızlardan biri, her an yumruk veya tokat yerim tedirginliğiyle titriyor. Çok şükür kızlar, Sn. Akşener'in öfke nöbetinden fizikî bir darbe almadan kurtuluyorlar.”
Bu ifâdeler, Star yazarı Yâkup Köse’nin bugünki köşe yazısından. Yazısının sonunda Akşener’in müşâhade altına alınmasını isteyen Köse, “Görüntüleri seyredersiniz niçin bu ikâzı yaptığım daha iyi anlaşılacaktır.” diyor.
Görüntüleri seyrettim. Akşener, adının Selin Ritter olduğu basında çıkan genç kıza, her zamanki üslûbuyla tâne tâne cevap veriyor. Parmak sallama falan yok. Aynen kürsüde yaptığı gibi belirgin bir şekilde sağ elini kullanıyor. Açıklaması bitince de genç kızın yüzünü okşayarak, “İyi ki sordun, Allah senden râzı olsun!” diyor. Sâkin sâkin dinleyen genç kız da Akşener’e gülümsüyor. Bâzı gazetelerde yazdığı gibi korkudan titremiyor.
Ayrıca Selin Ritter, gerçekten saldırıya uğradıysa niçin suç duyurusunda bulunmuyor? Kimdir bu Selin Ritter? Öğrenci mi, çalışan mı?
Akşener’in karşısına başörtülüleri çıkararak “başörtülülere şiddet gösterdi” algısı oluşturmaya çalışanlar, şunu iyi bilmelidirler ki böyle oyunlara başörtüyü âlet etmek, oy getirmez; tam aksine oy kaybettirir. Zîrâ özellikle Z kuşağı, böyle şeyleri yutmuyor.
Aklıma 28 Şubat döneminde başörtüsüne özgürlük eylemlerindeki bir hâdise geldi. Başörtülü kadınlar yürürken birdenbire karşılarına, elinde Atatürk posteri tutan modern kıyâfetli bir genç kız çıkmıştı. Başörtülülerin genç kıza saldıracağını zannedenlerin hevesini kursağında bırakan hareketi hiç unutmadım. Başörtülülerin arasından bir hanım, “Sen de gel!” diyerek genç kızı çağırmış; provokasyon orada bitmişti.
Yazık, çok yazık! Şimdi bunları, o dönemin mağdurları yapıp alkışlıyorlar.
Son seçimlerde şâhit olduklarımdan sonra bunlar garibime gitmiyor artık. Garibime giden, “başörtülülere şiddet gösteriyor” gibi sunulan Akşener’i müşâhade altına aldırmak isteyen yazar. İnsan böyle bir şey yazdığında başörtülü eşine şiddet uyguladığının gündeme gelebileceğini hesab etmeli değil mi?
Akşener’i, “öfke nöbetinde fizikî şiddete meyilli” gibi göstermeye çalışanlar, “öfke nöbetinde fizikî şiddet gösterme” konusunda sicili temiz adamlarla çalışırlarsa daha iyi sonuç alırlar.
“ZİLLETE ASLA BOYUN EĞMEMEK”
Şâh-ı şehîdân Hz. Hüseyin’in bir sözü var:
“Zillet, bizden uzaktır.”
Zilletten, yâni boyun eğmekten uzak olduğunu söylüyor, Peygamber Efendimizin torunu. İspat etmek için de öleceğini bile bile, zulüm mayası tutmasın diye Kûfe’ye doğru yola çıkıyor.
Boyun eğmeyi vazîfe edinmiş bir yazar, Kerbelâ konulu yazısında bu sözü alıp, “Zillete boyun eğmemek” diye kullanmış. Elbette Türkçe hatâsı değil. Bilerek yapıyor. “Millet ittifakı, Yezid’den yana; biz, Hz. Hüseyin’den yanayız.” diyor.
Oh ne âlâ! Zulme, saltanata isyan eden Hz. Hüseyin’in Kerbelâ’da şehid edilmesine, “Aman fitne çıkmasın” diye yıllarca takvim yapraklarında bile yer vermeyen Emevî İslâmcılığı, “Hepimiz Hüseyiniz” kıvamında artık. Lütfen bu ifâdemi, şimdiki iktidara bakıp dar alana hapsetmeyin! CHP döneminde de takvim yapraklarında 10 Muharrem, tatlı yiyip dağıtma günüydü.
O kara günde Hz. Hüseyin’e bir avuç suyu vermeyenlerin bilmedikleri bir şey vardı. İktidarda olmak, avuçta su tutmak gibidir. Sonsuza dek tutulamaz. Sıktıkça avuçtan kayar gider.