Babacan, "Bu büyük bunalım, Türkiye’nin keyfi ve günübirlik kararlarla yönetebileceğini zanneden taraflı ve partili cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin eseridir. Gelin sorumluların da adını doğru koyalım. Bu büyük bunalımın sorumluları Recep Tayyip Erdoğan, Devlet Bahçeli ve Doğu Perinçek'tir. Unutmayın ki bir şeyi bozan kendisi düzeltemez” dedi. Babacan, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun zamlar geri alınana kadar elektrik faturalarını ödemeyeceği açıklaması için "Protesto Anayasal bir haktır. İşin bu daha başlangıcı. Tarımda ve üretimde de faaliyet gösterenler içinde de faturalarını ödeyemeyenler olacaktır. Bu konu karşılıklı rıza ile çözülebilir. Bu arada faturasını ödeyenler ile ödemeyenler arasında gerilim yaşanabilir" yorumunu yaptı.
DEVA Partisi Genel Başkanı Babacan, 119 maddeden oluşan partisinin ekonomi ve finans politikaları eylem planı tanıtımı için İstanbul’da düzenlenen toplantıya katıldı. Tarım, afet yönetimi, sosyal politikalar, dijital dönüşüm ve teknoloji konularında eylem planlarını açıklayan Ali Babacan, AKP’nin ekonomi programını da sert dille eleştirdi. Babacan'ın açıklaması şöyle:
GÜÇLÜ EKONOMİ ANCAK TAM DEMOKRATİK TÜRKİYE ZEMİNİNDE YÜKSELECEKTİR: Bugün ülkemizi içinde bulunduğu derin krizden çıkaracak güçlü, sürdürülebilir ve kapsayıcı bir ekonomik büyümeyi sağlayacak ekonomi ve finans politikaları eylem planımızı açıklıyoruz. Eylem planlarımız birbirini tamamlayan niteliktedir. Vakti geldiğinde farklı başlıklara sahip olsalar da tüm eylem planları eş zamanlı olarak uygulanmaya başlanacaktır. Güçlü ekonomi ancak tam demokratik Türkiye zemininde yükselecektir. Güçlü bir ekonomi ancak ve ancak, özgürlüklerin tesis edildiği, insan haklarının tanındığı, hukukun ve adaletin tam işlediği, ehliyetin, liyakatin ve istişarenin devletin her kademesinde egemen olduğu bir Türkiye zemininde yükselecektir.
ŞAPKADAN TAVŞAN ÇIKARANLARA DA HİÇBİRİNİZ İTİBAR ETMEYİN: Şapkadan tavşan çıkarmayacağız. Bu vesileyle altını da çizeyim. Şapkadan tavşan çıkaranlara da hiçbiriniz itibar etmeyin. Biz ne yapmamız gerektiğini çok iyi biliyoruz. Ve biz sadece yapılması gerekenleri yapacağız. Bunun için de işe doğru teşhisi koyarak başlamak gerekiyor. Önce sorunları tespit edip, hastalığı teşhis edeceğiz ki tedavi aşamasına, çözüm aşamasına geçebilelim. Türkiye ekonomisini bitkin düşüren bu büyük bunalımın temelinde yanlış siyasi tercihler yatıyor. Bu büyük bunalım Türkiye’nin keyfi ve günübirlik kararlarla yönetebileceğini zanneden taraflı ve partili cumhurbaşkanlığı hükümet sistemini eseridir.
SORUMLULAR ERDOĞAN, BAHÇELİ VE PERİNÇEK: Gelin sorumluların da adını doğru koyalım. Bu büyük bunalımın sorumluları sayın Recep Tayyip Erdoğan, sayın Devlet Bahçeli ve sayın Doğu Perinçek'tir. Unutmayın ki bir şeyi bozan kendisi düzeltemez.
KİŞİ BAŞINA DÜŞEN MİLLİ GELİR 12 BİN 600 DOLAR SEVİYESİNDEN 8 BİNLERE DÜŞTÜ: Kişi başına düşen milli gelir seviyesi çok önemli bir refah göstergesidir. 2001 krizinin ardından Türkiye ekonomisini devraldığımızda kişi başına düşen milli gelir Türkiye'de 3 bin 600 dolar seviyesindeydi. Biz ne yaptık? Avrupa Birliği istikametinde attığımız adımlarla demokratikleşme dönemiyle beraber Kopenhag Siyasi Kriterleri'ni yeterince karşılayan bir ülke olduk. Bununla eş zamanlı olarak ekonomide aklın ve bilimin gereğini yaptık. Bu süreçte çok emek verdik. Nihayetinde güven iklimini tesis edip, doğru işler yapmanın meyvesini de aldık. 2013 yılı geldiğinde kişi başına düşen milli gelirimiz 12 bin 600 dolar seviyesine yükseldi. Üstelik ekonomimiz 2009’da küresel bir krizde tekrar sarsıldı. Ancak bunu çok kısa bir sürede çözdük. Vatandaşlarımızın 10 yılda neredeyse 4 kat daha zenginleşebileceğini herkese gösterdik. Peki kişi başına milli gelirimiz bugün ne kadar arkadaşlar? 8 bin küsur lira. Zamanında kendilerinden çok daha güçlü olduğumuz Romanya ve Bulgaristan gibi ülkelerin bile gerisine düşmüş durumdayız.
3 YILDA 3 MİLYON 200 BİN KİŞİ DAHA YOKSULLUK SINIRININ ALTINA DÜŞTÜ: Halkımızın gelir dağılımı hızla bozuldu. Türkiye, ortalamada hızla yoksullaştı. Ülkemizin her yerinde kuyruklar var. Bayat ekmek, ucuz gıda, ayçiçeği yağı, akaryakıt ne ararsanız onun kuyruğu var. TÜİK'e göre taraflı ve partili cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminde 3 yılda en az 3 milyon 200 bin kişi daha yoksulluk sınırının altına düşmüş durumda. Tabii daha 2021 rakamları açıklanmadı. 2021’de bu rakam çok daha vahim geçecek. Orada eğer TÜİK rakamları kamufle etmez makyajlamazsa o rakamda ne olduğunu hep beraber öğreneceğiz. 22,5 milyon vatandaşımız şu anda maddi yoksulluk çeker durumda. Yine TÜİK verisi. Toplumumuzda en yüksek gelire sahip yüzde 5'in elde ettiği kazançla en düşük gelire sahip yüzde 5’in elde ettiği kazanç arasındaki fark tam 26 katına çıktı. Türkiye’nin kişi başına düşen milli gelirde, gelir dağılımı adaletinde, uluslararası yolsuzluk algı endeksinde ve dünya ekonomileri arasındaki sıralamasında geriye gitmiş durumda.
YAZDIĞI EKONOMİ KİTABININ ALTINDA BİR HEZİMETİN İMZASI VAR: Benim hükümetten ayrıldığım, devlet yönetimini teslim ettiğim dönemde sayın Erdoğan'a dünyanın büyük 16 ekonomisini teslim ettik. Peki 2015’ten sonra ne oldu? Sadece 6 yılda ülkemiz ekonomik olarak geri gitti. Ülkeyi tek başına yönetme sevdası, büyük bir hizmetin daha altına imza attı. Hani diyor ya ‘Ekonominin kitabını yazdım’ işte yazdığı ekonomi kitabı bu dur. Tek başına yetkili olduğu, kimsenin itiraz etmediği dönemde yazdığı ekonomi kitabının altında bir hezimetin imzası var hepsi bu. İşte daha önce açıkladığımız ve şimdi de açıkladığımız bu ekonomik ve finans politikaları eylem planımızla Türkiye'nin yarınlarını şimdiden sistematik bir biçimde kuruyoruz.
İLK ÜÇ HEDEFİMİZİ, TÜRKİYE’NİN YILDIZINI DÜNYA ÇAPINDA PARLATMAK AMACIYLA BELİRLEDİK: Bizim iktidarımızda, aşırı yoksulluk sıfıra, enflasyon ve işsizlik tek haneye çekilecek. Kişi başına düşen milli geliri, Cumhuriyet tarihinde ilk defa, iktidarımızın birinci döneminin sonunda yüksek gelirli ülkeler grubuna yükselteceğiz. Enflasyon ve işsizlik oranlarında tek haneli rakamları hedefliyoruz. Birinci hedefimiz; Türkiye’yi orta gelir tuzağından kurtarıp, kişi başına millî geliri iktidarımızın birinci döneminin sonunda yüksek gelirli ülkeler grubuna yükseltmektir. 2’nci hedefimiz; ülkemizi gelir dağılımında OECD içinde en kötü sırada olmaktan kurtarmak, aşırı yoksulluğu yeniden sıfırlamaktır. 3’üncü hedefimiz; dünya pazarlarındaki piyasa payımızı artırarak ekonomimizi sürdürülebilir bir dış denge yapısına kavuşturmak ve dünyaya yüksek teknolojiye dayalı, katma değeri yüksek ürün ve hizmet ihraç eden bir ülke olmaktır. İlk üç hedefimizi, Türkiye’nin yıldızını dünya çapında parlatmak amacıyla belirledik. Çünkü, İstiklal Marşımızın şairi Mehmet Akif’in dediği gibi; ‘Dünya koşuyorken yolun üstünde yatılmaz, davranmayacak kimse bu meydana atılmaz’ şiarıyla hareket ediyoruz. Bu meydanı dolduracak olanların da DEVA Partisi’nin ehliyet ve liyakat sahibi kadroları olacağını gayet iyi biliyoruz. Dördüncü hedefimiz; enflasyonu bir kez daha tek haneli ve düşük rakamlara indirmektir. Yine iş başa düşecek. Ve 5’inci hedefimiz; işsizlik oranını tek haneli seviyeye yeniden çekmektir.
BANA ‘FREN ALİ’ DİYENLERİN TÜRKİYE’YE DAYATTIĞI ‘DUR-KALK TİPİ’ İSTİKRARSIZ BÜYÜME MODELİNİ DERHAL TERK EDECEĞİZ: İstikrar odaklı ekonomi ve finans politikaları izleyeceğiz. Vakti zamanında bana ‘Fren Ali’ diyenlerin Türkiye’ye dayattığı ‘dur-kalk tipi’ istikrarsız büyüme modelini derhal terk edeceğiz. Ortaya koyduğu hedeflerin hiçbirini tutturamayan ve sürekli güven kaybına uğrayan anlayışa son vereceğiz. Mali kural uygulamasını hayata geçireceğiz. Mali disiplin anlayışını kalıcı hale getirerek o¨ngo¨ru¨lebilirligˆi arttıracağız. Temel bütçe büyüklüklerine ilişkin daimî nitelikte sayısal hedefler, sınırlamalar ve ilkeler belirleyeceğiz.
KAMUNUN TÜM HARCAMALARINI BÜTÇEYE TAŞIYACAĞIZ: Kamunun tüm harcamalarını, iktidarımızın ilk 90 gününde bütçeye taşıyacağız. Çünkü bütçe dışı bir sürü iş oluyor. Bütçe Meclis’ten geçiyor, uyan yok. Bütçe’nin kat kat üzerinde harcanan kalemler oluyor, Meclis’in haberi yok. Bütçe dışı yöntemlerle kamu harcaması yapılmasına son vereceğiz. Şeffaf olacağız. Gazi meclisimizin bünyesinde ‘kesin hesap komisyonu’ kuracağız.
MERKEZ BANKASI'NI TAM BAĞIMSIZLIĞA KAVUŞTURACAĞIZ: Partili ve taraflı cumhurbaşkanlığı sistemiyle beraber devlet kurumlarında yaşanan tahribat, ekonomik bunalımın ana tetikleyicilerinden birisi oldu. ‘Yeter artık’ diyeceğiz. Ekonomi yönetimine çekidüzen vereceğiz. Bu kapsamda; Merkez Bankası’nı tam bağımsızlığa kavuşturacağız. Merkez Bankası başkanının, başkan yardımcılarının ve kurul üyelerinin banka kanunu haricindeki bir düzenlemeyle görevden alınmasını engelleyeceğiz.
TÜİK’E BİR DIŞ DENETİM MEKANİZMASI KURACAĞIZ: TÜİK’i, rakamları ayarlama enstitüsü olmaktan çıkartacağız. TÜİK’in yayınladığı istatistiklerin akademisyen ve uzmanlardan oluşan komisyonlar tarafından güven testine tabi tutulmasını zorunlu hale getireceğiz. TÜİK’e bir dış denetim mekanizması kuracağız.
VARLIK FONU VE CUMHURBAŞKANLIĞI'NA BAĞLI POLİTİKA KURULLARINI KAPATACAĞIZ: DEVA Partisi iktidarının ilk 90 gününde, Türkiye Varlık Fonu'nu kapatacağız. Hazine birliğini bozan, borçlanmayı arttıran ve tam bir kara delik haline dönüşen Varlık Fonu’nu tarihin utanç sayfalarına yazacağız. Varlık Fonu’nda yer alan KİT’leri ve diğer kamu varlıklarını, hazine ve özelleştirme idaresi gibi yapılara bağlayarak iyi yönetilmesini ve düzgün denetlenmesini sağlayacağız. Bir kilit de Cumhurbaşkanlığı bünyesindeki politika kurullarına ve ofislerine vuracağız. Yaptıkları işleri ilgili bakanlık ve kurumlara devredeceğiz.
KÖİ PROJELERİNİN TAMAMI DENETLENECEK: Toplum vicdanımızda açılan yaraları iyileştirmekte ve israfı önlemekte kararlıyız. Bu kapsamda; Kamu Özel İş Birliği (KOİ) projelerindeki usulsüzlük ve yolsuzlukların takipçisi olacağız. Bu projelerin tamamını ama tamamını teknik, idari, hukuki ve yasama denetimine tabi tutacağız. Kaçış yok. DEVA Ekonomisi’nde bu milletin bir damla alın terinin, bir damla akıl terinin dahi heba edilmesine müsaade etmeyeceğiz.
KAMU İHALE KANUNU'NUN DEĞİŞTİRİLMESİNE NİTELİKLİ ÇOĞUNLUK ŞARTI GETİRECEĞİZ: Kamu İhale Kanunu'nu da sil baştan, yeniden yazacağız. AB'de 28 ülkede kullanılmış olan mevzuatı referans alacağız. Kamu İhale Kanunu yürürlüğe girdiğinden bu yana 200’e yakın defa değiştirildi. Kamu İhale Kanunu’nun değiştirilmesinde Meclis’te nitelikli çoğunluk şartı getireceğiz.
ÜCRETLİLER VE TEMEL İHTİYAÇLAR ÜZERİNDEKİ VERGİ DÜŞÜRÜLECEK: İmar kaynaklı rantları adil bir şekilde vergilendireceğiz. Ücretliler üzerindeki vergi yükünü azaltacağız. Asgari ücretle, düşük ücretle çalışanların eline geçen ücretin net miktarını arttıracağız. Gelir vergisi tarifesini, aileyi ve çocuk sayısını dikkate alarak düzenleyeceğiz. Temel ihtiyaçlar üzerindeki ÖTV’yi kaldıracağız, KDV’yi indireceğiz.
GÜMRÜK BİRLİĞİ TARIM VE HİZMET SEKTÖRLERİYLE GENİŞLEYECEK: Stratejik hedefimiz olan AB istikametinde kararlı ve büyük adımlarla yürüyeceğiz. Gümrük Birliği’ni hizmet, kamu alımları ve tarım sektörlerini de kapsayacak şekilde genişleteceğiz. Türkiye’ye doğrudan yatırımların çekilmesini, ülkemizin bir üretim ve hizmet üssü olmasını sağlayacağız. Hizmet ve tarım sektörlerinin rekabet gücünü arttıracağız.
GENÇLERE, KADINLARA VE ENGELLİLERE YENİ İMKANLAR SAĞLANACAK: Gençlerin tarımsal üretim, kırsal turizm, ekolojik yenilikçilik gibi kırsal alanlardaki iş ve istihdam imkânlarından daha fazla yararlanmalarını sağlayacağız. Mahalle mahalle kreş ve yaşlı bakım merkezleri kadın istihdamının artmasına destek verecek çok önemli adım olacak. Engelli vatandaşlarımızın özellikle yazılım, kodlama, siber güvenlik, e-ticaret uzmanlığı, büyük veri yöneticiliği gibi alanlarda kalifiye eleman olarak istihdam edilmelerini önemli bir konu olarak görüyoruz.
ÜLKEMİZ İÇİN ÇOK DAHA İYİSİNİ, YİNE BİZLER YAPACAĞIZ: 119 maddeden oluşan eylem planımız Türkiye’yi güçlü, saygın, özgür ve zengin bir ülke yapma idealimizde kilometre taşı olacak. Uçağın kalkış pistini hazırlayacak. Ülkemizi daha önce 2001 ve 2008-2009 krizlerinden nasıl çıkarttıysak, bugün yaşanan siyaset, hukuk ve ekonomi krizinden kurtarmak da yine bizlere nasip olacak. Anlatacak hiçbir başarı hikayesi kalmayan bu iktidarın, ortak akıl ve istişare dönemindeki başarılarımızı istismar etmesine izin vermeyeceğiz. Geçmiş başarılarımızın üstüne yepyeni başarılar ekleyeceğiz. Ülkemiz için çok daha iyisini, yine bizler yapacağız.”
"FAİZ DALGASINA KARŞI TEDBİR ALINMALI"
Mart ayı için tüm ekonomistlerin korku veren bir tablo çizdiği belirtilerek Türkiye öngörüsünün sorulması üzerine Babacan, şunları söyledi:
“Bu iş hava durumu tahmini yapmaktan daha kolay bizim açımızdan. Çünkü ekonomideki pek çok sonuç aldığımız tedbirle ve sebeplerle alakalıdır. Yani yanlış bir iş yaptığınızda bunun doğru bir sonucu olmaz. Mesela bunu eylülde, ekimde, kasımda, aralıkta 4 kere gördüler. Merkez Bankası'ndan talimatlar yanlış adım attırıldı her defasında da yanlış bir sonuç ortaya. Dolayısıyla yapılan yanlışların mutlaka olumsuz sonuçları olacak. Bu kaçınılmaz bir şey. Türkiye dünyadaki bu faiz artış dalgasından da kuşkusuz olumsuz etkilenebilir. Onun için de bugünden tedbir gerekir. Bugünden hükümetin faiz artırılıp dalgalarına karşı hazırlıklı ve tedbirli olması lazım. Ama şu anda biz hiçbir tedbir görmüyoruz. Tedbir almazlarsa gelecek bir 0,25’lik bir dalga Türkiye'ye 4,5 metrelik dalga olarak vurur. Yani Allah korusun bugüne kadar iyiydiler. Daha bugünler iyi günler yani. Kötünün de kötüsü var. Artık finansal piyasalarda likidite açısından bahar ayları, yaz ayları bitti. İşte sonbahar ve kış aylarına giriyoruz. Dünyadaki likidite açısından. Bu sonbahar kış aylarında Türkiye hazırlık kesinlikle değil."
"BU ÜLKENİN KAYNAĞI VAR"
Kaynak yaratım konusunda bir planı olup olmadığı sorusuna da Babacan, “Kendi yatırımcımız, kendi sermayelerimiz öncelikle bu memlekete güvenecek. Bizim kendi insanımızın bir kaynağı var. Sadece şu anda bankaların eksi 1’nci katındaki kiralık kasalar var ya olanlar üst kata çıkar ve sisteme kaynak olarak girse o bile ülkeye hemen bir nefes alınır. Kaldı ki bizim kendi insanımızın yurt dışında çok ciddi birikimleri var” cevabını verdi.
"PROTESTO ANAYASAL BİR HAKTIR, İŞİN BU DAHA BAŞLANGICI"
DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun zamlar geri alınana kadar elektrik faturalarını ödemeyeceği yönündeki açıklamasıyla ilgili bir soruya da "Protesto Anayasal bir haktır. İşin bu daha başlangıcı. Tarımda ve üretimde de faaliyet gösterenler içinde de faturalarını ödeyemeyenler olacaktır. Bu konu karşılıklı rıza ile çözülebilir. Bu arada faturasını ödeyenler ile ödemeyenler arasında gerilim yaşanabilir" dedi.