DEVA Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, partisinin 1. Olağan Aksaray Merkez İlçe Kongresinde gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Cumhurbaşkanı kararıyla Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal'ın gece yarısı görevden alınmasına tepki gösteren Babacan, şunları söyledi:
“BAĞIMSIZ ÇALIŞAMAZ” DİYORLAR
– Ekonomik reform paketini açıkladıklarından sonra sormuştuk. “Merkez Bankası'nın bağımsız çalışmasına müsaade edecek misiniz?” demiştik. Hani ekonomik reform meform diyorsunuz da, ekonomide kurallı yönetim çok önemlidir, kurumların gücü çok önemlidir. Bu alınan kararla gördük ki, hayır… “Bağımsız çalışamaz” diyorlar.
DOĞRUYSA ŞAŞIRMAM
– Merkez Bankası'nın 130 milyar dolarını bunlar çarçur etti. Hatta bir rivayet vardır ki; bu ayrılan Merkez Bankası Başkanımız, “Ya şuna bir bakın, ne oldu?” diye… Tabi devlet geleneğinden gelen, devletin sahip olduğu her şeyin aslında millete ait olduğunu bilen değerli bürokratlarımızda bu kaygı vardır hep. “Bu 130 milyar dolar yok ama nereye gitmiş?” diye. Bununla ilgili yapılan bir çalışma neticesinde de bu kararın alınmasıyla ilgili bir rivayet var. Doğru, yanlış bilmeyiz ama doğruysa da ben şaşırmam.
DIŞ GÜÇLER DEĞİL SİZ OYNUYORSUNUZ
– Dün geceden itibaren uluslararası finans piyasaları açılmaya başladı. Ne oldu? Kur arttı mı? Arttı. Türkiye'nin dış borçlanma faizleri arttı mı? Arttı. Demek ki bu alınan karar yanlış bir karar. Şimdi diyorlar ki, ‘İşte bak, yine bize karşı bir oyun. İşte yine Türkiye saldırı altında. Dış güçler, şunlar, bunlar'… Siz bunu geçin ya. Gün gibi açık, siz bu kararı karanlıkta alsanız da millet bunun ne olduğunu gün gibi açık görüyor. Bu kararı aldınız, öyle ‘dış güçlerin oyunu moyunu' değil; bu oyunu bu ülkeye siz oynuyorsunuz. Dışarlarda aramayın bunun sebebini. Yanlış bir karar aldınız, onun da bedelini yine 84 milyon insan ödüyor.
ZENGİNİ DAHA ZENGİN, FAKİRİ DAHA FAKİR YAPIYOR
– Hem faiz arttı hem kur arttı. Bu olanlardan kim mutlu oluyor? Türkiye'de kur artınca ve faiz artınca mutlu olan bir azınlık var. Bunlar kimler? Faizde parası olanlar ve dövizi olanlar. Her kur artışında her döviz artışında bu ülkenin zenginiyle yoksulu arasındaki gelir dağılımı artıyor, servet farkı çoğalıyor. Bu aldığınız kararlar, yaptığınız yanlışlar, memleket için oynadığınız bu oyun; zengini daha zengin, fakiri daha fakir yapıyor.
“EKONOMİ BENİM ALANIM” DİYORDU
– Tüm bunların başımıza gelmesinin sebebi de çok açık. Bu yoksullaşmanın sebebi çok açık. Sayın Erdoğan'ın bir tezi var; son birkaç yıldır, hele hele biz ayrıldıktan sonra daha yüksek dilden bunu seslendirmeye başladı. Tabi biliyorsunuz, kendi alanı ekonomi… Son günlerde gerçi bunu duymuyoruz. İşler iyiyken çıkıp, ‘Benim alanım ekonomi' diyordu. Bugünlerde de çıkıp söylesin bir ne olur… ‘Benim alanım ekonomi' desin de bu işin gerçek sorumlusunun kim olduğunu hep beraber anlayalım. Öyle bir Merkez Bankası Başkanı'nı al, birisi götür, onu götür'… Buna gerek yok.
SİZİN İNADINIZIN BEDELİNİ BU MİLLET ÖDÜYOR
– Daha üç gün önce sayın Erdoğan'ın önüne iki tane seçenek koydum. ‘Ya bu milletten özür dile ya da Merkez Bankası'yla ilgili bir adım at' dedim. Sadece iki tane cevap seçeneği sunduk; gitti yine yanlış seçeneği işaretledi. Yazı tura atsan belki tutma ihtimali daha yüksek. Sayın Erdoğan bu milletten özür dilemedi, dileyemedi, gitti Merkez Bankası Başkanı'nı görevden aldı. Bu kadar zor mu bir özrü dilemek? Bu kadar zor mu bir yanlıştan dönmek? Bu inadı bırakın ya… Sizin inadınızın bedelini bu millet ödüyor.
DAKİKA BİR, GOL BİR
1 Mart'ta açıklan İnsan Hakları Eylem Planı… Sonradan öğrendik ki bu bir Avrupa Birliği projesiymiş, Avrupa Birliği'nden de fon alıyorlarmış bu iş için. 1 Mart da son kullanma tarihiymiş, onun için apar topar 1 Mart'ta bunu açıkladılar. Arkasından bir ekonomik reform paketi açıkladılar. Bu açıklamalardan sonra ne oldu? ‘Acaba' dedi insanlar, ‘akılları başlarına geliyor mu?' ‘Acaba olanlardan bunlar ders aldı mı?' diye memlekette hafif de olsa bir iyimserlik havası esti. Fakat geçtiğimiz haftaya bakalım; Cuma akşamı alınan kararlara, gecenin bir yarısı açıklanan kararlara bir bakalım. Dakika bir, gol bir.
“BARİ AÇIKLADIĞINIZ PAKETLERİN HEVESİNİ ALSAYDINIZ”
– Reform meform bir anda hepsi buharlaştı. İnsan haklarıymış, özgürlüklermiş… Ayaklar altında çiğnemeye başladılar yine. Bari araya biraz zaman koysaydınız. Bunları açıkladınız, hiç olmazsa birkaç ay geçseydi ya. Bari açıkladığınız paketlerin bir hevesini alsaydınız. Reform belgelerinin daha mürekkebinin kurumasını beklemediler ya… ‘Reform, reform' diye açıkladılar; belgelerin mürekkebi kurumadan hemen ihlaller başladı.
ZİHNİYETTE BUNLAR OLMAYINCA FİİLİYATTA MÜMKÜN DEĞİL
– Tüm kararlarda canlı yayında vatandaşlarımıza bunları açıkladınız. Süslü cümleler kurup, ‘reform, reform' dediniz. Ama maç bir başlıyor; dakika bir, ihlal 1… Şunu anlıyoruz ki sizin vatandaşlarımız için insan hakları falan düşündüğünüz yok. Ama bari biraz bekleseydiniz ya. Hiç olmazsa şöyle bunun biraz havasını ülke yaşasaydı. Özde olmayınca, zihniyette bunlar olmayınca fiiliyatta mümkün değil.
BARİ BİR İKİ DE OLUMLU ADIM ATSAYDINIZ
Madem Avrupa Birliği'nin gözüne girmek istiyordunuz, bari bir iki de olumlu adım atsaydınız. Reformlar açıkladınız, bir de fiiliyatta da olumlu adım olsaydı. ‘Türkiye'nin geleceğini Avrupa'da görüyoruz' dedi sayın Erdoğan. Daha bunu diyeli ne kadar oldu? Bol bol laf… Bol bol göz boyama çabası… Ama fiiliyat yok…