Rudolf, Berlin'de düzenlediği basın toplantısında, Almanya'da Filistin yanlısı gösterilere yönelik yasakları değerlendirdi.
Toplanma özgürlüğünün bir hak olduğunu hatırlatan Rudolf, "Filistin yanlısı gösterilere yönelik uzun süreli yasaklar son derece sorunlu. Açık olmak gerekirse, Almanya'daki herkes toplanma özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu aynı zamanda onlara Gazze'deki hayatını kaybedenler için duydukları üzüntüyü ve oradaki insanlarla dayanışma içinde olduklarını barışçıl bir şekilde ifade etme hakkını da vermektedir." dedi.
Rudolf, "Demokrat partilerden gelen, yabancıların toplanma özgürlüğü gibi bireysel insan haklarının ortadan kaldırılmasına yönelik öneriler endişe vericidir. Bu Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne açıkça aykırıdır." diye konuştu.
Almanya'da uzun süredir ırkçılıkla ve Müslüman karşıtı ırkçılıkla mücadele ettiklerini belirten Rudolf, 7 Ekim'den sonra Almanya'da ortaya çıkan tepkilere işaret ederek, şu ifadeleri kullandı:
"Filistin yanlısı gösterilerin yasaklandığına dair formülasyon bizi endişelendirmektedir. Evet nefret kışkırtıcılığı yapılmamalı, suç işlenmesine göz yumulmamalı, sınırlar bunlardır ve ayrıca bunun çok hızlı bir şekilde yasaklanmasından ve dolayısıyla insanlara gösteri yapma fırsatı verilmemesinden endişe duyuyoruz."
Rudolf, Müslüman nüfusa karşı genel bir şüphe duyulmaması gerektiğini vurgulayarak, "Müslüman, Arap ya da Filistinlilerin terörizm destekçisi olarak okunduğuna dair eski algılara izin vermemeliyiz." dedi.
"Düzensiz göçmenler Almanya'ya sosyal yardımlar için gelmiyor"
Almanya'da düzensiz göçmenlere ilişkin duruma da değinen Rudolf, mültecileri kabul etmenin maliyetine ilişkin tartışmanın, koruma arayan insanları caydırma ve geri çevirmeye yönelik bir tartışmaya dönüştüğünü söyledi.
Rudolf, "Oysa göç araştırmalarından biliyoruz ki, koruma arayan insanlar Almanya'ya sosyal yardımlar için değil, daha ziyade aile ilişkileri, hukuk devleti ve demokrasi için geliyorlar. Sığınmacılar için sosyal yardımların sıfıra indirilmesi gibi öneriler kabul edilemez. Bu Almanya'nın temel ve insan hakları yükümlülüklerinin ihlali anlamına gelecektir. Federal Anayasa Mahkemesi'nin, göç politikası açısından insan onurunun göreceleştirilemeyeceği yönündeki kararını hatırlatmak isterim." değerlendirmesinde bulundu.
Ayrımcılık yasağının insan haklarının temellerinden biri olduğunun altını çizen Rudolf, polis ve diğer yetkililerin, ten rengi, köken veya diğer fiziksel özellikler ile dini aidiyet temelinde insanlara karşı ayrımcılık yapmaması gerektiğini sözlerine ekledi.