Alp Kırıkkanat’ın Yeni Yazısı;

Husilerin SaldırılarıHamas-İsrail çatışmasına dair bazı yorumlarda; İsrail tarafından Gazze şeridinin üç parçaya ayrıldığı ve Hamas unsurlarının arasındaki irtibatın kesilebileceği yönünde analizler yapılıyor.

Gazze’nin üç parçalı taktik analizi yapılırken Orta Doğu’nun hatta dünyanın kaça bölünebileceği ile ilgili stratejik durumu da göz ardı etmemek gerekiyor.

İsrail’in insanlık dışı ve inatçı tutumu meseleyi kilitliyor. Tarzı gereği, sömürgeye ve zorbalığa dayalı yerleşimci bir modernite anlayışını sergiliyor. Karşısındaki direniş güçlendikçe kullandığı şiddetin dozu artıyor. Bu durum sürdürülebilir değil elbette.

Aksi takdirde; Hamas-İsrail çatışmasının, farklı aktörleri de içine alabilecek şekilde daha geniş bir alana yayılma olasılığı söz konusu. Kuzeyden İran destekli Hizbullah’ın direkt müdahaleleri az da olsa görülmeye başlandı.Ancak daha güneydeki Yemen açıklarından başlayan Husi saldırıları ise kritik bir hale geldi. Yemen’deki Husigrubunun İsrail’e uzun menzilli füze denemeleri sonrasında Kızıldeniz’deki ticaret gemilerine füze ve dron saldırıları dikkat çekmeye başladı.

Peki, Husiler neden bu işin içinde? Gelin biraz farklı yaklaşalım meseleye.

ABD 2021 yılında, Yemen’de kritik endüstriyel tesislere saldıran Husileri yabancı terör örgütleri listesinden çıkarmıştı. Ancak Husiler, bu defa Kızıldeniz’deki saldırılarını yoğunlaştırdı.

İran destekli resmi hükümete başkaldıran bu grubun, Filistin meselesi üzerinden Arap kamuoyu nezdinde bir meşruiyet peşinde olabileceği yorumları yapılıyor. İsraillimanlarına gidiyor olsalar bile bazı tanker ve konteyner tipi ticaret gemilerine yapılan saldırıların Arap ülkelerinin hoşuna gideceğini düşünmek fazla iyimserlik olur.

Ancak bu saldırıların öncesinde kapsamlı bir hazırlığın olduğuna yönelik bazı olgular mevcut. 2022 yılı sonlarında ABD 5.Filosuna bağlı gemiler tarafından, Umman Körfezi’nde İran’dan Yemen’e intikal ettiği belirtilen bir kısım küçük tonajlı teknelerde; roket yakıtı ve patlayıcı yapımında kullanılan tonlarca amonyum perklorat ele geçirildiği biliniyor. Bugünden bakıldığında; ABD ve İsrail istihbaratının, bu tip olayları ileriye dönük ne tür bir emare olarak ele almış olabileceği bir merak konusu.

Hamas ve İran arasında çıkara dayanan bir koalisyon için güneyden Husilerin yabancı ticaret gemilerine saldırması kendilerine ne fayda sağlayabilir? Üstelik Hamas ve İran ilişkileri öyle zannedildiği gibi derin olmayabilir. Hamas’ın eski lideri Halid Meşal’in İran’a neden mecbur kaldıklarına dair demeçleri var. Netice itibarıyla, İran destekli de olsalar uluslararası tecride tabi Husilerin meseleye müdahil olmalarını gerektirecek mantıklı bir sebep görünmüyor.

Saldırılarla birlikte uluslararası bazı denizcilikşirketlerinin Kızıldeniz’deki seferlerini şimdilik durdurması; kısa ve orta vadede deniz ulaştırması açısından alarm zillerinin çalması anlamına geliyor. Bab El-Mandeb geçidinin güvensiz bir hale gelmesi; kuzeyde Süveyş kanalını kısmen işlevsiz bir hale getirebilir. Daha şimdiden 50’den fazla ticaret gemisinin rotasını Ümit Burnuna çevirdiği belirtiliyor. Bu durum, konteyner sıkıntısı, navlun, enerji ve gıda fiyatlarının artması demek.

Bu sonuçlara yol açabilecek Husi saldırılarının Hamas’a ve İran’a da çok fazla bir yararının olmadığı ortada. Yoğun sisli bu ortamda; şimdilik, risk teşkil eden iki ihtimal olabilir diye düşünüyorum.

Birincisi, Rusya olasılığı. Ukrayna’da Batı’nın Zelenski’yeolan destek ve güveninin sonuna doğru gelindiği görülüyor. Bundan sonraki süreçte; Rusya, Batının Ukrayna’daki yeni hamlelerini engellemek ya da geciktirmek isteyecektir. Gazze’den sonra Orta Doğu’da ekonomiyi de derinden etkileyecek yeni bir cephenin açılması; Ukrayna’ya olan destekte frene basılmasını hızlandırabilir. Rusların Yemen’de Husiler üzerinden bir etki alanına sahip oldukları biliniyor.

İkincisi ise ABD olasılığı. ABD’nin, Ukrayna, Gazze ve Pasifik politikalarında zorlandığı aşikâr. İlave bir Kızıldeniz serüveni uluslararası sermayeyi fazlasıyla etkileyebilecektir. O takdirde, saldırı ısrarına devam eden İsrail hükümeti üzerinde küresel sermayenin baskı yapmasına yardımcı olacak bir mizansene ihtiyaç duyulmuş olabilir. Bab El-Mandeb geçidinde riskin artması Batı ekonomisini sarsabilecek bir durum. Cibuti’deki Çin donanma unsurları da dikkate alındığında; Husilerin bu hareketi, İsrail ve Avrupa ülkelerinin Amerikan politikalarına daha fazla müzahir olmalarını sağlayabilir.

Gazze saldırılarının olası sonuçları itibarıyla birinci ihtimal makul görülse bile ikinci olasılığın daha ağır bastığı kanaatindeyim.

Orta Doğunun en güneyinde bunlar olurken en kuzeyinde bir anda 12 askerimizin kalleşçe şehit edilmesi ise hepimizin sarsılmasına neden oldu. Bu durum normal değil. Bölgesel olarak resmi farklı okumamızı gerektirebilir. Bizleri derinden üzen bu terörist saldırı; Filistin’e olan desteğimize karşılık birilerinin vermeye çalıştığı sözde bir cevap olarak görülebilir. Ancak, Orta Doğu’nun kuzeyi ve güneyinde farklı mizansenlerle bölge bütününde aynı anda birçoksiyasi hedefe erişilmek isteniyor gibi bir görüntü var.

Dikkat edilirse bu durum; sonuçları itibarıyla, denizlere ve kritik geçitlere de yansıyor. Meseleye bu pencereden bakıldığında; Doğu Akdeniz ve Hint Denizi yayında bir kısım yeni ve farklı güvenlik oluşumlarının ve deniz güç unsurlarının ortaya çıkabileceği düşünülebilir. Kaldı ki bu konuda yoğun bir çaba da var. Deniz ulaştırma güvenliği öne sürülerek, bu güç unsurları; deniz yetki alanlarında, zamanla bazı şekillendirmeleri kolaylaştıracak bir aparat haline dönüşebilirler.

Sonuç olarak, Suriye’den başlayan ve Somali açıklarına kadar uzanan, kuzey-güney istikametinde, çatışmalı bir fay hattı oluştu. Hattı birleştiren her bir fay parçasındaki kırılma ve gerilimler ise farklı şiddetlerde. Ancak hattın bütününde olası büyük bir kırılma trajik sonuçlara yol açabilir.

Bunun ilk emaresi, Gazze yerle bir edilirken, Orta Doğu’nun kuzey ve güney kanatlarındaki birbiri ardına gelen bu şuursuz ve mantıksız saldırılar olabilir mi? Bunu zaman gösterecek. Kenar uçlardaki bu saldırıların gidişatı Gazze’deki çatışmaların sürecine bağlı olarak değişebilir.

Son olarak, şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine sabırlar dilerken bölgedeki TSK personeline de görevlerinde kolaylıklar ve başarılar diliyorum.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri