Alternatif Su ve Gıda Üretimi Çözüm Olur mu?

Dünya yüzeyine dengesiz dağılan su kaynakları iklim değişikliği, nüfus artışı, kentlere göç ve kirlilik baskısı altındadır.

20’nci yüzyılın ortalarından bu yana özellikle gelişmekte olan ve azgelişmiş ülkelerdeki hızlı nüfus artışı tatlı suya ulaşamayan ve sağlıklı bir çevrede yaşayamayan nüfusun da artmasına neden olmuştur. Halen 2 milyara yakın insan temiz suya ulaşım zorluğu çekmekte ve sağlıksız çevre koşullarında yaşamaktadır.
Dünyanın tüm sularının içinde tatlı su olarak kullanabileceğimiz miktar %2,5 olup bu suyun büyük kısmını da ulaşması oldukça zor olan buz dağları ve buzullar oluşturmaktadır. Yerüstü tatlı sularının sadece %1’i göller ve ırmaklarda bulunmaktadır. Yer altı suları tatlı yüzey sularının 100 katı olmasına rağmen büyük bölümü acı su olarak yüzeyden çok derinde yer almaktadır. Yüzeye yakın olanların ise yaklaşık %50’si içme ve kullanma suyu olarak sürekli çekilmekte ve miktar ve kalitesinde düşüşler yaşanmaktadır.

Dünyamızın tatlı su kaynaklarının dünya yüzeyine nüfusla birlikte dengesiz dağıldığı ve artan ihtiyaçlar dikkate alındığında su kaynaklarının bölgesel olarak yere ve zamana göre sonlu kaynaklar olduğu söylenebilir.

Dünya yüzeyine dengesiz dağılan su kaynakları iklim değişikliği, nüfus artışı, kentlere göç ve kirlilik baskısı altındadır. 20’nci yüzyılın ortalarından bu yana özellikle gelişmekte olan ve azgelişmiş ülkelerdeki hızlı nüfus artışı tatlı suya ulaşamayan ve sağlıklı bir çevrede yaşayamayan nüfusun da artmasına neden olmuştur. Halen 2 milyara yakın insan temiz suya ulaşım zorluğu çekmekte ve sağlıksız çevre koşullarında yaşamaktadır.

Doğal Kaynakların Sınırını Zorluyoruz
Dünyadaki kaynaklarımız, yılda 12 milyar insanı besleyebilecek durumda. Ancak, dünya genelinde 1 yılda üretilebilen kaynaklar 1970'li yıllardan bu yana maalesef her yıl daha da erken tükeniyor. Kaynak kullanımı açısından bilim insanları artık her yılın yarısından hemen sonra bir sonraki yılın mahsulünden tüketmeye başladığımızı açıklıyor. Bu tarih her yıl hızla öne çekiliyor. Doğanın yeniden üretim için belirli periyodlarda kendini yenilemesi gerekiyor. Ancak üretilenden fazla tüketerek, doğaya kendini yenilemesi için gerekli zamanı bırakmıyoruz.

Uzun zamandır daha çok tüketim için doğal kaynaklarımızın sınırlarını zorluyoruz. Su kaynaklarımız da buna dahildir.

Ülkemizde ve dünyada su kaynaklarının yaklaşık %70’i tarımsal sulamada kullanılıyor. Dünyanın toplam gıda üretiminin yaklaşık %40’ı sulu tarım yapılan arazilerde üretiliyor. Sulu tarım, ortalama olarak, yağmurla beslenen tarıma göre birim arazi başına en az iki kat daha verimlidir. Daha yoğun üretime ve ürün çeşitliliğine olanak tanır. İklim değişikliği etkileri arttıkça sulu tarım ihtiyacı ve dolayısıyla su ihtiyacı da artacaktır.

Bu nedenle başta tarımsal sulama olmak üzere suyun tüm sektörlerde daha verimli bir şekilde kullanımı akılcı ve planlı olarak yönetimi çok daha önemli hale gelmektedir.

Image
Alternatif Su ve Gıda Üretimi Çözüm Olur mu?
Su ve Gıda gibi insanlık için yaşamsal temel ihtiyaçların alternatiflerine doğru yola çıkmadan önce her iki ihtiyacımız için tüketim alışkanlıklarımızı gözden geçirmemizde fayda var

Hızla gelişen teknoloji, bu her iki ihtiyacımızın teorik olarak deniz suyu arıtma tesislerinden ve gıda üretim laboratuvarlarından karşılayabilecek duruma gelmiş gibi görünüyor. Ancak yaşamsal ve sürekli olan su ve gıda ihtiyaçlarımızdaki talep artışının teknoloji destekli yapay üretimler ile elde edilmesi sürecine kendimizi kaptırmadan önce tekrar düşünmeliyiz. Bu çözümlere halen özellikle su kıtlığı yaşanan bölgelerde zorunlu olarak başvuruluyor. Ancak tüketim çılgınlığına hızlı üretim sağlayacak diye bu çözümlerin yaygınlaştığı bir dünyada doğal bir çevre ve yaşamdan söz etmemiz zor olacaktır. Bunun için mevcut doğal kaynaklarımızı daha bilinçli kullanıp daha yaşanabilir ve sürdürülebilir bir dünya oluşturmak durumundayız.

Birleşmiş Milletler 2000’li yılların başından bu yana, yoksulluğun azaltılması, iklim değişikliğine uyum ve kalkınmanın sürdürülebilir olması gibi birçok hedefi önüne koymuş durumda. Bunun için 2015 yılında BM üyesi tüm ülkelerce kabul edilen 17 küresel kalkınma hedefi belirlendi. 2030 yılında kadar gerçekleştirilmesi kabul edilen Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin aşırı yoksulluğu sona erdirmek, eşitsizlik ve adaletsizlik ile mücadele ve iklim değişikliğini önleme ve uyum gibi üç temel amacı var.

Bu amaçlara bakıldığında BM’nin Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerinin uygulanmasında suyun çok önemli bir role sahip olduğu görülmektedir. 6’ncı Sürdürülebilir kalkınma hedefi olarak kabul edilen temiz su hedefi, sadece diğer 17 hedefin bir parçası değil bu hedeflerin gerçekleştirilebilmesi için bir önkoşul olarak ortaya çıkmaktadır. Bu hedef içinde, içme suyu temini ve sanitasyonun yanı sıra çevresel sürdürülebilirlik için de temel hedefler bulunmaktadır.

Alternatif Su ve Kalkınma
Ülkelerin sürdürülebilir kalkınmasında bu kadar büyük bir öneme sahip olan suyun alternatif kaynaklardan sürekli bir şekilde üretilip bu hedeflere ulaşılabilmesi zordur. Fiziksel su kıtlığı içinde olan ülkelerin deniz suyu arıtımı, fosil su çekimi gibi alternatif kaynaklara başvurmaktan başka bir çözümleri yoktur. Bunun için bu ülkelerin kalkınma ve gelişme planları farklı olmakta ve uygulaması da birçok güçlük taşımaktadır. Su fakiri ancak petrol zengini ülkeler de son dönemde petrodolar ekonomisinin risklerini fark etmiş ve bazı sanayileşme adımları atmaya başlamıştır. Bu da suya daha fazla ihtiyaç duyacaklarını ortaya koymuştur. Sonuç olarak su, her ülkenin sürdürülebilir kalkınması ve gelişmesinde çok önemli bir kaynak olarak öne çıkmaktadır. Bu kalkınma ve gelişmeyi alternatif kaynaklarla sağlamaya çalışanlar İsrail gibi teknolojik bir ülke Arap ülkeleri gibi petrol zengini ülkeler olsalar bile yine de önemli kısıtlar yaşamaktadırlar. Bu nedenle de kendilerine başka coğrafyalarda su ve gıda güvenliği alanları yaratmaya çalışmaktadırlar.

Image
Sorumlu Tüketimi ve Yenilikçi Yönetimi Başarabilir miyiz
Dünya kaynaklarını tüketme hızımız, doğanın onları yeniden üretip bize sunma hızını geçeli epey oldu. Bugün dünya üretebildiğinin 1.6 katını tüketiyor 1900 yılına göre bugün, kişi başına enerji tüketimi 3 katına, ham madde kullanımı 2 katına, dünya nüfusu ise 5 katına çıktı. Bu tüketim anlayışı aynen devam edecek olursa su yönetimi de bundan olumsuz olarak etkilenecektir. Günümüzde su, enerji, gıda üretimi ve çevre güvenliği arasındaki ilişki geçmişten çok daha yoğun hale gelmiştir. Bu durumda bu alanlardan herhangi birindeki talep artışı su yönetimini doğrudan etkileyecek sonuçlar doğuracaktır. Bu da değişen koşullara hızla uyum sağlama ve hızlı karar alma-uygulama yeteneğine sahip esnek bir su yönetimi anlayışını gerekli kılacaktır. Ayrıca 21. yüzyılın su yönetimi, iklim değişikliğinden kaynaklanacak olan birçok belirsizliği aşabilmek için uyarlanabilir, çok fonksiyonlu ve yerel ağırlıklı olarak şekillenmektedir.

Suyun Sürdürülebilir Kullanımı ve Yönetimi için düşünce değişikliği gerekli
Teknolojinin gelişme hızını arkamıza alarak su konusunun da teknolojik bir çözüme ulaşacağı düşüncesine kendimizi kaptırırsak kendimizi doğal olmayan başka bir dünyada buluruz. Halbuki dünyanın kuruluşundan bu yana geçen milyonlarca yıldır insan olarak doğal çevrenin bir parçası şeklinde yaşamayı sürdürmüşüz. Doğal dengeyi bozma riskini alıp doğaya hâkim olma çabası içerisinde doğal kaynaklarımızı tüketip başka çözümler aramanın bedeli ağır olur. Doğayla barışık yaşayıp önce mevcut doğal kaynaklarımızı en verimli şekilde kullanmaya yönelmeliyiz. Su kaynaklarının karşı karşıya olduğu baskılar ve belirsizlikler su yönetimi ve su kullanımı anlayışımızda radikal değişiklikler yapmamızı gerekli kılıyor. Bu kapsamda, Katılımcı, Şeffaf, Ekosisteme duyarlı, Doğa tabanlı çözümlere açık, Toplumcu gerçekçi ve Dinamik planlama özellikli bir su yönetimine ihtiyacımız var. Su yönetiminde artan talebi karşılamak için yeni kaynaklar geliştirme kararı almadan önce eldeki suyu en verimli şekilde kullanma anlayışını yaygın olarak uygulamaya koymak gerekiyor. Bu kapsamda suyun özellikle endüstride kullanımında arıtıldıktan sonra çevrimiçi tekrar kullanımı da sürdürülebilir su kullanımı için çok önemli bir adım olacaktır. Aslında akıllı kentler gibi yeni planlamalar ve döngüsel ekonomi gibi yeni üretim konseptleri de suyun arıtılıp çevrimiçi olarak kullanımına uygun altyapılar oluşturacaktır.

Su kaynakları yönetiminde sadece insanların değil tüm canlıların su talebinin de sürdürülebilir olarak karşılanması önem taşımaktadır. Çünkü su, sadece insanların yaşamsal ihtiyacı değil aynı zamanda doğal çevremizin temel ihtiyacı ve ekolojik dengenin de temel unsurudur. Sonuç olarak su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimi için ekonomik, ekolojik ve sosyolojik hedefler arasında bir dengenin sağlanması gerekecektir. Bu dengenin sağlanması çoğu zaman güç olup bazı hedeflerden ödün verilmektedir. Tüm dünyada su kaynakları üzerindeki baskılar artıyor ancak teknoloji de gelişiyor. Bu nedenle artık su yönetimi, bu dengeyi sağlayarak suyun sürdürülebilir yönetimi için, yenilikçi bir su yönetimi anlayışına ve dijital teknolojinin su yönetiminde etkin bir şekilde kullanılmasına büyük ihtiyaç duyacaktır.

Ülkemizde suyun sürdürülebilir yönetimi için öncelikle radikal bir düşünce değişimine, yasal düzenlemeye ve kurumsal olarak havza ölçeğinde yeniden yapılanmaya ihtiyacımız vardır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri