Yaş konusu görece bir kavramdır. Altı yaşında bir köpek orta yaşa ilerlemiş sayılır. Bir kaplumbağa iki günlük bebekten daha gençtir.
Altı yaşında bir arabayı satışa sunacak olursanız mutlak temiz kullanıldığını, kaza geçirmemiş olduğunu falan anlatmak durumundasınız çünkü araba yaşı olarak eskimiştir, demode sayılır. Bakmayın bugün acayip fiyatlara satılmalarına, normal fiyata limon bile alamazken ikinci el arabayı nasıl alacaksınız.
Altı yaşında bir ağaç henüz fidandır, küçücük boyuyla meyveye durursa ne kadar da sevinirsiniz. Bir dünya harikası ile karşılaşmış gibi olursunuz.
Altı yaşındaki pabucunuzun gözü yerdedir; mecazî anlamında söyledim, yani artık ömrünü tamamlamak üzeredir. Yoksa zavallı pabuçların gözleri hep yerdedir.
Altı yaşında bir kız çocuğunun o küçücük dünyasında ne hayaller vardır. Evcilik oynarken anneliğe öykünür, kendini bir anne gibi hissederek bebekleri ile oynar, ev işlerini oyuncakları ile yapar. Ufak bir bez parçası verirsiniz eline çamaşır niyetine yıkar durur. Oyuncak kahve takımıyla hayalî arkadaşlarına ikramlarda bulunur. Öğretmenliğe soyunur. Olmayan öğrencilerine düşlediği kara tahta önünde dersler verir. Oyuncak dikiş makinesinde dikiş diktiğini varsayar. Yemek yapan ya da bulaşık yıkayan annesine yardım etmek onun için büyük keyiftir.
Altı yaşında erkek çocuk kızlara oranla daha az bilmiş, daha nahiftir. O da oyuncakları ile oynar. İnşaat malzemeleri ile ne güzel yapılar oluşturduğunun hayalini kurarak oynar. Doktor olur, oyuncak aletleri ile düşsel hastalarına bakar, onlara iğne yapar. Otobüs şoförü olur, bir tabureyi kucağına dayayarak oturma yerini direksiyon sallar gibi çevirir; ya da bir yemek tabağını alır o artık yavrucağı dünyalar hâkimi yapan direksiyonudur.
Kız ya da erkek altı yaşındaki bir çocuk artık hayata atılmanın ilk adımlarındadır. Hazırlık okuluna bazen isteyerek, kimi zaman da korkup ağlayarak gider, devam eder. İlk günlerdeki istek ya da korku giderek normale dönüşür ve bu duygular yerini yaşamın sıradan akışına bırakır.
Altı yaşındaki çocuk sabah karanlığında okula giderken kendisini taşıyan araç içinde uyuya kalır. Banyo yaparken annesi yardım etmelidir; kendi başına yıkanamaz. Gece korkulu bir rüya gördüğünde anne babasının yatağına sığınır; onlara sokularak yeniden huzur bulur. Yemek yerken çatal bıçağını düzgün kullanamaz, büyükleri onlara yardım eder. Akşam olunca babalarının eve dönüşünü heyecanla bekler. Babaları onların sığınaklarıdır.
Altı yaşındaki çocuk rol modeli olarak anne, babasını seçer; onların her şeyi doğru bilip yaptığına inanır.
Altı yaşındaki çocuk soyut kavramları tam olarak algılayamaz. Ölüm, öbür dünya gibi anlatımlar onlara çok şey ifade etmez. Pozitif bilgiler, somut veriler onlar için daha anlaşılır şeylerdir. Bu nedenle çocukları Kur’an kurslarına yazdırmak onları dindar kılmaz yalnızca prototiplere dönüştürür.
Altı yaşında böylesi kırılgan, masum, sevgiye muhtaç bir kız çocuğu çıkar uğruna dünyanın ve evrenin tüm lânetlerini hak eden babası tarafından bir emtia gibi hayâsız, ahlâksız, dinsiz, Allahsız bir ihtiyara cinsel dürtülerini tatmin için satılıyor.
Bu durumu yaratan herkese, bu duruma gereken tepkiyi vermeyen tüm bakanlıklara, başta aileyi koruma görevini üstlenmiş olan Aile Bakanlığına neler söylemek istediğimi burada kaleme almıyorum çünkü siz zaten biliyorsunuz ve aynı duygu ve düşünceleri paylaşıyoruz, biliyorum.
Kelebekler altı yaşını göremez, tıpkı cinsel saldırıya uğramış bir çocuk gibi; çünkü o artık bir çocuk değildir.