AMERİKA’NIN SİYASİ 11 EYLÜL SALDIRISI VE TÜRKİYE’YE YANSIMASI

Nevzat Bingöl

11 Eylül saldırıları, Amerika’nın büyük bir askeri güçle Orta doğuya girmesine neden oldu. “Siyasi 11 Eylül saldırısı” olan kongre binası baskını Trump gibi otoriter-popülist liderliklere yönelik bir tasfiye hareketine evrilir mi? 
Amerika’da seçimler yapıldı, başkanlık devri sürecine geçiş dönemi başladı. Seçimlerin ardından “Trump koltuğu bırakır mı? Tartışmaları yaşanırken, Otoriter-popülist politikacı Trump taraftarlarını kongre binasını basmaya teşvik etti. Baskında 5 kişi hayatını kaybederken Otoriter-popülist liderliklerin ülkelere ve dünyaya verdiği-verebileceği zararlar tartışılmaya başlandı. 
11 Eylül saldırısının Amerika derin devleti tarafından yapıldığı genel olarak tartışılan bir konu. Bu saldırılar dünya için bir milat oldu, saldırı sonrasında Amerika orta doğuya büyük askeri yığınak yaparak, Afganistan ve Irak’ı işgal etti, Suriye karıştı. Bölgedeki birçok ülkeyi ve enerji kaynaklarıyla, bu kaynakların geçiş yollarını kontrol altına aldı. 11 Eylül saldırılarının sonuçlarına bakıldığında, bu saldırıların Amerika derin devleti tarafından yapıldığına ilişkin şüpheler oldukça artıyor. 
Trupm’ın seçimleri kazanmasının ardından “Kıyametin ayak sesleri” diye bir yazı kaleme almıştım. Gelişi gibi gidiş de “kıyametin ayak seslerini” hissettirdi. 
Trump’ın dünyadaki diğer bazı liderler gibi kurumlar üzerinden değil de kişisel ilişkiler üzerinden devleti yönetmesi, Amerika demokrasi geleneklerine ters düştü. Bu nedenle ciddi kurumlar ile Trump’ın arkasında duran diğer kurumlar arasında uyumsuzluk yaşandı, Amerika kuruluş ilkeleriyle çelişkiye düştü. Özellikle ırkçı gruplara yönelik toleranslı tutumu halkın kutuplaşma tehlikesini ortaya çıkardı. Seçimlerin ardından servis edilen Trump’ın taraftarlarını kongre binasını basmaya teşvik edip, baskını yakın çevresiyle birlikte bir partide izleme görüntüleri tepkilere neden oldu.
Trump’ın kişiliği üzerinden “otoriter-popülist liderliklerinin dünya verdiği ve verebileceği zarar” yüksek sesle tartışılmaya başlandı. Demokrat kongre başkanı Nancy Pelosi “Burası Türkiye, Suudi Arabistan İran değil” diyerek tepki gösterirken, seçilmiş başkan Joe Biden “artık krallıklar dönemi” nin bittiğini söylüyordu. 
Amerika gibi istihbaratı güçlü olan, güvenlik seviyesini hep üst düzeyde tutan ve Trump’ın açık hedef göstermesine rağmen bunun sonuçlarının öngörülmemiş ve engellenmemiş olması düşünülemez. 
Tüm bu gelişmelere bakıldığında Amerika’nın otoriter-popülist liderliklerin verebileceği zararı, dizayn ettiği Amerika örneğiyle dünyaya empoze etmeye mi çalışıyor? Sorusu akıllara gelmiyor değil. Dizayn edildiği düşünülen bu gelişmelerin ardından atılabilecek adım ne olabilir? Amerika kendi kongre binasının basılıp 5 kişinin öldüğü olayları “Dünyada otoriter-popülist liderliklerin verebileceği zarar” teziyle, yeni bir politika mı geliştirecek? Pelosi ve Biden’ın sözleri dikkate alındığında bunun bir gösterge olduğunu düşünebilir miyiz? Bu anlamda Biden’ın seçimlerden önce “Türkiye’de sivil muhalefeti destekleyeceğiz” sözleri bu politikanın bir göstergesi olabilir mi? 
Bu sorulara yereceğimiz yanıt; önümüzdeki günlerde Amerika-Türkiye ilişkilerinin seyrini de gözler önüne serecektir. Neresinden bakarsanız bakın bu yazın sıcak geçeceği görünüyor. 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.