Sevgili okurlar, bu yazımda sizlere yürürlükte olan Anayasa’da yer almasına rağmen Yeni Anayasa’da yer almaması gereken ya da mevcut Anayasa’da yer almasına rağmen farklı şekilde yer alması gereken bazı hükümler'den bahsedeceğim.
Bu yöndeki tespitlerimiz, aynı zamanda, Anayasa'nın değişmesi gereğine işaret, birer gerekçe oluşturmaktadır.
Anayasa’da yer alan düzenleme:
"Devlet, ormanların korunması ve sahaların genişletilmesi için gerekli kanunları koyar ve tedbirleri alır.
Yanan ormanların yerinde yeni orman yetiştirilir, bu yerlerde başka çeşit tarım ve hayvancılık yapılamaz.
Bu ormanların gözetimi devlete aittir.
Devlet ormanlarının mülkiyeti devrolunamaz.
Devlet ormanları kanuna göre, Devletçe yönetilir ve işletilir.
Bu ormanlar zamanaşımı ile mülk edilemez ve kamu yararı dışında irtifak hakkına konu olamaz.
Ormanlara zarar verebilecek hiçbir faaliyet ve eyleme müsaade edilemez.
Ormanların tahrip edilmesine yol açan siyasi propaganda yapılamaz; münhasıran orman suçları için genel, özel af çıkarılamaz.
Ormanları yakmak, ormanı yok etmek veya daraltmak amacıyla işlenen suçlar genel ve özel af kapsamına alınamaz."
Siz değerli okuyucuların, bu hükmü okuduktan sonra, "iyi de bu düzenleme pekala kanunla düzenlenebilir, bunun Anayasa’da yer alması gereksiz" diye düşüneceğinden şüphe duymamaktayım.
Ancak düzenlemenin devamı daha da ilginç.
Şöyle ki;
"Orman olarak muhafazasında bilim ve fen bakımından hiçbir yarar görülmeyen, aksine tarım alanlarına dönüştürülmesinde kesin yarar olduğu tespit edilen yerler ile 3/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tam olarak kaybetmiş olan tarla, bağ, meyvelik, zeytinlik gibi çeşitli tarım alanlarında veya hayvancılıkta kullanılmasında yarar olduğu tespit edilen araziler, şehir, kasaba ve köy yapılarının toplu olarak bulunduğu yerler dışında, orman sınırlarında daraltma yapılamaz."
Dikkat edilirse, bu düzenleme 1982 yılı bakımından, 31.12.1981 yılı öncesini düzenlemekle son derece güncel olabilir.
Yahu, bugün itibariyle aradan 40 yıldan fazla zaman geçmiş, bir bilim ve fen olgusundan söz etmekteyiz.
Dolayısıyla hüküm gereksizliği bir tarafa, güncelliğini bile çoktan kaybetmiştir.
Ara sonuç?!
Mer'i Anayasa'nın 169. Maddesi'nde düzenlenen ve yukarıda tam metnini vermiş olduğumuz düzenlemenin, Yeni Anayasa’da yer almasını gerektirir hiçbir hukuksal gerek ve toplumsal yarar bulunmamaktadır.
Zira; Devlet sadece Ormanları değil, aynı zamanda kıyıları, mavi vatanı vb tüm korunması gerekenleri korur, korumalıdır.
Daha doğrusu, vatandaşını korur, bu bağlamda tüm vatandaşlarının ortak menfaatine hizmet eden tüm varlık ve değerleri korur.
Dolayısıyla Yeni Anayasa’da şöyle bir hüküm yer alabilir/almalıdır:
"Devlet, ülkesinin yeraltı ve yerüstü tüm kaynaklarını korur."
Bu kadar.
Kalan tüm hususlar, ilgili kanunlarla düzenlenir/düzenlenmelidir.
Anayasa’da yer alan bir diğer düzenleme; "Orman köylüsünün korunması" başlığını taşıyan, 170. Madde'sidir.
Bu madde hükmü, şu şekildedir:
"Ormanlar içinde veya bitişiğindeki köyler halkının kalkındırılması, ormanların ve bütünlüğünün korunması bakımlarından, ormanın gözetilmesi ve işletilmesine Devletle bu halkın işbirliğini sağlayacak tedbirlerle, 31/12/1981 tarihinden önce bilim ve fen bakımından orman niteliğini tamamen kaybetmiş yerlerin değerlendirilmesi; bilim ve fen bakımından orman olarak muhafazasında yarar görülmeyen yerlerin tespiti ve orman sınırları dışına çıkartılması; orman içindeki köyler halkının kısmen veya tamamen bu yerlere yerleştirilmesi için Devlet eliyle anılan yerlerin ihya edilerek bu halkın yararlanmasına tahsisi kanunla düzenlenir.
Devlet, bu halkın işletme araç ve gereçleriyle diğer girdilerinin sağlanmasını kolaylaştırıcı tedbirleri alır.
Orman içinden nakledilen köyler halkına ait araziler, Devlet ormanı olarak derhal ağaçlandırılır."
31.12.1981 tarihi ile yukarıda söylediklerimiz bu hüküm için de aynen geçerli olmakla birlikte, maddenin başlığına uygun olarak içeriğinde orman köylüsünü koruyacak bir düzenleme de söz konusu değildir.
Kaldı ki, devlet tüm vatandaşları gibi orman köylüsünü de korur.
Orman köylüsünü ayrı, kıyı köylüsünü/esnafını ayrı, çiftçisini ayrı koruma gibi hususlar Anayasa ile değil; Kanun, Tüzük, Yönetmelik vb gibi alt düzenlemeler ile sağlanmalıdır.
Bundan başka, bu maddede yer alan düzenlemeler 2/B olarak bilinen 19.04.2012 tarihli ve 6292 sayılı (RG: 28275) "Orman Köylülerinin Kalkındırılmasının Desteklenmesi ve Hazine Adına Orman Sınırları Dışına Çıkarılan Yerlerin Değerlendirilmesi İle Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun" ile ayrıntılı bir şekilde yasal düzenlemeye kavuşturulmuştur.
Sonuç:
Mevcut Anayasa’nın 170. Maddesi hükmünün de, Yeni Anayasa’da yer almasını gerektirir haklı bir neden bulunmamaktadır.
Prof. Dr. Seyithan Deliduman
Cüneyt Şaşmaz