Sevgili okurlar, daha önceki yazılarımda anayasamızda bulunan ve artık güncelliğini yitirmiş, değiştirilmesi gereken madde ve düzenlemelerin bir kısmına değinmiştim.
Bu yazımda da başka örneklemeler vererek, yeni anayasanın nasıl olması gerektiği ile ilgili birkaç maddeye değinerek açıklamalarda bulunacağım.
Anayasa, özü gereği kanunların üzerinde olan ve aslında efradını cami ağyarını mani olacak şekilde tanımlamalar barındıran üst bir normdur.
Dolayısıyla, anayasada detaylara girilmesi, örneklemeler verilmesi gereksiz, hatta yersizdir.
Bu bağlamda, anayasamızın, sanatın ve sanatçının korunması başlıklı 64. Maddesi'ne bakacak olursak; "Devlet, sanat faaliyetlerini ve sanatçıyı korur. Sanat eserlerinin ve sanatçının korunması, değerlendirilmesi, desteklenmesi ve sanat sevgisinin yayılması için gerekli tedbirleri alır."
Bu maddede asıl kastedilmek istenen, sanatın geliştirilmesi ve korunması'dır.
Zira bir toplumun gelişmişlik düzeyi sanata olan düşkünlüğü ve sanatın geldiği nokta ile ölçülmektedir.
Her ne kadar sanatın geliştirilmesi ve korunması kast edilmekte ise de, anayasa maddesinde, sanatçının korunması şeklinde de düzenleme bulunmaktadır.
Bu düzenlenmedeki amaç, vatandaşlar arasından bir zümrenin ayrıcalıklı
görülmesi değil'dir.
Bu da, aslında tüm vatandaşlar arasında, sanatçılara pozitif ayrımcılık
sağlamamaktadır.
Aslında kastedilmek istenen şey, özünde sanatının korunmasıdır.
Sanatın korunması ile bağlantılı olarak da sanatçının korunmasına değinilmiştir.
Daha önceki yazımızda orman köylüsünün korunmasına değindiğimiz gibi, ayrı ayrı her mesleği sayıp bunların korunması gerektiğine dair bir düzenleme anayasada yer almamalı'dır.
Devlet, vatandaşını korur, bu bağlamda, tüm vatandaşlarının ortak menfaatine hizmet eden tüm varlık ve değerleri korur.
Yeni anayasada daha net ve genel ifadeler yer almalı, yani, kazuistik bir yapıda olmamalı; detaylar ile ilgili düzenlemeler kanunlara ve yönetmeliklere bırakılmalı'dır.
Her şeyin anayasa ile düzenlenmesi, anayasayı okunamaz ve anlaşılamaz bir hale getirir.
Diğer taraftan, daha önceki yazımızda da değindiğimiz gibi, anayasamızın hazırlanmasının üstünden yaklaşık 40 yıllık bir zaman geçtiğinden, bazı düzenlemeler günümüze hitap etmemekte'dir!?
Bunlardan bir tanesi de, kooperatifçilik ile ilgili olan düzenleme'dir.
Kooperatifçiliğin geliştirilmesi:
Madde 171: Devlet, milli ekonominin yararlarını dikkate alarak, öncelikle üretimin artırılmasını ve tüketicinin korunmasını amaçlayan kooperatifçiliğin gelişmesini sağlayacak tedbirleri alır.
Kooperatifçiliğin geliştirilmesi, 1980’li yıllar için çok büyük önem arz etse de, günümüzde bir karşılığı kalmamıştır.
Dolayısıyla, üretimin artırılması ve tüketicinin korunması amacıyla yeni bir çok oluşum ve gelişme bulunmakta olup, sadece milli ekonomik yararlar gözetilerek üretimin artırılması ve tüketicinin korunması şeklinde genel bir düzenleme yapılıp, özel hususlar gerek Ticaret Kanunu’nda gerekse Tüketici Kanunu’nda düzenlenirse, anayasanın da kalıcılığı sağlanmış ve tüm zamanlara hitap eder şekle getirilmiş olur.
Sonuç:
Cumhurbaşkanlığı başkanlık sistemine geçilmesi ile anayasa değişikliği gündeme gelmiş ise de, sadece bu hususta düzenleme yapılması yeterli olmayacak, gereksiz ve güncelliği kalmayan maddelerin çıkarılması ve daha genel, öz bir anayasanın hazırlanması toplumun menfaatine olacaktır.