Seçimlere kadar yazmaya ara vermiştim. Seçim geçti ve beyaz sayfama kavuştum. Son yazımda gündem depremdi, o günden bugüne neler olmadı ki hayatımızda.
En önemlisi de çıkar savaşları başladı. Gayri meşru yollardan kazanılan paraları eşiyle, dostuyla paylaşamayanlar onları ifşa ederek halk kahramanı olmaya çalıştı, istifa etmesi için adeta yalvarılan bürokratlar sonuna kadar bekledi, kumpas siyaseti geri döndü… Ve sonunda seçimler yapıldı. Gerçi 2. Tur’ a kaldı ama olsun biz dersimizi çıkardık. Bu süreçte kutuplaştırma, yalnızlaştırma, karalama, aklama, şantaj.. bir sürü siyasi oyunu da alenen gördük. Halkımızın düşüncelerini etkilemeye çalışmak yerine adayları geri çekilmeye, suspus olmaya zorlayan bir siyaset örneği. Oysaki insanları diğer canlılardan ayıran özellik akıldır, dildir. Akıllıca bir politika ve doğru kullanılan dilin açamayacağı kapı, giremeyeceği gönül yoktur. Şimdi şapkamızı önümüze koyup düşünme zamanı. Nalına da vuracağız, mıhına da… Birtakım seçmenler yardım yaptıkları afetzedelerin verdiği oydan şikayetçi. Diyorlar ki kardeşim size vatandaş yardım etti, siz hükümeti desteklediniz, görmüyor musunuz? Evet görmüyor olabilirler, görmek istemiyor olabilirler, görmemezlikten geliyor da olabilirler. Peki yardım yapan vatandaş sen o yardımı yaparken karşılığında seçimlerde muhalif partileri desteklemelerini istedin mi? Ve ya bunun için mi yaptın yardımını? Biliyorum ki hayır. Ama yine de bir daha elini vicdanına koymak istersen karşı tarafa beklentini söyle, belki de karşındaki sana borçlanmamak için yardımını kabul etmeyecektir. Peki afetzede kardeşlerim size dönelim, herhangi bir partinin kazananı olmadığı bir seçimde sırf muhalefet de kazanamadı diye parti bayraklarıyla sokağa çıkıp kutlama yapmak yakıştı mı? Bu ülkenin bir çok yerinde eğlence mekanlarına ve ya eğlenmek amacıyla yapılan toplantılara katılmayan, vicdanı rahat etmeyen, müziğin sesini kısan o kadar çok insan varken siz feryatları dinmemiş şehirlerde nasıl yaptınız o kutlamaları. Nasıl içinize sindi? Anlamak mümkün değil. Benim bildiğim bir şey varsa o da patronun biz olduğumuzdur. Seçimler yapılır yöneticiler seçilir ama ev sahipleri değişmez. Bu ülkenin vatandaşı olan herkes, burada ev sahibidir. Hangi düşüncede olursak olalım hepimiz komşuyuz ve “Komşu komşunun külüne muhtaçtır.” Bu şuurla hareket etmeliyiz. Birbirimizi kırmadan, tam tersine yücelterek Atamızdan yadigar “Ne mutlu Türküm diyene” cümlesini sosyal, ahlaki ve ilmi ilişkilerimizle bütün dünya ülkelerinin özendiği bir toplum olmalıyız.
Şimdi önümüzde bir seçim daha var. Biz bu seçime girerken beklentilerimizi, geleceğimizi, ve bugüne kadar yaşadıklarımızı göz önünde bulunduralım. Seçime girecek partiler de, neden seçimin ilk turda bitmediğini, neleri eksik ve ya yanlış yaptıklarını, az oy partiler neleri yanlış yapmışlar, çok oy alan partiler neleri doğru yapmışlar bunlara baksın. Ve herkes her vatandaş oyunu kullansın. Demokrasilerde seçimler bayramdır. Herkes bu bayrama katılsın.
ANIL AKIN