Millet terazisi
Bayram dolayısıyla memleketteyiz. Korona salgını dolayısıyla üç bayramdır görüşemeyen eş-dost ve akrabalar bu bayram acısını çıkardı. Maske-mesafe kuralı büyük oranda sıcak havaların da etkisi ile ihmal edildiğini söylemeye gerek yok. Bu ihmalin faturası önümüzdeki günlerde çıkacak tabiatı ile.
Bizim memleket Balıkesir’in durumu Türkiye geneline göre mavi kategori de seyrediyor. Aşılamada oranı Türkiye genelinde en yüksek iller arasında olduğundan mı yoksa yayıcıların faaliyet alanı dışında kalmasından mı pek anlamış değilim. Çünkü geçtiğimiz yaz dönemi yine Güneydoğu ve Doğu’da bu salgın yaz olmasına rağmen yüksek seyretmiş, sonrasında Ağustos sonu Eylül başı Ankara’yı sarmış ardından Balıkesir ve Marmara’da hortlamış, kış döneminin sonunda Karadeniz’i sarmıştı.
Ne hikmetse Karadeniz ve Marmara salgından kırılırken Güneydoğu maviydi.
Hakikaten bu salgının algoritmasında bölgesel garip seyirler var ki bu durum hakikaten incelenmesi gerekiyor.
Bu köşeyi takip edenler bilir. Korona virüs Çin’de başladığı tarihten bu yana ısrarla bir salgından değil bir saldırıdan bahsederim. Halen bu kanaatim kuvvetlenerek devam etmektedir. Türkiye genelinde salgının bölgesel seyrinin bu açıdan önemi büyük.
Bayram dolayısıyla memlekette olunca konu dolaşır gelir siyasete kilitlenir. Genelde de bizim Ankara’da bulunmamızdan dolayı ‘Ankara’da durum nasıl?’ sorusu ile konu açılır. Bu noktada eskiden Ankara’dan haberler verirdik. Fakat artık işi tersine çevirdik. Bu soruyu milletin düşüncesini öğrenme adına iade edip cevabı da onlardan istiyoruz. “Ankara’dan çok sizler buralardan nasıl görüyorsunuz?” sorusunun cevabı isteyerek sohbete devam ediyoruz.
Taşrada vatandaş her konuda daha açık ve daha şeffaf davranır. İçindekini olduğu gibi döker. Ankara politikacısı gibi davranmaz. Taşrada insanlar oy verdiği siyasi partinin veya ideolojisinin kalıplarına takılı kalmaz. Çok az bir kesimi bu kafada görürsünüz. Bu kesimde genelde okumuş cahillerle sınırlıdır.
Taşranın gündemine Ankara’dan da gözlemlediğim gibi 2023’te yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi girmiş artık. Millet terazisine muhtemel alternatifleri de koyarak tartmaya başlamış.
Bu milleti hafife alan, bu milleti koyun zanneden hangi siyasi kesim olursa olsun büyük yanılgı içine düşecek.
Unutulmasın bu millet 1999 seçimlerinde milletvekilliği seçiminde ayrı, Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde ayrı, İlçe Belediye Başkanlığı seçiminde ayrı, Belediye Meclis seçiminde ayrı, İl Genel Meclis üyeliğinde ayrı, muhtarlıkta ayrı muhtar azalığında ayrı oy kullanarak tarihte eşine pek rastlanmayan bir hüner göstermiştir. Bu hünerini her zaman göstermeye ye de hazır olduğunu son Bayram ziyaretlerin de çok açık gördüm.
Öyle milletin içine karışmadan Ankara’da veya bulunduğu makamlarda oturarak hayal dünyasından yapılan rüyalardaki gibi değil durum. Muhalefet açısından göründüğü gibi karşılarında ne 20 yıllık metal ve mental yorgunluğunun verdiği bir iktidar avantajı var, ne de iktidar açısından göründüğü gibi ülke problemlerine çözüm üretme konusunda başarısı bulunmayan muhalefet handikabı.
Bu sefer her şeyi en ince ayrıntısına kadar teraziye koyup karar verecek bir seçmen kitlesi var.
Vatandaşın iktidarın uygulamalarına körü körüne kabulü ve muhalefetin keskin eleştirilerine kulak kesilmesi yok yani.
AK Parti ilk defa Recep Tayyip Erdoğan’ın gölgesine sığınmış olarak seçimleri götüremeyeceğini anlamak zorundadır. Erdoğan’ın katarına binerek başarı elde etme dönemi yerine bu katarı birlikte çeken ekipler dönemine bıraktı. AK Parti tabanı firen olmayacak, Erdoğan’a yük olmayacak tam aksine yükü omuzlayacak kadrolarla yola devam kararlılığında. Bu durumun kıymeti bilinmelidir.
Bir dönem bazı kesimlerde dış politika konusunda karşılaştığım keskin muhalefet neredeyse tamamen bitmiş. Onun yerini çok ciddi bir dış politik gelecek beklentisi almış.
Kısaca millet terazisi ince eleyip sık dokuma gibi hassaslaşmış. Kulak veren, dikkat eden kazanır.
Kalın sağlıcakla…