Gerçekten dünya belirsiz bir yöne doğru gidiyor. Güç merkezlerinde ciddi kaymalar var. Bu kaymalar kontrollü mü yoksa zorunluluk mu, bunu anlamak biraz zor.
Egemenlerin 100 yıldır devam eden üstünlüğünde halen belirgin bir değişim yok. Fakat gelinen nokta da değişim potansiyelinin çok güçlü olduğu açıkça görülmektedir. Bugün üstünlüğünü elinde bulunduran yapıların geçmişi dünya tarihini göz önünde bulundurduğunuzda çokta uzun yıllara dayanmamaktadır. Kadim bir geçmişe sahip değildir.
İstanbul’un Fethi ile kapanan doğu kapılarının doğurduğu enteresan gelişmelerin sonucu ortaya çıkan bir yapıdan söz ediyoruz. Bu yapının geçmişi 450-500 yıla dayanır. Üretimle başlayan, yenidünyalar ile devam eden finans ile egemen olan bir yapı. Kadim medeniyet yapıları ve kadim devlet geleneklerinin devre dışı kaldığı bir süreç. İnsanlık tarihinin birikiminin dışında kalan bir yapı. Buna karşılık insanlık tarihinin birikimini gölgede bırakan, o birikimi narkozlaştıran bir yapı. Bir nevi ‘Piç’ bir yapı. 100 yıldır sürdürdüğü üstünlüğünde artık bir belirsizliğe doğru yol alıyor aslında. Bu yapının elindeki tek silah finanstır. Bu silah ile dünya uzun süre daha yönetilemez. Finans silahı ile sadece günlük operasyonlar mümkündür. Şu anda dünyada da yapılan da odur. O nedenle dünya egemen güçlerinin etkileri sık yön değiştirmektedir. Çünkü suni şekilde gerçekleştirdikleri denge bozulmuştur. Adeta dalgalı denizde alabora tehlikesi yaşayan tekne misali bir durum söz konusudur.
Bu arada yaşanlar kadim medeniyet geleneği olan dünya tarihinin birikimine sahip unsurların narkozdan çıkması da açıkça görülmektedir.
Geçtiğimiz yıl ölen ABD’nin stratejistlerinden Zbigniew Brzezinski’nin 1998 yılında yazdığı “Büyük Satranç Tahtası” kitabında enteresan bir saplama vardır. Özetle “Bugün için ABD’nin dünyanın lideri olması, bu dünyanın tabiatına aykırıdır. Dünyanın güç merkezi Asya’dır. Eninde sonunda güç merkezi Asya’ya kayacaktır” der. Aslında bugün dünyanın yaşadığı sıkıntı, yaşadığı belirsizlik bu değişimin sancısıdır.
Evet, bugün için bir beka sorunu vardır. Fakat bu beka sorunu egemenlerin güç kaybı sorunudur. Güç merkezinin Asya’ya kayma sorunudur. 500 yılı bulmayan ve adına Batı denilen ‘Piç’ yapının gelecek sorudur. Zbigniew Brzezinski’nin bu saplamasının üzerinden daha 20 yıl geçmedi ki güç merkezinin Asya’ya kaydığı ortaya çıkıyor. Batı’nın beklemediği şekilde Türkiye ise bu güç merkezinin denge unsuru olduğunu ortaya çıkmıştır. Özal ile başlayan ve Erdoğan ile perçinlenen süreçte Türkiye Asya’daki güç merkezinin oyuncusudur. Türkiye’yi 780 bin kilometre kareye sıkışmış bir kara parçası ve Ankara’dan ibaret görenler yanılır. Türkiye sadece buzdağının görünen yüzüdür. Derinliğini tahmin imkânı yoktur. Türkiye’nin geleceği artık kişilere, ideolojilere de bağlı değildir. Bunlar aşılmıştır.
Türkiye’nin geldiği noktada bir seçimle beka sorunu yaşama dönemi bitmiştir. Alaboraya tutulmuş batı egemen teknelerinin sallantılarına bakılarak Türkiye korkutulamaz. Hiç kimse endişe etmesin 31 Mart’ta yapılacak Belediye Başkanlığı seçimleri beka sorunu çıkarmak yerine tam aksine Türkiye’nin bekasını sağlamlaştıracaktır.
Cuma’nın hayrı üzerinize olsun…