Türkiye seçime gidiyor. Siyasi partiler ve ittifakların adayları çok küçük rötuşlar hariç tamam. Seçim kurullarına aday listelerinin verilmesi işi kaldı. Kesinleşen adayların bazıları ise sahalarda.
Aslında adayların belirlenmesi ile seçim sonuçları ağırlıklı olarak netleşiyor. Daha sonraki bölüm taraftarların gövde gösterisinden başka bir durum arz etmiyor. Seçim sonuçlarını belirleyen iki önemli gösterge vardır. Bunlardan biri partinin toplum nazarındaki algısı. Diğeri adayın profili ve ekibi. Partinin genel manada toplumdaki algısı her şeyin üzerinde gelir. Sonrasında aday profili etkili olur. Fakat bu durum siyasetin zayıfladığı ve parçalanmaya yüz tuttuğu dönemlerde farklılık gösterebilir.
Cumhurbaşkanlığı Sistemi dahilinde 31 Mart’ta ilk defa yerel yönetimler seçimine gideceğiz. Bu sistemin ilk meyvesi olan ittifaklar yerel yönetimlerde de yasal alt yapısı olmasa da zorunlu olarak kuruldu. Genelde 24 Haziran seçim sonuçlarındaki seçmen eğilimlerine göre yapılan ittifak hesaplarının ne kadar tutacağını, siyasi partilerin tavanda yaptıkları anlaşmaların tabana nasıl tezahür edeceğini hep beraber göreceğiz.
Toplumsal algıdan gördüğüm kadarı ile bu seçimlerde siyasi partilerin etkinliğinden çok adayların algısı sonuçları belirleyecek. Toplumsal tepkilerden aldığım izlenimlere göre AK Parti’nin Recep Tayyip Erdoğan’ın karizması ile elde ettiği seçim başarıları 31 Mart’ta geçerli olmayacak. Bu seçimde 2002’den bu yana standartlaşmış seçim stratejileri de etkili olmayacak. Düne kadar AK Parti’de seçilmek için “Aday olmayı” başarmak yetiyordu. O nedenle aday olmak için etkili mahfillerde gerekli kulisler yapılıp değişik pazarlıklarla işler bitiyordu. Şu an AK Parti’nin Türkiye geneli aday belirlemeleri alışıla gelmiş yöntemlerle belirlendi. Fakat bu sefer bir taraftan metal yorgunluğu bir taraftan ekonomik sıkıntı seçmenin gözünü partiden çok aday profillerine dikmesine neden oldu.
Bu seçimlerde aday olmayı başarmakla seçimin garantilenmesi imkanı kalmadı. Seçmen adaya bakacak. Bu özellikle iktidar partisinde daha fazla geçerli olacak. Mevcut başkanların tekrar aday gösterildiği yerlerde bu daha önem kazanacak. Tekrar aday olmak yetmiyor. Vatandaş önce insani ilişkilerine bakacak. Sonra beş yıllık çalışmasına bakacak. Öncelikle seçildiği partisinin taraftarına nasıl davrandığına bakacak. Diğer partilerin seçmenlerine yaklaşımına bakacak. Belediyenin elindeki imkanların nasıl paylaşıldığına, etrafında çıkar grubu oluşturup oluşturmadığına bakacak. Yeterince elindeki imkanları halka yansıtıp yansıtmadığına bakacak. En önemlisi de yeni dönemde halkın beklentilerine cevap verme kabiliyetine bakılacak. Yeni aday olanlarda ise profili ile birlikte geçmiş beşeri ilişkileri, yaptığı işlerdeki başarıları, göreve geldiğinde vatandaşın öncelikli beklentilerine yönelik projelerine bakılacak.
O nedenle bu seçimlerin sonuçları adaylar kamuoyuna duyurulmasının ardından netleşmiş durumdadır. Anket çalışmaları bu netleşen durumu tespitten ibaret olmalıdır. Oluşan algıyı değiştirme durumu imkansızdır. Seçim sürecindeki siyaset oyunları sonucu etkilemeyecektir. Adayların belirlenmesinde etkili olan anket oyunlarının seçim sonuçlarını etkileme imkanı yoktur. Anketler üzerinden algı oluşturmak ne muhalefetin işine yarar, ne de iktidarın işine yarayacaktır.
Adayların belirlenmesine, seçim kampanyalarının başlamasına rağmen toplumun geneline seçim heyecanının yansımadığı görülmektedir. Muhtar adaylarındaki yarışın heyecanı belediye başkanlığı yarışında göze çarpmamaktadır. Öyle görülüyor ki muhtarlık yarışı Belediye Başkanlığı seçimlerini gölgede bırakacak. Belediye Başkanlığı yarışındaki bu heyecansız durumu nasıl yorumlamak gerekiyor bilmiyorum.
Cuma’nın hayrı üzerinize olsun…