Evet, dünya fokur fokur kaynıyor. Bu kaynamanın tam ortasında da biz varız. Kaç yazıdır dile getirmeye çalışıyorum. İktidarı ile muhalefeti ile seçim atmosferinden çıkıp fokur fokur kaynayan şu dünyaya yönümüzü dönmemiz, olup bitenleri izlememiz, müdahale etmemiz gerekenlere vaktinde müdahale etmemiz gerekiyor.
Seçim biteli çok oldu. Adaylar açıklanıp vaatler sıralandıktan sonra vatandaşın kararı netleşir. O andan sonrada Allah’tan başka hiçbir güç, hiçbir çalışma seçim sonuçlarını değiştiremez. Bu nedenle pazar günü sadece halkın verdiği kararın tescilini göreceğiz. Onun için gerçek manada yapılan anketler -ki bu anketleri kazananda, kaybedende kolay kolay açıklamaz-de çıkan sonuçları sandıkta da göreceğiz.
Pazar günü Türkiye genelinde seçim sonuçları ne olursa olsun, ister İstanbul, Ankara, İzmir el değiştirsin, İsterse AK Parti bütün Büyükşehirleri kaybetsin veya kazansın Türkiye’nin hızla iç siyasi tartışmalardan sıyrılarak iktidarı, muhalefeti ile birlik havasına bürünerek fokur fokur kaynayan dünyada ortasında bulunduğu kaostan çıkmak için çaba sarf etmelidir. Ben kazandım, sen kaybettin, yok ben kazandım sen kaybettin tartışmaları ile vakit geçirecek zamanınız yok. Kim kazanmış olursa olsun Türkiye kazanmış olacak. Muhalefet elde edeceği üç-beş belediye ile siyasi kaos tamtamları çıkarmaya çalışırsa, iktidar mevcut belediyeleri elinde tutması halinde zafer naraları atmaya kalkarsa ısrarla dikkat çekmeye çalıştığımız dünyanın girdabında yok olmaya sürükleniriz. Kaldı ki bu bazı belediyelerin el değiştirmesi ile muhalefette ciddi manada sorumluluk altına girecektir. Eskisi gibi “iktidar sizde, belediyeler sizde hizmet etmek için bahaneniz yok” gerekçesi de muhalefet için kalkacak. Yerel iktidarlara eskisinden fazla ortak olmuş olacak. Tabiatı ile muhalefetin bundan böyle dünyada olup bitenlere seyirci kalması imkânı yok. Çünkü Türkiye’nin yaşayacağı her Türklü belirsizliği muhalefetin ortak olacağı iktidardaki başarısını da etkileyecek.
Tüm bu nedenlerle ABD’nin Türkiye’ye açtığı ekonomik, sosyal, siyasi ve önümüzdeki günlerdeki askeri şiddetli savaşa iktidarı ile muhalefeti ile hazırlıklı olunması gerekiyor. Dünya çok büyük bir hem askeri, hem ekonomik savaşa doğru gidiyor. Bir taraftan Rusya’nın Venezüella’ya asker göndermesi, bir taraftan Hindistan’ın uzaya gönderilen uyduları füze ile vurma denemeleri, bir taraftan Çin’in yükselen trendi, bir taraftan İsrail’in genişleme politikaları, bir taraftan İngiltere’de AB’den çıkış gerilimi, bir taraftan AB içinde Almanya güç mücadelesi, diğer taraftan Hıristiyan dünya içindeki Balkanlar, Yunanistan, Vatikan, Evanjelist hareketleri arasındaki korkunç savaş bu savaş sonucundaki cinsel sapıklık olayları dünyadaki kaosu daha da tetikliyor.
Türkiye’nin döviz endeksli başlayan ekonomik girdaba sokulmak istenmesi ve sonrasında faizlerin tetiklenmesi, bütün mal ve hizmetlerdeki fiyat artışının getirdiği sıkıntılar çözülmüş değil. Bir taraftan dış müdahaleler bir taraftan alınan tedbirlerin etkilerinin istenildiği gibi olmaması daha dikkatli ve daha çözüm odaklı davranmayı gerektiriyor. Ekonomi yönetimi adına yapılan açıklamaların nasıl anlaşılacağı ölçülmeden ağızdan çıkacak her kelime hedeften şaşmaya neden olacaktır. Son birkaç gündür yaşanan İngiltere merkezli TL üzerindeki gelişmelere dikkat edilmesi kaçınılmazdır. ABD’nin ekonomik savaşına ikinci kez dönüşmemesi gerekir
Kısaca Türkiye fokur fokur kaynayan dünyanın tam ortasındadır. İktidarı ile muhalefeti ile bu girdaptan çıkması gerekir. Onun için 31 Mart sonrası 1 Nisan’dan itibaren Türkiye’de her kesim elini taşın altına koymak zorundadır.
Cuma’nın hayrı üzerinize olsun…