Gündemimiz bir yılı aşkın süredir seçimler olduğundan dünyadaki gelişmelerin ciddiyetinin farkında değiliz. Siyasiler olarak da toplum olarak da dünyadaki gelişmelerde kopmamamız gerekiyor.
Eğer topluma dünyadaki gelişmelerin ciddiyetini hissettiremezsek büyük gaflete düşeriz. Her şeye siyasi çıkar gözlüğü ile bakılmasına devam edersek büyük yara alırız. Dünyadaki gelişmelere de siyasi bloklaşma penceresinden bakılması gibi bir hata ise daha büyük zarar getirir.
Bir yılı aşkın süredir yaşadığımız seçim atmosferi iç-dış, sosyal-ekonomik gelişmelere önemine göre değil siyasi bloklaşmalardaki dogmatik bakışlarla yaklaşılmasına neden oluyor. Öyle bir duruma geldik ki en önemli dış gelişmeler karşısında toplumun bir kısmı ‘Bu gelişme iktidarı daha da yıpratır. Bu gelişme AK Parti’yi bitirir’ düşüncesi ile sevinç çığlıklarına dönüşebiliyor. Toplumun diğer kesimi için ise tam tersi söylemlere dönüşüyor. Adeta her konu takım tutar gibi taraftar cephelerine bölünüyor.
Türkiye’nin bir an önce seçim atmosferinden sıyrılması gerektiğini yazdık durduk. Fakat bir türlü seçim atmosferinden sıyrılamadı Türkiye. Bu durum siyasilerin işine geliyor olabilir. Gündemi oyalayabilir. Belki devlet gündemi böyle meşgul etme stratejisi izliyor. Bilmiyoruz. Ama dünyanın hızla gittiği şiddetli savaş ortamında Türkiye’de toplumun tek yürek olması zorunluluğu bulunuyor. Ateş çemberinin tam ortasında kalan Türkiye’nin toplumun her ferdinin gelişmelerin ciddiyetini görmesi gerekmektedir.
Dünyanın aldığı durum ortada. ABD’nin Büyük Okyanus’tan, Hint Okyanus’a, Akdeniz’den Karadeniz’e, Avrupa’dan Afrika’ya kadar her yerde askeri yığınakları devam ediyor. Biz sadece Suriye’de karşı karşıya olduğumuz durumu görebiliyoruz. Ama Mısır-İsrail-Rum kesimi-Yunanistan-Bulgaristan-Romanya-Ukrayna boyunca tam bir Hilal formu ile ABD kuşatması içindeyiz. Şu an sadece Doğu Akdeniz’de 56 devletin savaş gemilerinin bulunduğu bir manzara gözümüzden kaçıyor. ABD’nin İran bahanesi ile Akdeniz’e getirdiği 6. Filo ve 2 uçak gemisi ortada. Mersin-Antalya Limanlarımızın abluka altında bulunduğunun farkında bile değiliz.
Fatih Sondaj gemisi ve Barbaros Sismik gemilerine yönelik her an saldırı tehlikeleri bulunuyor. Rum kesiminin Fatih Sondaj gemisinde bulunan personele yönelik tutuklama kararı ayrı bir gelişme.
ABD’nin Ortadoğu’da düştüğü zafiyetten kurtulmak ve gücünü artırmak için İran ile girdiği polemiğin hangi noktaya geldiği belli değil. ABD’nin göstermelik ambargo kararı İran’dan çok Türkiye’nin üzerine gelinmesi için bir bahane olacağını gösteriyor. Öyle görülüyor ki İran ateşe körükle gitmenin peşinde. AB’nin ve Rusya’nın “Anlaşmayı bozmaması” tavsiyelerine uymayarak ABD’nin eline koz vermeye devam ediyor.
Bütün bu gelişmeler ortada dururken Türkiye bir türlü seçim atmosferinden çıkamadı. Seçim ise toplumsal bloklaşma demektir. Gelişen olaylara siyasi çıkar açısından bakma demektir.
Devletin bütün unsurları başta iktidar-muhalefet ve Meclis olmak üzere acilen toplumsal bilinçlenmenin dünyanın gittiği kaostan Türkiye’nin en az zararla çıkmasını sağlayabilecek düzeye gelmesi sağlanmalıdır.
Bu kaostan Türkiye bütün toplum olarak tek yürek olmadan çıkamaz. Aksi taktirde bu kaos bizi yutar. Çünkü dünyanın girdiği kaosun girdabı bizim çevremizde dönüyor. Kapılırsak kurtulmamız zordur.
Cuma’nın hayrı üzerinize olsun…