Ankara'nın İlçe ve Semt İsimlerinin Ortaya Çıkış Hikayeleri

Başkent Ankara'nın ilçe ve semtlerinin adlarının nereden geldiğini biliyor muydunuz?

kazan

kazan ismine ilk defa 1530 tarihli tapu tahrir kayıtlarında rastlanıyor. kazan’da, ilhanlıların ankara’ya egemenlikleri zamanında 'gazan han' adına basılmış sikkelerin buluntuları dikkat çekiyor. bu rivayete dayanarak 'gazan' isminin zaman aşımına uğradığı ve 'kazan' olarak değiştiği bilgiler arasında yer alıyor. ayrıca yapılan ankara savaşı esnasında osmanlı ordusunun yemek ihtiyacını karşılamak üzere bölgeye dev kazanlar kurulmasından dolayı ilçeye bu ismin verildiği rivayet ediliyor.

akyurt

ankara’nın kuzey doğusunda yer alan akyurt (ravlı), cumhuriyet döneminde ilçe merkezi olan köylerimizden birisidir. 'ravlı' adıyla bilinen bu köy, 1463 yılı kayıtlarında 30 haneli olduğu bilinir. ravlı köyünün tamamı 1. murad döneminde yaşamış hayırsever melike (melek, meleki) hatun’un medresesinin vakfına aittir. 21 köyün bağlı olduğu nahiye merkezi olan ravlı köyü 1990 yılında resmi gazete yayımlanan kanunla akyurt olarak ilçe merkezi olur.

beypazarı

beypazarı’nın tarihinde hitit, frig, galat, roma, bizans, anadolu selçuklu ve osmanlılar’ın egemenliği altında kaldığı bilinmektedir. rivayetlere göre, m.s 491-518 yılları arasında hüküm süren bizans imparatoru anastasios’un döneminde piskoposluk merkezi olarak bilinen beypazarı (lagania) ziyaretinde şehrin adını 'lagania-anastasiopolis' yani 'anastasios kenti kaya doruğu ülkesi' olarak değiştirir. başka bir bilgide, beypazarı’nın, ilk fatihi kütahya beylerinden germiyanoğlu yakup şah’ın veziri dinar hezar’ın olduğu ve onun için şehre 'germiyan hezar' da denildiğinden bahsedilir. bölge, osmanlı devleti’nin toprak rejimi ve tımarlı sipahi merkezlerinde ticari ve ekonomik hayatın yoğunluğundan dolayı 'beğ bazarı' olarak da adlandırılmıştır.

ayaş

tarih boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapan ayaş, ankara’nın kuzeybatısında yer alıyor. ipek yolunun durağı olan ayaş, bir türkmen oymağı adı olduğunu bilinmesiyle birlikte öztürkçe kökenli 'parlak, aydınlık gece' anlamına da geliyor. gezdiği yerlerde toplumların yaşama düzenini ve özelliklerini yansıtan büyük türk seyyahı evliya çelebi’nin seyahatnamesi’nde ayaş’tan bahsedilmektedir.

polatlı

menteşe köyünün 1860 yılında sivritepe eteğine kurulan polatlı, 1 ağustos 1926 tarihinde 877 sayılı kanunla ilçe oldu. frigya krallarından pulat’ın, bu bölgeye yerleşmesinden dolayı kendi isminin bölgeye verildiği ileri sürülmektedir. farsça kökenli pulat, çelik ya da kuvvetli anlamına gelmesinden dolayı polat olarak türetilmesi ihtimaller arasında yer alıyor. bir diğer iddia ise şehrin adını bu bölgede yaşayan ve atlarıyla meşhur olan yakup ağa’dan aldığıdır. yakup ağa’dan bahsedenlerin kendisine 'bol atlı yakup ağa' dedikleri ve bunu daha sonra 'bol-atlı' şeklinde kısaltarak zaman içerisinde 'polatlı' olarak kaldığı halk arasında söylenir.

etimesgut

tarihi kaynaklarda etimesgut değişik adlar almıştır. bölge, amaksyz, amaksis, amaksuz, akmasuz, ahi mesud, etimesud ve etimesgut olarak en son haline gelmiştir. etimesgut belediyesi’nin verdiği bilgilere göre, atatürk’ün örnek nahiye olarak 1929 yılında kurduğu etimesgut’un, eski adı ahimesud’dur. bölgede ahi mesud ismiyle bir ahinin yaşamasından dolayı bu ismi aldığı bilinir.

pursaklar

pursaklar isminin doğuşunda bir çok rivayet bulunmaktadır. pursaklar eski muhtarı kemal çelik, eski zamanlarda pursaklar’ın ormanlık alan olması nedeniyle pür-saklar (yapraksaklar) denildiği bilgisini veriyor. bir başka görüşe göre, pursaklar isminin 1463 yılında osmanlı dönemindeki kayıtlarda 'busaklar' olarak geçtiği belirtiliyor. 17. yüzyılda 'busaklar' isminin 'pursaklar'a dönüştürülüp, ankara’nın merkez köylerinden birisi haline getirildiği anlatılıyor. ankara savaşı’nın yapıldığı yer olarak bilinen pursaklar, moğolların fil ordusunun bu bölgede saklandığı konusunda iddialarda, önceleri 'filsaklar' olan bu bölgenin isminin, zamanla değişerek ilk önce 'pirsaklar' daha sonra da günümüzdeki adı ile 'pursaklar' olduğunu söyleniyor.

kızılcahamam

kızılcahamam, ilk çağlara kadar uzanan tarihinde, yabanabat, çorba ve son olarak da kızılcahamam ismini aldığı iddia ediliyor. ayrıca, 'kızılcahamam' isminin yöre toprağının rengi ile yörede bulunan şifalı kaplıcalarından aldığı tahmin edilmektedir.

çubuk

'çubuk' kelimesi, türklerde erkek ismi, aşiret ismi ve yer adı olarak kullanılmıştır. çubuk’un isminin de 11. yüzyılda selçukluların, sultan melikşah devrinde anadolu’daki fetih hareketlerine katılan türk beyi, yani çubuk bey’den almış olduğu biliniyor. başka bir rivayete göre, çubuk yöresinin bulunduğu ovanın suyu oldukça boldur. bundan dolayı yerleşim alanı çayırlık, çimenlik, kavak, söğüt ve bağ çubuklarıyla kaplıdır. daha önce çayırlık olan bölgeye, çubuğu bol olmasından dolayı 'çubuk' adı verilir.

bala

farsça kökenli olan bala, yüksek, yukarı anlamına geliyor. bala’nın 600 yıl önce kara ali adında bir türk tarafından veya süleyman gürbüz han tarafından kurulduğuna dair söylemler bulunuyor. aynı zamanda ilçe, tarih boyunca 'kasaba-i bala, bozulus sancağı, tabanlı kazası' olarak adlandırılmıştır.

mamak

1983 yılına kadar çankaya ilçesinin bir semti olan mamak, daha sonra ankara’nın merkez ilçelerinden bir haline geldi. geçmiş zamanlarda ankara’da uzun zaman hüküm süren ahiler, bölgeyi kuran ve yönetenlerin isimlerini yaşatmak için mekanların adına yönetenlerin adını verirdi. bu bölgeler, orayı idare eden ahi büyüklerinin isimleriyle anılırdı. örneğin ahi mamak, ahi mesud, ahi tura gibi... ahi mamak, bölge olarak idaresi altında olduğu için buraya ismini verdiği iddia ediliyor. ankara’nın osmanlılara geçmesinden sonra burada bulunan çiftliğe tahir komutan atanmasından dolayı bölgeye tahir mamak da denildiği rivayet ediliyor.

nallıhan

1983 yılına kadar çankaya ilçesinin bir semti olan mamak, daha sonra ankara’nın merkez ilçelerinden bir haline geldi. geçmiş zamanlarda ankara’da uzun zaman hüküm süren ahiler, bölgeyi kuran ve yönetenlerin isimlerini yaşatmak için mekanların adına yönetenlerin adını verirdi. bu bölgeler, orayı idare eden ahi büyüklerinin isimleriyle anılırdı. örneğin ahi mamak, ahi mesud, ahi tura gibi... ahi mamak, bölge olarak idaresi altında olduğu için buraya ismini verdiği iddia ediliyor. ankara’nın osmanlılara geçmesinden sonra burada bulunan çiftliğe tahir komutan atanmasından dolayı bölgeye tahir mamak da denildiği rivayet ediliyor.

keçiören

tarihte keçiören adının nereden geldiği hakkında bir çok rivayet bulunmaktadır. keçiören ismi ilk olarak 1463’te 'ankara mufassal tahrir defteri'nde karye-i kiçiviran tabi-i kasaba' (kasaba’ya bağlı kiçiviran köyü) olarak geçer. kiçiviran kelimesi 'küçük viran' anlamına gelir. 1530’lu yıllarda bölge keçi-viran olarak zikredilir. bir başka rivayete göre, keçiören ismi söylenip yazıldığı gibi 'keçi’lerin ören yeri' kelimelerinin birleşmesiyle oluşur. keçiören, ankara keçisi’nin otlak yeri olmasıyla birlikte tarihi yerleşim yeri anlamında ören kelimesiyle birleşmiştir.

haymana

osmanlı devletinin kurucusu osman gazi’nin annesi hayme ana, ilçe merkezinde vefat etmesi ve buraya defnedilmesinden dolayı bölgeye 'hayme ana' adı verildiği doğrultusunda söylemler vardır. haymana kelimesi, divan-ı lügatit türk’te mera, otlak ve yeşillik anlamına gelir.

güdül

ilçe, anadolu selçuklu hükümdarlarından ı. mesut’un eniştesi ve ankara emiri olan şehabüldevle güdül bey tarafından şimdiki yerinde, tahminen 850 yıl önce kurulmuştur. 1 eylül 1957 yılına kadar ayaş ilçesine bağlı bir nahiye olduğunu bilinmektedir. ilçe isminin güdül bey tarafından geldiği tahmin ediliyor.

sincan

ilçe, anadolu selçuklu hükümdarlarından ı. mesut’un eniştesi ve ankara emiri olan şehabüldevle güdül bey tarafından şimdiki yerinde, tahminen 850 yıl önce kurulmuştur. 1 eylül 1957 yılına kadar ayaş ilçesine bağlı bir nahiye olduğunu bilinmektedir. ilçe isminin güdül bey tarafından geldiği tahmin ediliyor.

altındağ

milat önce ve sonra yerleşmelerin bulunduğu ilçeyi ilk frig kralı midas kurar. ilçe, 'antik ve osmanlı ankara’sı' olarak bilinmesinin yanı sıra anadolu selçuklu’sunun 'melik' şehri olmuş ve osmanlı’nın eyalet merkezliğini yapmıştır. zengin bir tarihe ve kültür mirasına sahip olan ilçe, başkentin ilk yerleşim alanı olması nedeniyle tarihi açıdan çok önemli eserlere ev sahipliği yapar. bu yüzden bölge olarak değerli arsalara, evlere sahiptir. bölgede yaşamanın pahalılığından ve değerli mekanların, arsaların olması, altın gibi değerli görülmesi ve ilçede yer yer yüksek kesimlerinin olmasından dolayı bölgeye 'altındağ' adını verildiği rivayetler arasında bulunuyor.

çamlıdere

kuruluşu eski zamanlara dayanan çamlıdere, eski yıllarda 'kuzviran' olarak anıldığı bilgiler arasında yer alıyor. ilçede türbesi bulunan ömer’ül faruk’un 4’üncü soyundan şeyh ali semerkandi’nin yöreye gelip yerleşmesiyle bölge şeyh ali köyü (kuzviran) olarak anılmaya başlar, daha sonra da 'şeyhler' olarak değiştirilir. bölge, şeyh ali semerkandi diyarı olarak ta bilinmektedir. 1953 tarihinde çıkarılan 6191 sayılı kanunla ilçe statüsünü kazanan çamlıdere, bölgede bulunan dere ve etrafındaki çamlardan dolayı bugünkü ismini aldı.

çankaya

çankaya ilçe ismiyle ilgili olarak çeşitli rivayetler bulunmaktadır. bölgedeki bir su pınarının üzeri tamamen yeşil yosunlarla kaplanmış havuza benzer bir kayanın üzerinden geçmesi ve bu suyun bir çok hastalıklara şifa canlara can olmasından dolayı bölgeye 'can-kaya' ismi verildiği sanılıyor. rivayete göre, zaman içerisinde harplerde yıkılan suyun geldiği gözü kapanır, daha sonra suyun gözü açılır, ama eskisi gibi dertlere deva, hastalara şifa olmaz. lakin 'cankaya' adı bugüne kadar gelmiştir. başka bir rivayette, ilçede bulunan papaz bağı bölgesinde eski zamanlarda bir kilisenin olduğu ve bu kilisenin tapınma saatlerinde buradaki çanın sürekli çaldığı doğrultusunda söylemler bulunuyor. bölgede eskiden çengi oynatılmasından dolayı 'çengikayası' olarak da zikredildiği öne sürülüyor.

elmadağ

1530 yılı belgelerinde kasaba nahiyesine bağlı bölge, 'yozgad köyü' olarak bilinir. köy, osmanlı devleti döneminde 'hac yolu' üzerinde bulunması dolayısıyla bir derbent (karakol) görevi görür. daha sonraki yıllarda bala kazasına bağlı bir köy olan 'yozgad', milli mücadele yıllarında önem kazanmasından dolayı 'küçük yozgad' adı ile nahiye merkezi olur. 1934 yılından itibaren kurulan fabrikalardan dolayı belde gelişerek büyümeye başlar. küçük yozgad, 27 mart 1944 tarihinde çankaya ilçesine bağlı elmadağ isimli nahiye teşkilatı haline gelir. bölgede bulunan elma ağaçları ile dolu olan tepe ve dağlarından bu adı aldığı rivayet edilmektedir.

gölbaşı

1923 yılında kadar örencik köyüne bağlı 10 haneli 'gölhanı' adıyla anılan bir mahalle iken, bucak müdürlüğü ve jandarma karakolu’nun bu bölgeye taşınması sonucunda ismi 'gölbaşı' olarak değişir ve bucak merkezi olur. aynı zamanda ilçe bünyesinde bulunan gölden ismini almıştır. 30 kasım 1983 tarihinde 2963 sayılı kanunla gölbaşı, ilçe haline gelir.

kalecik

kalecik kalesi’nin, romalılar devrinde bursa tekfuru tarafından kızına çeyiz olarak yaptırıldığı bilinmektedir. ilçe ismini bölge ortasında, çevreye hakim tepe üzerinde bulunan küçük kaleden almıştır.

şereflikoçhisar

isminin kökeni bölgeye türkler yerleşmeden önceki ismi archelais garsaura idi. osmanlı kaynaklarında adı, 'koşhisar' olarak geçen ilçe ismi, 'çift kale' anlamına geldiği sanılmaktadır. bu sözcük zamanla koçhisar’a dönüşmüştür. rivayete göre, şerefli aşiretinden ve buradaki kaleler bağlantısından ötürü de isminin başına şerefli sözcüğü konmuştur. ancak, burada yaşayanlar balkan, çanakkale ve kurtuluş savaşlarında çok şehit vermesinden ötürü de şerefli sözcüğü yasa ile bölgeye verilmiştir.

yenimahalle

artan konut sıkıntısı yüzünden yeni bir mahalle oluşturulması için 1946-1949’lı yıllarda ankara’nın 9. belediye başkanı dr. ragıp tüzün’ün girişimleriyle yenimahalle kurulmuştur.

saimekadın

mamak’a bağlı saimekadın mahallesi’nin isminin 1402’de çubuk ovası’nda yapılan ankara savaşı’ndaosmanlı ordusuna yardım eden bir kadından geldiği biliniyor. kaynaklarda, osmanlı askerine yardım eden saime kadın’ın isminin oturduğu bölgeyle anılmaya başladığı ifade ediliyor. bir başka kaynakta ise hacı bayram veli’nin soyundan gelen ve bölgede bahçeleri bulunan 'saime hatun'un semte adını verdiği belirtiliyor.

halk arasında anlatılan bir başka öykü ise şöyle:

'saime kadınla alışverişte bulunan biri aldığının karşılığını getirip vermiş. saime kadın eline tutuşturulan bir tomar parayı saymaya başlayınca parayı veren eksiksiz olarak ödemede bulunduğunu anlatmak üzere, ’sayma kadın, sayma kadın’ diye uyarmış. böylece kadının adı ’sayma’dan türeyerek saime olmuş ve bölgenin ismi de böyle anılmaya başlanmış.'

solfasol

hacı bayram veli’nin doğup büyüdüğü yer olarak bilinen solfasol semtinin gerçek adının zülfazıl (faziletli, erdem sahibi kişi) olduğu çeşitli kaynaklarda yer alıyor.

balgat

'kat/gat' kelimesinin öz türkçe’de şehir anlamına geldiği ve balgat’ın 'balşehir' olduğu kaynaklarda yer alıyor.

cebeci

kelimenin sözlük anlamı, osmanlı’nın yeniçeri ordusunda silah yapan ve bakımıyla görevlendirilen, savaşta silah ve cephaneyi orduya ulaştıran yaya kapıkulu ocaklarından bir sınıf askerdir. osmanlı dönemindeki cebeci kışlalarının bugünkü cebeci semtinde kurulmasından dolayı bölgenin ismi de buradan geliyor.

dikmen

sözlüklerde koni biçimindeki tepe, dikilerek oluşturulan ağaçlık, dik arazide orman olarak belirtilir. ankara’nın yüksek tepelerinden biri olan dikmen’in artık koni biçimli olup olmadığı anlaşılmamaktadır ancak semtin tepe sırtlarında kara çam ormanı bulunmasından dolayı bölgeye bu isim verilmiştir.

kasalar

mevkisi, meyve ve sebze kasalarının geniş bir arazide depolanmasından dolayı bu adı almıştır.

ayrancı

eskiden yoğun olarak görülen rumlara ayrancı denilmesinden dolayı bu bölgenin isminin ayrancı olduğu söylenir.

bentderesi

ankara’nın su ihtiyacının karşılanması amacıyla hatip çayı üzerine bent kurulması, bu bölgenin bentderesi olarak anılmasına neden olmuştur.

dikimevi

giysi ve çamaşır dikilen iş yeri, terzi bulunan bölgeye dikimevi denilmiştir.

kırkkonaklar

başlangıçta 40 hane bulunan semt, kırkkonaklar adıyla anılmıştır.

dışkapı

ankara’nın giriş ve çıkış kapısı olarak nitelendirildiği için bu ismi almıştır.

akköprü

bugün büyük bir alışveriş merkezi ve metro istasyonunun bulunduğu akköprü semti, adını çubuk çayı, incesu deresi ve hatip çayı’nın birleştiği noktada 1222’de selçuklu komutanı alaaddin keykubat tarafından yaptırılmış, 3’ü büyük toplam 7 kemerli köprüden almıştır.

günümüze kadar değişen semt isimleri

esenboğa kelimesi aslında bir şahıs ismidir. ankara savaşı’nda başarı gösteren timur’un generallerinden isen buga’nın (mutlu, kutlu, güzel, iyi ve sağlıklı öküz) ismi zaman içerisinde esenboğa olarak günümüze gelmiştir.

evliyalar semti olarak nitelendirilen bağlum, 1530’da anadolu vilayetinin ankara kazasına bağlı bir köy olup devlet arşivleri genel müdürlüğünün yayınladığı 438 numaralı muhasebe-i vilayet-i anadolu defteri (937-1530) isimli eserin 354. sayfasında katip hatası olarak 'yavlum' diye kaydedilmiştir. ancak daha sonraki yıllarda 'bavlum' olarak değiştirmiştir.

telsizler: telsizler bölgesindeki türk telekom kültür merkezi olarak kullanılan yapılar, 1928’de telsiz istasyonu olarak yapılmış ve 1951’e kadar ankara telsiz irsal istasyonu olarak hizmet vermiştir. çok sayıda telsiz direği olmasından dolayı semte telsizler adını vermiştir.

gökçegöl olarak da anılan mogan gölü’nün adı söylentiye göre, tarikat önderi anlamına gelen 'mugan'dan gelmiş ve zamanla mogan'a dönüşmüştür.

elvankent: adını, ahi elvan hazretleri’nin türbesinden almıştır.

peçenek:mevkisinin adı, oğuzlar’ın 24 boyundan gökhan kolu olan 'beçene'den gelmiştir. peçenek sözcüğünün kökü olan beçene kelimesinin sözlük anlamı 'çalışkan, gayretli'dir.

adını coğrafik özelliklerinden alan mekanlar

ankara’nın yüksek yerlerinden etlik, yapılaşmanın olmadığı dönemlerde çok fazla rüzgar alan semt olmasıyla bilinirdi. hava akımına maruz kalan bu bölgede kesilen hayvanların etleri burada muhafaza edilmiş ve bölgeye coğrafi koşullarından ötürü etlik ismi verilmiştir.

öveçler'in sözlük anlamı '2-3 yaşındaki erkek koyun'dur. ancak 'öveçler' kelimesi, kitaplarda yer alan bilgiye göre, 'keklikten ufak, keklik gibi öten, avcıları peşinden koşturan sevimli kuş' anlamına gelir ve bu kuşların bölgede çoğunlukla bulunmasından dolayı buraya öveçler denilmiştir.

dilimize farsça’dan geçmiş 'seyran' sözcüğü 'gezinme ve bakıp görme, geçirme' demektir. üzüm bağlarının da bulunduğu ankara’nın yüksek kesimi seyranbağları, zamanında gezinti yeri ve çevreyi görme imkanı veren bir alan olmasından dolayı 'seyran' ismini almıştır.

ankara hukuk fakültesi ile siyasal bilgiler fakültesinin arka tarafları olan topraklık’ın da ilginç bir hikayesi var. işi olmayan kimseler, bölgeden aldıkları killi toprağı eşeklerle mahallelerde dolaştırarak 'bebe toprağı' satarlardı. tahta beşiklere serilen toprağın bebeği daha iyi uyuttuğu ve geliştirdiği söylenirdi. bu hikmetli toprak, bölgeye ismini vermiştir.

önceleri keltepe olarak anılan hacettepe, ağaçlandırma çalışmalarının ardından 17. yüzyıl başlarında hacıtepesi mahallesi olmuş ve ağızlarda 'hacettepe'ye dönüşmüştür.

fransızca kökenli bir kelime olan şose’nin anlamı ise 'taş kırıkları veya kum kullanılarak yapılan yol' demektir. eski zamanlarda taşlı ve kıvrımlı yollarının olması nedeniyle bu ismi almıştır.

tınaztepe’nin sözlük anlamı, dövülerek savrulmaya hazırlanan ekin yığınıdır. buna bağlı olarak, mahallede ekin yığınlarının bulunmasından dolayı bölge bu adla anılmıştır.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri