Biliyorum bugün herkes dünü ve yeni kabineyi tartışıyor. Belki bugün beklenen yazı da bu. Ama ben kabine değerlendirmesi yerine bölge ve Türkiye’deki yeni sistemin aslında ne olduğuna dair değerlendirmeye devam edeceğim.
Yazımın başlığındaki gibi yıllardır bazılarımızın yüksek sesle dillendirdiği, ‘Türkiye Anadolu’dan ibaret değildir’ savı, bölge gelişmeleriyle bizi Anadolu dışına çıkmaya mecbur bırakıyor.
Gelişmelere bakınca; bir yönüyle Asyalı, bir yönüyle Avrupalı olan Türkiye, aslında bir nevi (deyim yerindeyse) siyasi laboratuvar olarak kullanılıyor. Sanki yeni dönemde ,yeni bir deney başlıyor. Neyin nasıl olacağı, ne olacağı henüz belli olmayan bir dönemin siyasi laboratuvarıyız.
Hem batı üzerinden gelen olayların Türkiye’de denenmesi ile karşı karşıyayız. Hem de Asya üzerinden.
Uzun zamandır artık sesli olarak da tartışılan ‘Kemalizmin sonu geldi’ TEHLİKELİ savı ve batı kaynaklı birikimler ile bu deney yapılıken; diğer yandan Asya’ya açılım projesinin de doğrudan içersindeyiz. ( Ki bu noktada Rusya üzerinden gelen dünya tarihinin analizi çok önemlidir.) Bu deyim yerindeyse, ‘BOZKIRIN ŞEKİLLENMESİ’ dir. Ve bizim ‘Bozkır’a da hangi plan ve projeleri uygulayacağımıza çok hızlı karar vermemiz gündeme gelecektir.
Orta Asya, Kuzey Asya , Balkanlar hepsi bu ‘BOZKIR’ın bölümleridir. Ve yeniden şekillenecektir. Hazar sonrası dağılmalar sonucunda gidenler ile gittikleri yerde yeni devlet yapıları kurulacaktır. Türkiye içinde ise Kemalizmin çökmesi iddiaları noktasında yeni bir ideolojinin de geliştirilemediği ortadadır. Bu boşluğun farkında olup da doldurmak isteyen kesimler de Nazizm ve faşizme dayalı yapılarıyla Atatürk ve Kemalizm yerine geçememektedirler.
Bu nedenledir ki, Türkiye’de bazı yapılar hem de ana yapı; Kemalizm üzerinden batının yeni deneyleri ile tasfiye edilmektedir. Ve Türkiye’nin önüne şimdi Bozkır’a açılma deneyi konmaktadır. Türkiye ‘sınırları’ belli olmayan ‘Bozkır’a açılmaktadır.
Artık yeni dönem geçmişin yapısından geleceğin yapısına giderken; küçük Asya olarak büyük Asya’ya açılmamız söz konusudur. Ve bu bozkırın sınırları çok açıktır. Rusya, Kafkasya, İran, her yer bozkırdır. Yani ucu bucağı belli olmayan bir coğrafyadır söz konusu olan. Ve batı bizi buna zorlamaktadır daha da zorlayacaktır. Bundan sonra gelinen nokta da, hem batının çıkarları noktasında büyük kavga vermemiz gerekecekken, hem de bozkırın arazisinin zorluklarına hazır olmamız gerekmektedir.
Bunun vatandaş boyutundaki yansımaları yeni sistemde tek KHK’lar ile yönetilme ve tek KHK ile devlet kurma uygulamalarını karşımıza getirmektedir. Avrupa ve Amerika arasında kalan ya da kalacak Türkiye, kendi planlarını oynamak üzere oyun kurma mecburiyetindedir. Bunun da yolu oyunu bilmekten geçmektedir.
Peki oyun nedir?
Oyuncular kimdir? Kim kiminle işbirliği içinde ve kim kimin çıkarlarıyla karşı karşıyadır?
Görünen o ki, Avrupa’da Avusturya, Hollanda, Belçika, Danimarka yani 4 küçük Cermen asıllı ülke, Büyük Almanya olarak doğuya açılacak. Yani ‘bozkır’ alanı Ruslar ve Türklerin elinden alınacak. Ki, Merkel bu bilinç ile seçimden sonra Recep Tayyip Erdoğan’ı beklediğini ve Erdoğan ile görüşeceğini ilan etti.
Bir diğer önemli süreç Amerika-Rusya arasında sürmektedir. Trump ile Putin’in gerçekleştirecekleri zirveden ne çıkacağı her zamankinden daha önemli hale gelirken zirve aynı zamanda Avrupayı büyük baskı altına almıştır. Zirvenin sonuçları da, yeni ipuçları ve yol haritası belirlemekte önemli olacaktır. Çünkü bu zirve ile haritalar ve yeni sistemin Türkiye’ye de mecbur kılabileceği/getirebileceği fedaratif yapılar, bir bir yeni dönemde şekillenebilecek olası beklentilerdir.
Peki bu anlamda risklerimiz ve tehlike alanları nelerdir? Yarın devam edeceğim.