“Türkiye Birleşik Devletleri, olsun.
Federal Türkiye de, olabilir.”
Amerika’nın piyasamıza sürdüğü yeni Truva atı ve artık gizlenemeyecek
duruma gelen emperyalizm “gülü” böyle buyurmuşlar.
İçerde perişan, dışarıda şaşkın iktidarın yarım bırakma ihtimali olan işleri
tamamlamaya hazır nöbetçi siyasetçi ortaya çıktı.
Tayyip Erdoğan’ı Başbakanlığa, Melih Gökçek’i Ankara Belediye Başkanlığı’na taşıyan
CHP yerel yönetimlerle ilgili çekinceleri kaldıracağını programına almıştı.
Bu Türkiye’yi parçalamak anlamını taşır.
Suriye’deki oyunlar Türkiye’yi bölmenin alt yapısını hazırlamak için düzenlenmiştir ama iktidar ve muhalefet içine düştükleri aymazlığın girdabında dönüp duruyorlar.
“Atatürk’ün Partisi” olma iddiasıyla yıllardır milleti kandıranlar, üst üste aldıkları seçim yenilgilerini de Atatürk’e fatura ettiklerini fark edemeyecek kadar gaflet içindeler.
Bu oyun mutlaka bozulmalıdır.
Ankara Melih Gökçek’ten kurtuldu ama Türkiye’yi AKP ve Erdoğan’dan, Atatürk’ü de CHP’den kurtarmak için milletin huzuruna çıkacak parti başarılı olacaktır.
Cumhuriyet içerikleriyle birlikte korunmalıdır.
Türkiye’nin hızla yuvarlandığı felaket çukurundan kurtulabilmesi için yeni bir siyasi atağa ihtiyaç vardır.
Millet sıkıntı ve bunalım içinde çırpınıyor.
“Vatanı böldürmeyeceğiz, halkı soydurmayacağız” diye ortaya çıkılma zamanı geldi.
Hukuk, adalet, demokrasi, barış, huzur ve refah içinde yaşayan bir Türkiye özlemi giderek artıyor.
Din siyasette kullanılmamalı, ama kullanılıyor.
Milli değerler siyasette kullanılmamalı, ama kullanılıyor.
Atatürk siyasette kullanılmamalı, ama kullanılıyor.
“Atatürk CHP’nin elinden kurtarılmalı” cümlesi kimseyi incitmesin.
Partinin 6 okunun karşılığı olan hangi ilkenin içi doldurulmuştur?
Devletçilik çoktan çöpe atıldı.
Milliyetçilik sadece bırakılmakla kalmadı, milliyetçiler “faşist” diye suçlandı.
Halkçılık, halkı aşağılayan tuhaf bir U dönüşüne çevrildi.
Cumhuriyetçiliğin içi boşaltıldı.
Devrimcilik, karşı devrim destekçiliğine dönüştü.
Laiklik ise akıllara zarar bir işgüzarlıkla “devlet dini” gibi dayatıldı.
CHP Genel Sekreteri Önder Sav geçmişte kameralar önünde Hacca giden bir dindarla alay etme saygısızlığını yaptı.
Ordudaki et beyinli bazı generallerle el ele baş örtülü kadın ve kızlara savaş açıldı.
Her sokak köşesine, her meydana, hatta market önlerine bile Atatürk büstü koyarak Atatürkçülük yaptıklarını sananlar Cumhuriyetin kurucu önderini küçük düşürdüklerini bir türlü anlayamadılar.
Atatürk’ü sevenler, onun yolunda gittiğini iddia edenler, Atatürk’ün partisi olmakla övünenler, 10 Kasım 1938’den sonra Türk Devrimine hangi katkıda bulundular?
Gerçek Atatürkçülük, onun bıraktığı yerden bir adım ileri gitmektir.
Bugün neredeyiz?
Her eve renkli televizyon almak, ellerde en son cep telefonu ile gösteriş yapmak, yarı aç gezip otomobil almak, evlerde doğal gaz kullanmak kaçınılmaz değişimlerdir.
Eğitimde, bilimde, sosyal yapıda, iç ve dış siyasette, sanatta 10 Kasım 1938’in neresindeyiz?
Atatürk adına 27 Mayıs darbesi, 12 Mart tecavüzü, 12 Eylül darbesi yapıldı.
Başbakan üç bakanı ile birlikte asıldı.
Bir bakan Harp okulunda öldürüldü.
Meclis iki kez kapatıldı.
Yüz binlerce insan cezaevinde çürütüldü.
On binlerce genç işkencelerde sakat bırakıldı.
Hukuksuz idamlar, yargısız infazlar, keyfi tutuklamalarla yüz binlerce aile ocağı söndürüldü.
Ve bir parti çıkıyor “biz Atatürk’ün partisiyiz” diyebiliyor.
Atatürk CHP’nin elinden kurtarılmalıdır.
Kızanlar, incinenler, karşı çıkanlar yakın tarihe bir göz atsınlar.
Bana hak vereceklerdir…