Seçim yaklaşıyor.
Seçim sandığı ile ilk kez yaklaşık 150 yıl önce, birer ‘teba’ olarak tanışan halkımız, Cumhuriyet’in 100’üncü yılında birer ‘Yurttaş’ olarak bir kez daha oy kullanacaklar.
Günler geçerken, seçim sonuçları ve sandık güvenliği ile endişeler de dile getiriliyor.
Depremle yıkılan 11 ilde sağlıklı bir seçim yapılıp yapılmayacağı tartışılıyor.
Ve tabi, anayasa referandumu ve son İstanbul Belediye Başkanlığı seçiminde yaşanan sürprizlerin hafızalardaki tatsız izleri söz konusu. Malum anayasa referandumunda kanunun açık hükmüne rağmen mühürsüz oylar geçerli sayıldı ve İstanbul seçiminde de, aynı sandıkta kullanılan üç oy geçerli, Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi geçersiz sayıldı ve tekrarlatıldı.
Bunların yanısıra, çoğunlukla yurtdışında, 20 yıllık bir iktidarın koltuğu terk etmesinin güçlüğü dile getiriliyor. Bu iddiayı öne sürenler, Türkiye demokrasisinin otoriterleştiğini, bu tür otoriter ülkelerde ise yönetimlerin sandıkla kolay kolay değişmediği varsayımından hareket ediyorlar.
Almanya’nın Türk kökenli Tarım Bakanı Cem Özdemir de, bu endişeyi dile getirmiş ve "Seçimlerin manipüle edileceğine ve Erdoğan'ın görevden ayrılmayacağına dair endişeler yersiz değil" demiş.
Özdemir bu endişesini destekleyen faktörleri de, Erdoğan'ın siyasi rakiplerini hapse atması, HDP'yi kapatmak istemesı, toplanma ve bilgi alma özgürlüklerini büyük ölçüde kısıtlaması ve AKP'nin geçmişte kaybettiği İstanbul seçimi tekrarlatmasını göstermiş.
Yeni bir kitap çalışması için, Atatürk’le ilgili eserleri okurken, Yılmaz Özdil’in ünlü ‘Mustafa Kemal’ kitabında ilginç bir bölümle karşılaştım.
Özdil, ‘Atatürk’ün Uşağı idim’ adıyla bir kitap yazan Cemal Granada’nın bir anısını şöyle aktarmış:
“Bir gün Cemal’e sordu, kaç para maaş alıyorsun?
Elli lira alıyordu.
“Gün gelecek, reisicumhurluktan çekileceğim, o zaman bu parayı alamayacaksın, belki sadece beş lira alacaksın, o zaman da birbirimizi bırakmayalım olur mu?’ dedi.”
Yılmaz Özdil, bu sözlere bakarak, “Cumhurbaşkanlığından vazgeçebiliyordu ama beraber yaşadığı insanlandan ayrı kalma düşüncesine katlanamıyordu” diyor ve Atatürk’ün en büyük başarılarından birinin, hayatı boyunca ‘insan toplamak’ olduğunu yazıyor kitabında.
Bu ilginç anı, bize Atatürk’ün bile ömrü vefa edip yaşasa, Cumhurbaşkanlığı’ndan ayrılmayı düşündüğünü ortaya koyuyor.
Cumhuriyet’i kuran ve devrimleriyle Türkiye’yi 100’üncü yaşa kadar getiren kişi böyle diyorsa, bu geleneğe güvenmek gerekir.