"Kangren olmuş uzuvlar, lavanta suyuyla iyileştirilemez."
Hegel
Öncelikle…
19 Mayıs 1919, basit bir tarih değildir.
Sadece "Türk Milleti" için değil, "İnsanlık" için atılmış büyük bir adımdır.
O adım'ın ardından, 23 Nisan 1920 tarih'i geldi.
"Laik" Dünya'nın çivi'si 29 Ekim 1923'te Anadolu'da çakıldı.
Naçizane özde Atatürkçü’yüm.
Yol belli.
Yön belli.
Atatürk Türkiyesi’nden yana taraf'ım.
Bugün'ün hikayesi geçmişte yazıldı ise bugün'ün hikayesi "sürpriz" değil.
Nitekim...
Baş'a gelmek değil mesele, hangi matematik üzerinden o koltuğa oturduğun, kim'ler adına çözüm, siyaset üreteceğin mühim mesele!
"Sözde değil özde laik" bir Cumhurbaşkanı’na dünden daha fazla bugün ihtiyaç var!
Hal böyleyken…
Karşı devrimciler; laik, çağdaş insanı yıkma operasyonu yapıyor!
Bir toplum, bir topluluk, kendine olan "saygı"sını kaybeder ise ne olur, neler yaşanır!?
"Kendine Müslümanlık"a dayalı ise sistem, tablo ortada.
Sorun çözen değil, sorun'u sorun'la çözmeye çalışan akıl'a örnek olsun:
Dün, Müze'den Cami'ye dönüştürülen Ayasofya'da, CB Erdoğan'ın katıldığı programda imam, Mustafa Kemal Atatürk'e lanet okudu?!
"Zalim ve Kafir"!?
Ata'sına yani geçmiş'ine saygısı olmayanın gelecek'ine saygısı olur mu?!
Eskilerin deyişiyle "Dinime küfreden bari müselman olsa" ve/veya kurnazlık bir zeka çeşidi değildir.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni kimler aşağılamış, kimler aşağılatmış, kimler bu aşağılama'ya seyirci kalmış ortada!
Şaşırdık mı?!
Suud'lu zalim ise buradakiler Suud'dan daha mı Müslüman?!
Demem o ki:
Asker yanlış yapar ise hesap vermeli!
MİT yanlış yapar ise hesap vermeli!
Emniyet yanlış yapar ise hesap vermeli!
Medya da yanlış yapar ise hesap vermeli!
Nüans?!
Cumhurbaşkanı, Başİmam vb olsa da yanlış yapan hesap vermeli!
Demem şu ki:
Taraf olmak başka şey, taraflı olmak başka!
"Devlet Memuru", devlet'i ele geçiren hangi güç merkez'i ise onun memuru'dur, aksi durum söz konusu olsaydı, görürdük, not ederdik.
Ha(z)cı'ların hali de bu'dur!
Ne de olsa şark sofrası burası, okumuşu ayrı bir oryantal, takkelisi ayrı!
Dersim'ciden, Narko'dan, Ticani'den Atatürkçü olur mu?!
Oryantal böyle bir şey, inşallah maşallah, yeter ki, akara, maaşa vs zarar gelmesin.
Birçok "ertesi gün" sınaması yapıldı, netice ortada!
Türkiye tarihinde bu kadar kolpa'cıyı bir arada görmedi.
Müşrik ise acınmaz ve/veya medeniyet düşmanları ile saflaşarak çürümüş sistemde ne üretildiği, İran'daki Humeyni deneyimi çerçevesi'nde ortada.
Hangi Türkiye?!
Siyasal Türk hareketi BOP'ta, Atatürk Türkiyesi'ne mi hizmet etti, yoksa Gülen Barzan'a mı?!
Sol'u, liberal'i, din'cisi, dinsiz'inin hali ortada, al birini vur ötekine.
Gidin Ankara'ya, Mustafa Kemal'in kaldığı kulübe'yi görün bakalım, kaç metrekare.
Nedir bu sizdeki nefis?!
Beş vakit namaz'a, oruç'a, kurban'a, hac'ca rağmen ıslah olmuyor!
Demem o ki:
Siz müslüman değil süslüman'sınız!
Siz Muaviye'nin, Hasan Sabbah'ın soyusunuz!
BOP'un 'kurşun asker'lerinin kim oldukları ortada!
Yani?!
Final süreç'i?!
Hikaye çok açık!
Atatürk'le ilgili ortaya attığınız iddiaları ispatlayamaz'sanız şerefsizsiniz!
Alçaksınız!
Veled-i zinasınız!
Oyun kurulduğu yerde bozulur!
Eskiler ne der bilirsiniz, alışmış kudurmuştan beterdir!
Vatana ihanet eden’in, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yiyen’in, narko PKK ile iş'birliği yapan’ın, kula kulluk eden Vatikan istihbaratı adına iş'gören’in, BOP’ta Müslüman’a, Türk’e zulüm eden "veled-i zina"ların namazı kılınmaz, selamı alınmaz!
Altın çöpe düşse değerinden birşey kaybeder mi, tenekeyi parlatsanız "çeyrek altın" eder mi?!
Bulaşmadığınız pislik kaldı mı?!
Allah yolu diye şeytan'ın yolunda maraton koşturuyorsunuz!
Atatürk halifeliği kaldırdı, İslamiyeti değil.
Cumhuriyet 29 Ekim 1923'de ilan edildi.
Halifelik 3 Mart 1924'de kaldırıldı.
Kanun No: 431
(13 maddeden oluşan bu kanunun ilk maddesini lütfen dikkatli okuyunuz)
Madde 1: Halifenin görevine son verilmiştir.
Halifelik Hükümet ve Cumhuriyetin anlam ve kavramı içinde esasen mevcut olduğundan, Hilafet Makamı kaldırılmıştır.
Dolayısıyla sizin o altını kalın kalın çizerek sarfettiğiniz, "Laik Türkiye Cumhuriyeti, İslamiyet'in başı olan Halifeliği kaldırarak kurulmuş bir devlettir" ifadesi külliyen yanlıştır.
Türkiye Cumhuriyeti, 7 düvele karşı savaş verilerek, üç kıtaya yayılmış Türk topraklarından kurtarılabilen kadarı üzerinde kurulmuş bir Türk "Cumhuriyet"idir.
Mustafa Kemal "Süperman" değildi, öyle olmuş olsaydı, Osmanlı'yı kurtarırdı.
Ölüyü diriltmek sadece Yaradan'a mahsus bir özellik ise Osmanlı'nın hikayesi ortada!
Mustafa Kemal'in dehası, o çökmüş, çürümüş yapıdan, laik, çağdaş, çağ'ın ruhu'na hitap eden bir devlet'i çıkartması.
Asla pes etmemesi, ufkun ötesini görmesi.
"Önder" Mustafa Kemal Atatürk, Dünya'yı yendiği için değil, çağ'ın ruhu'na hitap eden 'yüksek matematik'in içinden geçtiği için başardı; düşman'a diz çöktürdü, çaresiz bıraktı, laik, çağdaş cumhuriyet'i ihdas etti, ölmeden önce de genç'lere emanet etti.
Atatürk, dönem'in "Osmanlı bakiyesi"ni, 1923'te açılan parantez üzerinden dönüştürmeye, medeni, çağdaş dünya'nın parçası yapmaya çalıştı.
Türkiye'yi, Avrupalı bir devlet yapmak için gecesini gündüzüne kattı.
Bugün'den dün hakkında ahkam kesenler için bir başka soru:
O gün'ün milletvekilleri'nin, bakan'larının, bürokrat'larının, tüccar'ının, seçmen'inin ufku nereye kadardı!?
Laik çağdaş Cumhuriyet'e, birey olmaya kaç'ı hazır'dı?!
Ya da şöyle soralım:
Biat etmeye dayalı kültür'de, eleştiri kültürü hangi cenah içinde gelişmiş!?
Kemalist, Atatürkçü kesim içinde bu kültür gelişmiş ise "Demokrasi"den anlamamız gereken nedir!?
Mustafa Kemal'i eleştirenlerin niyetleri neydi, 1923'teki hikayeyi daha ileri taşımak mı yoksa Saltanat, Halife vb!?
Neticede, Atatürk'ü yerden yere vuran'ın da, kul hakkı diye bir derdi yok.
Mustafa Kemal Atatürk ve Anadolu halkı, zamanla evrensel bir mesaja dönüşen Ulusal Kurtuluş Savaşı’yla emperyalizmin ikiyüzlü, kan içici ruhunu büyük bir bozguna uğrattı.
Kurtuluş Savaşı’mız bitmiş değil!?
Bugün, tıpkı geçmişte olduğu gibi, ihanet çeteleri emperyalizmle dayanışma içinde.
Önlerindeki en büyük engel, Gazi Mustafa Kemal Atatürk!
Cumhuriyet, Anadolu halkının biricik kimliği, var olmasındaki değişmez gerçekliktir!
Emperyalizmin Anadolu aydınlanmasına en sinsi tuzak'ı, şeriat'ı geri getirmek istemesi!?
Çünkü bir halkın duyarlılığını, benliğini, bilincini yok etmenin en etkili yöntemi, ona bağnazlığın uyuşturucusunu, bilim dışılığın afyonunu yutturmak!
Atatürk devrimlerinden kaygılananlar, şeriatın çöl akrepleri'dir.
Türkiye’de, laik hukuk düzeninin temellerini atanlardan Mahmut Esat Bozkurt’un, Kaynak Yayınları'ndan çıkan "Atatürk İhtilali" adlı kitabında, "Hilafetin Türklüğe Zararları" başlığı altında şunlar yazıyor:
"Hilafet laiklikle uzlaşamazdı.
Yeni Türk Cumhuriyeti’ni laik kılmak birkaç bakımdan zorunlu idi:
- Dinle devleti birbirinden ayırarak modern bir cumhuriyet kurmak için..
- Dini, Türk'ün ilerleme adımlarının önünde engel olmaktan çıkarmak için..
- Ve nihayet modası ve manası yok olmuş, bütün bir tarih içinde Türk'e yalnız ve sadece zararı dokunmuş böyle bir kurumu yok etmek için..
- Ulusal duyguyu uyuşukluktan korumak, ona hızını vermek için.
Laiklik, bazılarının anladığı veya anlatmak istedikleri gibi dinsizlik değildir.
Devletin dinle ayrılığıdır.
Esasen devlete din izafe etmek kadar yanlış bir şey düşünülemez.
Biliriz ki, dinler, o dine girenlere bazı ödevler yükler, devlet ise tüzel kişiliktir (hükmi şahsiyettir).
Bu ödevleri yerine getiremez.
Bir devlet düşünülebilir mi ki, hacca gitsin de hacı devlet efendi olarak dönsün?!
Bir devlet tasavvuru mümkün müdür ki, abdest alarak beş vakitte namaz kılsın?!
Ramazanlarda oruç tutsun?!
OsmanlI Kanun-u Esasisi (anayasası), Birinci ve İkinci Teşkilat-ı Esasiyelerimiz "Devletin dini Islamdır. Ahkam-ı şeriyenin tenfizine Büyük Millet Meclisi memurdur" gibi birtakım maddeleri ihtiva ediyorlardı ki, bu hem gülünç, hem de zararlı idi.
Çünkü, Din'le Devlet birbirinden ayırt edilmedikçe, din devlete direktiflerini veriyor ve zalim hükümdarlarla, onların emir kullarının elinde bir baskı aracı oluyordu.
Hükümdarların ve onların hükümetlerinin en kötü hareketleri, Din'le meşru gösteriliyordu.
İdaresizlik, kolayca şeriatın sırtına yükletiliyor ve akan sular durduruluyordu.
Bizdeki isyanların, döneklerin hemen hepsi şeriata arka verdi."
"Ağzıkara" şeriatçılar, işte bu nedenle emperyalizmin tetikçiliğini yapıp, büyük kurtarıcı ve bağımsızlıkçı'mız Atatürk’e saldırıyorlar.
Atatürk "Tanrı" değildir.
Hiçbir zaman da Tanrıcılık oynamadı.
Şirk'e bulaşanlardan olmadı.
Birileri O'nu Tanrı gibi göstermek istese de önder'di, lider'di.
Nefis harp'i bağlamında, 3 sarı'dan uzak durdu (altın'ın sarısı, kadın baldırının sarı'sı, rütbe'nin makam'ın altın suyuna bandırılmış yaldızlı sarısı).
Ne de olsa şark sofrası burası, okumuşu ayrı bir oryantal, takkelisi ayrı!
Dinci medya ne kadar kolpacı ise siyasal laik medya ondan aşağı değil!
Hani Atatürk her şeydi, ağzına alan kaldı mı ya da Atatürk'ü kimler ağzına almış, yaşamları ne halde bakmak lazım!
Dersim'ciden, Narko'dan, Ticani'den Atatürkçü olur mu?!
Atatürk Türkiyesi, çakalların midesine oturur!
Birçok "ertesi gün" sınaması yapıldı, netice ortada:
Türkiye tarihinde bu kadar kolpa'cıyı bir arada görmedi.
Siyasal İslam hareketi BOP'ta, Atatürk Türkiyesi'ne mi hizmet etti, yoksa Gülen Barzan'a mı?!
Sol'u, liberal'i, din'cisi, dinsiz'inin hali ortada, al birini vur ötekine.
Nitekim...
"Türkiye parçalanacak diyordunuz, hani parçalanmadı" diyenlerin "yüksek vizyon"u ile suyu özenle bulandırıp, Papa'nın arka fonunda yer alan pul'daki harita'yı dayatıyorlar.
İktidar, zayıf diş gibi sallanıyor, ne var ki, muhalefet de iktidardan farksız.
"Çürüme" siyaset'in her yerinde.
Demem şu ki:
Türkiye laik'tir.
Türkiye ulus devlet'tir.
Dil'i Türkçe'dir.
Bayrağı Ay Yıldızlı olan'dandır.
Ortak pay'da da buluşmak kaydı ile herkes eş vatandaştır.
Görünen o ki, BOP'un tek fakir'i Atatürkçüler, özde laik, samimi müslüman Türk'ler.
Bir lokma bir hırka.
Her şey o kadar açık ki.
Şeffaf ihanet?!
İhanet eden ne adına ihanet ettiğini biliyor.
Tarihte yaşayan Atatürkler ölmez, her dönemde ete kemiğe bürünüp ortaya çıkarlar, ne var ki fani olan Mustafa Kemal'ler ölür, Anıtkabir ne yapsın?!
Ve..
Son olarak...
Ben Devlet’im!
Ben Millet’im!
Ben Atatürk’üm!
Biz Atatürk’üz.
Sözün özü:
Yeniden Atatürk!
Yeniden Laik Türkiye!
Yeniden çağdaş Türkiye!
Ezcümle:
"A bove ante, ab asino retro, a stulto undique caveto!"
"Önde yürüyen öküzden, arkadan gelen eşekten ve etraftaki salaklardan sakın!"
Eski Roma atasözü
Cüneyt Şaşmaz