Süper Lig’de Galatasaray, Antalyaspor, Kardemir Karabükspor, Bursaspor, Gaziantepspor ve Mersin İdmanyurdu takımlarının formalarını da giyen Ufuk Talay, Avustralya Ligi’nde mücadele etmenin farklılıklarını, Türkiye’deki futbolculuk dönemini, teknik direktörlüğe uzanan hikayesini ve hedeflerini anlattı.
Futbolu bıraktıktan sonra 2011’de Avustralya Eyalet Federasyonunda 9-12 yaş kategorisindeki çocuklarla 6 ay çalışarak teknik direktörlük kariyerine başladığını belirten Talay, “Canberra’daki futbol programına katıldım, Avustralya 17 Yaş Altı Milli Takımını çalıştırdım. Daha sonra 20 Yaş Altı Milli Takıma geçtim, aynı zamanda 23 Yaş Altı Milli Takımının yardımcı antrenörlüğünü yaptım. A Milli Takımın bazı maçlarına da scout olarak gittim. Daha sonra Sidney FC’ye yardımcı antrenör olarak geçtim, ilk sezonumda şampiyonluk yaşadık. O seneden sonra Yeni Zelanda ekibi Wellington’ın başına geçtim.” ifadelerini kullandı.
Avustralya’da futbola ilginin her geçen yıl arttığını belirterek, “Futbol seviyesi olarak fena değil, bence iyi bir lig. Buradaki fark ligi yaz sezonunda oynuyoruz. Sıcaktan tempo biraz düşük olabiliyor. Bazı maçlar 35 derecede oynanıyor. Yeni bir lig, 2005’te kuruldu. Eskiden bir lig vardı ama değiştirdiler, yeni 12 takımlı ligi kurdular. Milli takımın Dünya Kupası’na katılmasıyla futbol burada daha fazla ilgi görmeye başladı. Çocukların da en fazla ilgi gösterdiği spor futbol oldu.” şeklinde konuştu.
Talay'ın takımının şampiyonluk iddiası bulunuyor
Yeni Zelanda ekibi Wellington Phoenix, 12 takımlı Avustralya Ligi’nde 30 puanla 6. sırada bulunuyor. 4 maçı eksik olan Phoenix, lider Melbourne City’nin 16, ikinci sıradaki Western United’ın 8 puan gerisinde yer alıyor. Avustralya Ligi’nde normal sezonu ilk 6’da bitiren takımlar şampiyonluk için play-off oynuyor.
Avustralya Ligi’ne ana kara dışından katılan tek takım olduklarını belirten Talay, şöyle konuştu:
“Kovid’den dolayı Yeni Zelanda’da son 2 sezonda yalnızca 2 iç saha maçı yaptık. Yaşam olarak çok güzel bir ülke. Wellington, Yeni Zelanda’nın başkenti ve güzel bir şehir. Maçlar için Avustralya’ya en az 3 saat uçakla gidiyoruz. Bazen bu 8 saat oluyor. Her iki haftada bir maça gittiğimiz için uzun yol çekiyoruz. Çok seyahat ediyoruz. Takımlar çok kilometre katediyor. Sidney tarafları olduğu zaman 1 gün önce gidiyoruz. Perth tarafı olursa iki gün önce gidiyoruz, futbolcular kendine gelsin, dinlensin diye. Çünkü Perth uçakla 8 saat sürüyor. Wellington’dan Sidney 3, Sidney’den Perth de 5 saat sürüyor.”
"Şampiyon olsak bile Asya Şampiyonlar Ligi’ne katılamıyoruz"
Avustralya Ligi’ni şampiyon bitiren takımların Asya Şampiyonlar Ligi’ne katıldığını ancak Wellington’ın şampiyon olsa bile Asya Şampiyonalar Ligi’ne katılamadığını dile getiren Ufuk Talay, şunları söyledi:
“Wellington olarak iki konfederasyon arasında kaldığımız için Avustralya'da şampiyon olsak bile Asya Şampiyonlar Ligi’ne katılamıyoruz. Avustralya futbolda Asya Konfederasyonuna, biz Okyanusya Konfederasyonu’na bağlıyız. Benim ilk senemde ligi 3. bitirdik, normalde Şampiyonlar Ligi’ne katılmamız gerekiyordu ama katılamadık.” değerlendirmesinde bulundu.
Ufuk Talay, “Aynı ligde oynadığınız takımlar Asya Şampiyonlar Ligi’ne gidiyor. Siz şampiyon olsanız da katılamıyorsunuz. Bu haksızlık değil mi?” sorusunu, “Haksızlık. Ayrıca burada kulüpler şirket olarak çalışıyor, para kazanmak zorunda. Asya Şampiyonlar Ligi’ne katıldığınız zaman sponsorlar değişiyor, kulüplere daha fazla para geliyor. Sidney FC’de yardımcılık yaptığım dönemde Şampiyonlar Ligi’nde oynadık. Tabii ki hocalar için de iyi. Çünkü iyi yerlere gitmeniz için şans doğuyor. Ama maalesef bizim takım için bu şans yok.” şeklinde yanıtladı.
"Avustralya Ligi'nde Birkan Kırdar diye genç bir yetenek var"
Avustralya Ligi’ne geçmişte yıldız oyuncuların geldiğini de hatırlatan Türk teknik adam, “Avustralya’ya döndüğüm ilk sene Manchester United’dan hatırlayacağım Dwight Yorke vardı. Bir ara Sidney FC’ye Del Piero’yu getirdiler. Jardel de burada oynadı ama Jardel’in bitmiş halini getirdiler. Emile Heskey geldi. Bazen yıldız oyuncu getiriyorlar, sezondan sezona değişiyor. Bazen federasyon kulüplere para veriyor böyle futbolcuları getirsinler, lig büyüsün diye. Tabiii en iyi seviyesindeki futbolcular gelmiyor.” ifadelerini kullandı.
Avustralya’da Türk oyuncuların da bulunduğunu aktaran Ufuk Talay, “Bizim dönemimizde Avustralya’dan Türkiye’ye giden birkaç futbolcu vardı. Mesela Trabzonspor’a giden Tansel vardı. Şu anda Avustralya Ligi'nde Birkan Kırdar diye genç bir yetenek var. Bence çok yetenekli bir oyuncu. Melbourne Victory’de oynuyor. 19-20 yaşında, orta saha oynayabiliyor, hem santrfor arkası hem ön libero oynuyor. Hırslı, azimli ve teknik olarak iyi bir oyuncu.” şeklinde konuştu.
Avustralya’da futbol için imkanların yeterli olduğuna değinen Talay, şu ifadeleri kullandı:
“Statlar genelde kulüplerin değil belediye bakıyor. Her takımın kendi tesisi var. Yeni Zelanda’da yeni bir tesis yapılıyor. Çok para harcadılar. Oyun büyüdükçe faaliyetler de büyüyor. Bizim stat 35-40 bin kişi kapasiteli. Ortalama maçlarımıza 10-11 bin kişi geliyor. Geçen sene uzun süre sonra stadımıza döndüğümüzde 25 bin kişi vardı, iyi bir atmosferdi. Tüm takımların akademileri var. Bu sene akademiden A takıma çıkardığım 13 oyuncu var. Asya Şampiyonalar Ligi’ne katılamadığımız için oyuncu satışı bizim için önemli. İki sezon önce Belçika Ligi'ne Liberato Cacace’yi sattık şu an İtalya’da Empoli’de oynuyor. Sarpreet Singh diye çocuk vardı onu da Bayern Münih’e iki sene önce sattık. Bizim amacımız hem ligde iyi duruma gelmek aynı zamanda futbolcu yetiştirip, ülke dışına satmak. Her sene kulüplerin belirli bir bütçesi var. Bu sene kadroya kullanmak için bütçe kulüp başına 5 milyon dolar. Kadro için sadece o 5 milyon doları harcayabiliyorsunuz. Değişik kuralları var, yurt dışından isim getirirsen bütçeye ek olarak alabilirsin. Getirmezsen harcayamıyorsun.”
Galatasaray’a maceralı transfer süreci
Ufuk Talay, futbolculuk döneminde Galatasaray’a transfer sürecine ise şöyle anlattı:
“16 yaşımda Avustralya’da profesyonel olarak oynuyordum. Babamın arkadaşı, Türkiye'ye gidecekti, maç görüntülerim olan video kasetimi hazırlamıştı. Şimdiki gibi DVD’ler yoktu. Maç kasetimi Trabzonspor’a verecekti ama koyu Galatasaraylı olduğu için kaseti Galatasaray tesislerine götürüp Adnan Sezgin’e verdi Adnan Sezgin izledi, daha sonra beni aradılar. O sezon olmadı ama bir sezon sonra ben bir menajerle anlaşmıştım, Almanya’ya gittim, oradan da kampa katıldım. Adnan Sezgin zaten beni tanıyordu, mukavele imzalamam da Greame Souness’ın kararıydı. Galatasaray’a gitmem kısmetti, Adnan Sezgin kaseti Trabzonspor’a vermemiz için geri vermedi.”
Galatasaray formasını ilk kez 1996’daki Almana kampında giydiğini belirten Talay, “Birkaç maça çıktım. Kamptan sonra takımla birlikte Türkiye’ye dönmemi istediler. İki sezonluk mukavele imzaladım, o sezon kaldım. Souness ile 26 maç oynadım. İkinci sezonumda Fatih hoca geldi, Antalyaspor’a kiralık gittim. Ertesi sene döndüm, tekrar Karabük’e kiralık gittim. Bayağı bir kiralık gidip, geldim. O kampta iyi performans sergilemiştim. Galatasaray gibi büyük bir camiaya geldiğimde 18-19 yaşındaydım. Benim için çok mutlu günlerdi. Galatasaray büyük bir camia, orada futbol oynamak kolay değildi. Oynamadığım zaman kiralık gitmek istedim. 19-20 yaşında oynamadan beklemek benim için doğru karar olmazdı.”
“Souness Fenerbahçe Stadı’na bayrağı dikmişti. Ulubatlı Souness diyorlar şimdi”
Ufuk Talay, Galatasaray’da unutamadığı anıyı ise şöyle anlattı:
“İlk sene Türkiye Kupası’nı kazanmamızı unutamam. Dean Saunders beraberlik golünü attı Fenerbahçe Stadı’nda. O zaman Souness Fenerbahçe Stadı’na bayrağı dikmişti. Ulubatlı Souness diyorlar şimdi. Benim için çok büyük bir anıydı. O sezon lig olarak iyi geçirmedik ama kupayı kazandık. İlk senemde başarımız vardı. Karabük’ten döndükten sonra Fatih hoca ile kupayı ve ligi kazandık. Kupa maçlarında çok oynadım. Kupa kazanmak her zaman çok iyi bir hatıra. O zaman tribünler çok ateşliydi. Rahmetli Süleyman Demirel kupayı verecekti, veremedi hemen içeriye aldılar. Kupayı alırken şişeler aşağıya doğru geliyordu. Kupayı aldık, Souness’ın bayrağı diktiğini sonradan gördüm. Fenerbahçe taraftarı hiç memnun değildi. Ama çok iyi, Galatasaray tarihinde kalmış bir anı.”
“Türkiye’ye teknik adam olarak dönmeyi tabii ki isterim”
“Türkiye’ye teknik adam olarak dönmeyi tabii ki isterim.” diye konuşan Talay, “Doğru yolda gidiyorum. İyi bir kulüpte çalışıyorum. İyi sonuçlar elde ediyoruz. Türkiye’ye dönmek isterim. Hedefleri olan bir takıma gitmek isterim. Türkiye’de futbol duygusal olduğu için bir-iki mağlubiyetle her şey çok çabuk değişebiliyor. Uzun vadeli hedefi olan bir kulüpte çalışmak isterim.” şeklinde konuştu.
Türkiye Ligi’ni zaman zaman takip ettiğini de aktaran Türk teknik adam, “Galatasaray’ı izliyorum. Bu sene iyi gitmediğini görüyorum. Avrupa’da iyi gidiyordu. Giresunspor’u takip ediyordum, Yeni Zelandalı forvetimiz Joe Champness oradaydı. Sözleşmesini fesh ettiler. Aziz Behich’i takip ediyordum. Gaziantepspor’da oynayan bir oyuncuyu buraya getirmek için izliyordum ama olmadı. Çok derin değil ama uzaktan takip ediyorum.” açıklamasında bulundu.
Yeni Zelanda’daki camiye saldırı olayı
Üç yıl önce Yeni Zelanda’da camiye yapılan saldırının da o günlerde şokunu yaşadıklarını belirten Talay, “İki sene oldu. Birkaç hafta önceki maçımızdan önce yine anıldı. Şu an hayat normal devam ediyor. Camide vurulan bir arkadaş geçen sezon bizim futbolcuların yanına gelip hikayesini anlatmıştı. Biz futbol oynuyoruz ama bazı şeyler normal hayatta değişik, mücadeleyi futbolculara göstermek için gelmesi iyi bir şeydi. Ben Wellington’a gitmeden bir sene önce bu olay olmuştu. Çok üzücü bir olay benim için. Camiye insanlar Allah’la bir olmaya, namaz kılmaya gidiyorlar. En güvende olacağın sandığın yerde böyle bir olay oluyor.” ifadelerini kullandı.
Yeni Zelanda’da Kovid-19’un etkilerinin de azaldığını aktaran Ufuk Talay, “Kovid’den sonra taraftarlar yavaş yavaş geri dönüyor. Burada günde 15-20 bin kişi arasında vaka çıkıyor, günde 5-10 kişi de ölüyor. Hayat normale döndü, maske yok. Sadece uçağa bindiğinizde maske var.” şeklinde konuştu.
Talay, son olarak Avustralya’daki Türklerin durumu hakkında ise “Burada son dönemde yetişen Türkler daha çok buralı oldu. Biz daha farklı yetiştik. Annem babam Avustralya’ya 1969’da geldiler. Sidney’de Auburn diye bir semt vardı hep Türk doluydu. Büyük de bir camii vardı. Eskisi kadar Türk yok, herkes sağa sola dağıldı. Ama yine de Melbourne’de en büyük topluluk Türkler.”