Aydınlık gazetesi yazarı Ufuk Söylemez bugün köşesinde seçim gecesi medyada yaşananları değerlendirdi.
İşte Ufuk Söylemez'in Aydınlık gazetesinde yayımlanan o yazısı:
"Yerel seçimlerde, devletin tüm olanaklarını kullanan iktidar, çok kanallı ama tek sesli hale getirilen yandaş ve havuz medyasının her türlü akıl-mantık-insaf ve izan sınırlarını aşan fanatik - partizan- tarafgir ve seviyesiz yayınlarına rağmen, hayal kırıklığına uğradı.
Ülkemizin, sosyo-ekonomik ve sosyo-kültürel olarak en önemli ve büyük kentlerini 25 yıllık iktidarlarının sonunda kaybettiler.
Şimdi bu saatten sonra, bir takım masabaşı oyunlar sergilemeye çalışmak, tabiri caizse çamura yatmaya kalkışmak, kimseye bir yarar getirmez, getirmeyecektir.
Yapılması gereken, demokratik bir olgunlukla ve sağduyu ile davranmak ve kazananları tebrik ederek, toplumu gerginlikten ve kamplaşmaktan bir an önce uzaklaştırmak olmalıdır.
Aksi bir tavır çırpındıkça batan bir hırçınlığa, milli iradeye saygısızlığa ve toplumsal huzursuzluğa neden olabilir ki, bunu aklı başında sorumluluk sahibi hiç kimse istemez ve arzu etmez.
Gelelim Hürriyet gazetesine. Demirören Grubuna tartışmalar yaratan bir biçimde geçen eski Doğan grubu medyasının amiral gemisi olarak bilinen Hürriyet gazetesinin yayın politikası, özellikle yerel seçim döneminde giderek tarafgir-partizan ve AKP yanlısı bir çizgiye savruldu ne yazık ki.
Geçmişte toplumun geniş kesimlerini kucaklayan bir kitle gazetesi niteliğinde olan Hürriyet gazetesi, son dönemdeki yayın politikası ile, iktidarın borazanı görevi gören, parti bülteni gibi çıkan, tek yanlı-partizan yayınlarıyla ciddi bir okur ve inandırıcılık sorunu yaşayan yandaş Sabah gazetesine benzemeye başladı maalesef.
Hürriyet ve CNNTÜRK’ün yayınları geniş toplum kesimlerinde önce hayretle, giderek tepkiyle karşılanıyor artık.
Bunun da tirajlara ve reytinglere yansıması zaten kaçınılmaz oluyor.
Halbuki, iktidarlar değişir gelir-geçer. "Mahkeme kadıya mülk değildir" sözünü kimse unutmamalıdır. Bugünün yarını da var. Rahmetli Demirel’in o ünlü sözü hep hatırlanmalıdır. "keser döner sap döner, gün gelir hesap döner..."
Diğer yandan, rahmetli Erdoğan Demirören’i yıllar öncesinden tanırdım.
Demokratik merkez siyaseti çizgisine sempati ile bakan, rahmetli Demirel ve bizlerle de hukuku olan, iyi bir insan ve başarılı bir işadamıydı.
Kuşkusuz ki, laik-demokratik Cumhuriyetin kurucu değerlerine ve demokrasimize de bağlı ve saygılıydı. Evlatlarının da benzer değerler ve yaşam biçimine sahip olduklarını düşünüyorum.
Ancak Hürriyet gazetesinin ve CNN-TÜRK’ün son dönemlerde giderek dozu artan bu partizan-tarafgir ve yandaş yayın politikalarının, patronajdan mı, yoksa iktidara yaranmak isteyen bazı yöneticilerden mi kaynaklandığını tam olarak bilemiyorum doğrusu...
Öte yandan sadece siyasi konularda değil, örneğin sporda da aynı taraflı ve kasıtlı yayın politikalarının sürdüğü de bir gerçek.
Örneğin, Sn. Ali Koç ve başkanı olduğu Fenerbahçe ile ilgili olarak son zamanlarda olumsuz nitelikte, ısrarlı ve sık haber ve yorumlar yayınlanıyor Hürriyet gazetesinde ne hikmetse.
Türkiye’nin en köklü ve büyük kulübüne ve/veya başkanına yönelik açık ve/veya satır arasına ya da başlıklara gizlenmiş yayınlar, objektif ve tarafsız yayıncılık isteyen okurları da, kuşkusuz ki Fenerbahçe’ye gönül vermiş olan milyonlarca taraftarını da rahatsız ediyor ve üzüyor.
Buradan eski bir dost olarak Demirören ailesine, yayın organlarına ve yönetimine, yayın politikalarında objektif, doğru ve tarafsız habercilik anlayışına geri dönmeleri için gerekli girişimleri yapmalarını beklediğimi ve umduğumu belirtmek istiyorum.
Çünkü, Hürriyet gazetesinin basın tarihimizle özdeşleşen köklü geleneğine ve basının "Amiral gemisi" olma payesine tekrar kavuşması, hem demokrasimiz için, hem de medya etiği bakımından çok daha hayırlı olacaktır."