Emekli Tümamiral Soner Polat'ın Aziz Nesin'i Aydınlık sütunlarında eleştirmesi gazetenin diğer yazarları tarafından tepki ile karşılanmıştı.
Soner Polat' tepki olarak kaleme alınan "Aziz Nesin'i yedirtmeyiz" başlıklı yazılar sonrası Doğu Perinçek'in konuya müdahil olup olmayacağı konuşuluyordu. Doğu Perinçek bu günkü yazısında konuya dahil oldu ve Soner Polat'ı savundu.
İşte o yazı:
Kayısı çekirdeğindeki sır
Her seçimden sonra aynı terane başlar. Türk milletine güvenmeyenlerin teranesi. Onlara göre, millet budaladır, koyundur, sürüdür. Bu millet adam olmaz.
Hepimizin bildiği yukardan bakışlar, milleti bir kez daha süzer.
Bu kez o güvensizlik Aziz Nesin’e de gönderme yaparak boy gösterdi. Aziz Ağabey, bir vesileyle Türk milletinin yüzde 60’ının aptal olduğunu söylemişti.
AZİZ AĞABEY İLE TARTIŞMAMIZ
Bu konuyu Aziz Ağabey ile elli atmış sosyalist seçkinin bulunduğu bir toplantıda tartışmıştım.
Aziz Ağabeye şöyle itiraz ettim: “Siz bu millete aptal diyorsunuz, ama Atatürk ‘Türk milleti zekidir, Türk milleti çalışkandır’ diyor. Marx, ‘işçiler devrim yapar ve toplumu yönetir’ diyor.”
Aziz Ağabey, “Onlar politikacı” demişti.
Ben de, “Onlar halkla iş başarmak istediler ve başardılar” diye yanıt verdim.
YABAN’DAKİ KÖYLÜ
Yakup Kadri’nin “Yaban” romanındaki köylüyü hatırlayınız. İstiklâl Savaşı yılları. Anadolu bozkırının ortası, Mihalıçık köyleri. Kerpiç duvarların dibinde gazete kağıdına tütün yerine kuru yaprak saran, bitini ayıklayan, yoksul ve yoksun insanlar. Ama unutmayalım Dumlupınar zaferinin kahramanları, o zavallılardı. Altıntaş ovalarından İzmir’e dokuz günde koşa koşa ulaşanlar onlardı. Belki de aptal oldukları için koştular. Şezlongları olsaydı, ne güzel uzanır ve esnerlerdi.
Atatürk, onlardaki cevhere güvendiği için İstiklâl Savaşını kazandı. Ya onların yüzde 60’ının aptal olduğunu düşünseydi...
KAYISI ÇEKİRDEĞİNE BAKIŞLAR
Aziz Nesin ağabey ile o tartışmamızda şunu da söylemiştim:
“Aziz ağabey, kayısı çekirdeğinde neyi görüyoruz? Odundur deyip çöpe atabiliriz. O zaman odun olduğunu ispatlamış oluruz.
“Ama eğer o çekirdeğin içindeki cevheri görür, gider toprağa gömer, emek verirsek, o çekirdeğin kayısı fidanı olacağını ispatlarız.
“Neyi ispatlamak istiyoruz, halka oradan bakarız. Eğer bu halkla, bu insanlarla devrim yapacak isek, Atatürk gibi onların zeki ve çalışkan olduğunu görürüz. Ve onların zeki, çalışkan ve kahraman olduklarını kanıtlarız.
“Yok, bu insanlarla bir şey yapmayacak isek, onların ‘odun’ olduğunu görürüz ve odun olduklarını kanıtlarız.”
Aziz Ağabey, o zaman duraklamış ve “Bu sözlerin önemli” diye cevap vermişti.
Aslında Aziz Ağabey de, o çekirdeğe ömür boyu su vermişti. Sık sık da omuzlarından tutup silkelemişti halkı.
DEVRİMCİ AYDININ ÖNÜNDEKİ SORU
Devrimci aydının önündeki soru şudur her zaman: “Bu milletle bir şey yapacak mıyım, yoksa milletten vazgeçerek devrimden de vazgeçecek miyim? Şöyle kıyıda ya da doğanın koynunda şezlonguma kurulup otursam, fena da olmaz hani.”
O nedenle halka güvenmek, her durumda vazgeçilemeyecek tercihtir.
DEVRİMCİ AYDININ CESUR DURUŞU
Aziz Nesin’e övgüler kolaydır. Herkes sizi alkışlar. Ama Aziz Nesin’in milleti aptal ilan etmesine tavır almak, işte devrimci aydının duruşudur. Millete umudun zayıfladığı anlarda, davayı ayakta tutan tavır, odur.
Vatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Amiral Soner Polat, her zaman savaş cephesindedir ve kaptan köprüsündedir. O’nun meselesi, davayı ayakta tutmak ve başarıya ulaştırmaktır. Aziz Nesin’in halkın yüzde 60’ına ilişkin yargısına baktığı konum, işte o kaptan köprüsüdür.
TÜRK MİLLETİNİN IQ’SU
Soner Polat Komutanımızın 6 Temmuz 2018 günlü Aydınlık’ta yazdığı “Türk Milleti” başlıklı yazıda, Türk milleti gerçeği var.
Atın üzerine ilk çıkan, üzengiyi bulan, geniş otlaklara hükmetmek için örgütlenen ve silahlanan, ordu kuran ve Tanrı kavramını ilk bulan, verimli ırmak boylarında tarla tarımı yapan halkların zenginliğine ulaşarak devlet kuruculuğuna önderlik eden bir kavimden söz ediyoruz. Ta İskitlerden ve Hunlardan bu yana imparatorluklar kuran ve 19. ve 20. Yüzyılın devrim tarihine adını yazdıran Türk kavminin IQ’sunu, Türkçesi zihinsel kalitesini ölçüyoruz!
AVRUPA’NIN EN YETENEKLİ KÖYLÜSÜ
Karl Marx, 1878 yılında arkadaşı Libknecht’e şöyle yazıyor:
“Avrupa’nın en yetenekli, en erdemli köylüsü Türk köylüsüdür, Türk halkıdır.” (“Marx an Wilhelm Liebknecht, in Leipzig”, 4. Februar 1878, Marx/Engels Werke içinde, c.34, Dietz Verlag, Berlin 1985, s.317).
Hadi Atatürk, Türk köylüsüyle İstiklâl Savaşı yapmak zorunda olduğu için, onun zekâsını abarttı diyelim, peki Karl Marx, ta Avrupa’nın öbür ucundan hangi gerçeği görmüştü veya görememişti? Peki biz, Atatürk’ün ve Karl Marx’ın Türk köylüsünde gördüğü zekâyı niçin göremiyoruz? Sorun bizde mi, yoksa Marx’ta ve Atatürk’te mi?
HALKTAN MI VAZGEÇECEĞİZ YOKSA ŞEZLONGDAN MI?
Aziz Nesin’in o kalite ölçümüne kumsaldaki bir şezlongdan da bakabilirsiniz. O an ne dava, ne halk vardır, yalnızca güneşin sıcağı ve gevşeyen umutlarınızla baş başa siz varsınız. Halk umurunuzda olmayabilir o an. Önemli olan, şezlongda dinlenen diğer kumsal sakinlerinin size el sallamalarıdır. Halk feda edilmiştir ama kumsalın değerleri korunmaktadır.
Velhasıl mesele, davaya ve halka nereden baktığımızdadır.
Meseleyi daha yalın olarak şöyle de ifade edebiliriz: Halktan mı vazgeçeceğiz, yoksa şezlongdan mı?