AYM Başkanı Arslan: AYM Kararının Uygulanmaması Anayasa'yı İşlevsiz Hale Getirebilir

Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Arslan, Yüksek Mahkeme kararının uygulanmamasını eleştirerek, “Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmaması, Anayasa'yı tamamen anlamsız ve işlevsiz hale getirebilir” dedi.

Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, AYM üyesi olarak atanan eski İstanbul Cumhuriyet Savcısı İrfan Fidan’ın yemin töreninde Yüksek Mahkeme kararının uygulanmamasını eleştirerek, “Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmaması, Anayasa'yı tamamen anlamsız ve işlevsiz hale getirebilir” dedi.

Yargıtay'a atanmasının hemen ardından AYM üyeliğine getirilen eski İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı İrfan Fidan için bugün AYM Başkanlığı’nda yemin töreni düzenledi. Törene Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Mustafa Şentop da katıldı. AYM Başkanı Zühtü Arslan, Fidan’ın yemini öncesinde yaptığı konuşmada "Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmaması, Anayasa'yı tamamen anlamsız ve işlevsiz hale getirebilir" dedi.

Tören AYM’nin sosyal medya hesabından canlı yayımlandı. Arslan’ın konuşmasından satırbaşları şöyle:

UYGULAMA SORUNLARI MALUM: Bireysel başvuru ülkemizde nispeten yeni bir kurumdur. Dolayısıyla bazı uygulama sorunlarının ortaya çıktığı da hepimizin malumudur. Bunların başında ihlal kararlarının icrası gelmektedir. Öncelikle belirtmek gerekir ki Anayasa Mahkemesi ihlal tespit ettiğinde ihlalin ve sonuçlarının ortadan kaldırılması için yapılması gerekenlere hükmetmektedir. Esasen bu durum Mahkemenin takdiri veya tercihine bağlı bir mesele olmayıp, Kanun’dan ve bireysel başvurunun doğasından kaynaklanan bir zorunluluktur. Bu aşamada ilgili kurumlara düşen görev ise ihlali ortadan kaldırmak ve benzeri ihlallerin önlenmesini sağlamak için gerekenleri yapmaktır. Bu kapsamda kural olarak mümkün olduğunca durumun eski hâle getirilmesi, başka bir ifadeyle ihlalden önceki duruma dönülmesi sağlanmalıdır.

KARARLAR UYGULAMAKLA YÜKÜMLÜ: Öte yandan Anayasa’nın 153. ve 6216 sayılı Kanun’un 50. maddeleri karşısında idari ve yargısal makamlar, Anayasa Mahkemesi kararlarını uygulamakla yükümlüdür. Bu mutlak yükümlülük esasen Anayasa’nın öngördüğü hukuk düzeninin ve hukuk devleti olmanın bir gereğidir. Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcılığı ve buna bağlı olarak uygulanma zorunluluğu, anayasal hak ve özgürlüklerin korunmasının da güvencesidir. Temel hakların daha iyi korunması amacıyla ihdas edilen bireysel başvuru kurumunun etkili olabilmesi verilen ihlal kararlarının gecikmeksizin yerine getirilmesine bağlıdır.

UYGULANMAMASI ANAYASA’YI ANLAMSIZ HALE GETİRİR: Anayasa Mahkemesi kararlarının uygulanmaması, Anayasa’yı tamamen anlamsız ve işlevsiz hale getirebilir. Anayasa’nın anlamsız hale geldiği, bireylerin ve toplumun hukuka ve devlete olan güveninin sarsıldığı yerde ise bizleri bir arada tutan değerleri koruma imkânı kalmayacaktır.

ANAYASA'NIN RUHUNU OLUŞTURAN DEĞERLER VAR: Sözlerimin başında birazdan yemin edecek olan üyemiz İrfan Fidan’ı tebrik ediyor, kendisine yeni görevinde başarılar diliyorum. Sayın Fidan’ın üyeliğinin şahsı, ailesi, Mahkememiz ve ülkemiz için hayırlı olmasını temenni ediyorum. Bilindiği üzere yemin kadim bir gelenektir. Bundan yaklaşık 2 bin 500 yıl önce söylenen “Demokrasimizi bir arada tutan güç yemindir” sözü, yeminin işlevini çok iyi anlatır. Gerçekten de dünyanın hemen her yerinde devlet yetkisini kullananlar, göreve başlarken, toplumu bir arada tutan anayasayı koruyacaklarına dair milletin huzurunda söz verirler. Anayasa Mahkemesi üyeleri olarak koruyacağımıza yemin ettiğimiz Anayasa’nın ruhunu ve kimliğini oluşturan ortak değerler vardır.

İSTİKLAL MARŞI’NI HATIRLATTI: Bizi birleştiren ve bir arada tutan bu değerlerin başında bu yıl kabulünün yüzüncü yılını kutladığımız İstiklâl Marşımız gelmektedir. İstiklâl Marşı bu birleştirici işlevini kısa bir süre önce TBMM Genel Kurulunda da icra etmiştir. Meclis’te grubu bulunan tüm siyasi partilerden milletvekillerinin imzaladığı ortak bir önergeyle içinde bulunduğumuz yıl ‘İstiklâl Marşı yılı’ ilan edilmiştir.

HÜRRİYETİN 3 BOYUTU: ‘İstiklâl Marşı’, adı üstünde, bir bağımsızlık manifestosudur. Bu manifestonun şiarı ise hiç kuşkusuz hürriyettir. ‘Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım’ sözüyle başlayan üçüncü dörtlük kanaatimce İstiklâl Marşı’nın özünü oluşturmaktadır. Bu söz aynı zamanda Anayasa’nın da fikrî özeti gibidir. Bu bağlamda İstiklâl Marşı’nın temel kavramlarından biri olan ‘hürriyet’in birey, toplum ve devlete dönük üç anayasal boyutunun olduğu söylenebilir. Bireysel açıdan hürriyet kavramı temel hak ve hürriyetlere sahip olmayı ifade eder. Buna göre milleti oluşturan fertler, insan olmaları nedeniyle ezelden beri hak ve hürriyetlerin öznesidir. Anayasa’nın temel amacı da fertlerin doğuştan sahip olduğu bu hak ve hürriyetleri güvence altına almaktır.  Toplumsal açıdan hürriyet ise başka milletlerin boyunduruğu, esareti altında olmamayı, kendi kaderini özgürce belirlemeyi, kısacası istiklâli anlatır.

15 TEMMUZ DİRENİŞİ: Milletimiz en son 15 Temmuz direnişiyle hürriyetine ve istiklâline canı pahasına sahip çıkmış, kendisine zincir vurulamayacağını bir kez daha tüm dünyaya göstermiştir. Diğer yandan milletin ağır bedellerle elde ettiği bağımsızlığının korunması, Anayasa’nın devlete yüklediği temel görevlerden biridir.  Son olarak devlete bakan yönüyle hürriyet millete ait olan egemenliğin kullanımına tekabül eder. Bu anlamda hürriyet devlet organlarının toplum sözleşmesi mahiyetinde olan anayasaya uygun olarak serbestçe karar alabilmesini gerektirir. 1921 Teşkilat-ı Esasiye Kanunu’ndan bu yana tüm anayasalarımızda ‘egemenliğin kayıtsız şartsız millete ait olduğu’ değişmez bir ilke olarak yer almıştır. Mevcut Anayasa’nın ‘Egemenlik’ kenar başlıklı 6. maddesi uyarınca da ‘Türk milleti, egemenliğini, Anayasanın koyduğu esaslara göre, yetkili organları eliyle kullanır’. Kısacası Anayasa, İstiklâl Marşı’nda ifadesini bulan milletin hürriyetinin, hakimiyetinin ve istiklâlinin sembolüdür. Tam da bu nedenle Anayasa hükümleri yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını, gerçek ve tüzel kişileri bağlayan üstün hukuk kurallarıdır.

YILDA ORTALAMA 40 BİN BAŞVURU: Anayasa Mahkemesi’nce kısa süre önce verilen bir kararda da vurgulandığı üzere bireysel başvuru, temel hak ve özgürlüklerin korunmasında kaynağını doğrudan Anayasa’dan alan nihai ve en etkili ulusal hak arama yoludur. Anayasa koyucunun ifadesiyle bireysel başvurunun amacı ‘haklar ve hukukun üstünlüğü temelindeki standartları yükseltecek’ iyi işleyen ulusal bir hak arama yolu oluşturmaktır. Bu noktada memnuniyetle belirtmek isterim ki, bazı arızi sorunlara rağmen bu amaç önemli ölçüde gerçekleşmekte ve bireysel başvuru ülkemizde başarılı şekilde uygulanmaktadır. Düzenli olarak yayınladığımız istatistikler de bireysel başvurudaki başarının boyutunu ortaya koymaktadır. Rakamlara bakıldığında son dört yıldır Anayasa Mahkemesi’ne yıllık bazda ortalama 40 bin başvuru yapıldığı görülmektedir. Bugün itibarıyla derdest başvuru sayısı da 40 bin civarındadır. Bunun anlamı son dört yıldır mahkememizin yapılan müracaat kadar başvuruyu sonuçlandırmış olmasıdır. Dahası geçen yıl salgın şartlarına rağmen 45 binin üzerinde başvuru sonuçlandırılmış, böylece gelen başvuruyu karşılama oranı yüzde 112’ye çıkmıştır.

BİREYSEL BAŞVURUYLA İLGİLİ İÇTİHATLAR GELİŞİYOR: Diğer yandan Anayasa Mahkemesi yoğun iş yüküyle başa çıkmanın yanında, bireysel başvuruya konu temel hak ve hürriyetlere ilişkin içtihat hukukunu da her geçen gün geliştirmektedir. Dolayısıyla mahkememiz, kararlarıyla, anayasal haklar ve hukukun üstünlüğü temelindeki standartları, anayasa koyucunun amacı doğrultusunda ve insanımızın hak ettiği şekilde yükseltmektedir.

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri