Ayşe Buğra'yı Terörist Yapıp, Sevinç Çokum'a Necip Fâzıl Ödülü Vermek

N Gazete yazarı Kerime Yıldız'ın yeni yazısı...

 

Star gazetesi, 2014 yılından beri Necip Fâzıl ödülleri veriyor. Yeni fark ettim, 2020’nin hikâye-roman ödülü, Sevinç Çokum’a verilmiş.

Sevinç Çokum, gençlik yıllarımın romancısı. Ayrıca Türk Edebiyatı Vakfı sohbetlerinden de iyi hatırlıyorum. Ödül alması, gâyet normal ama normal olmayan başka bir şey var.

Necip Fâzıl ödülünü belirleyen jüri üyeleri Prof. Dr. Fâtih Andı, Prof. Dr. Hicâbi Kırlangıç, Prof. Dr. Turan Karataş, Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Murat Özel ve Necip Tosun’un, Gezi eylemlerine destek olan bir yazara niçin ödül verdiğini merak ettim.

Mezkûr isimlerin, “Öyle bir şey yok!” diye itirâz edeceklerine eminim. Etmeden evvel Varlık dergisinin Ağustos 2013 sayısını okumalarını tavsiye ediyorum. Sevinç Çokum’un Gezi eylemleri hakkındaki fikirlerini öğrenmiş olurlar.

Şunu özellikle vurgulamak istiyorum. İtirâzım, Sevinç Çokum’a ödül verilmesine değil; ödül ve cezâdaki çifte standartımıza.

Ayşe Buğra, Osman Kavala’nın eşi olduğu için suçluysa Gezi eylemlerine destek olan bir yazar niçin ödüllendiriliyor?

……

“SEROK AHMET” DEMEYİN, LÂZIM OLUR!

Sâdece Sevinç Çokum değil, MHP’ye yakın birçok isim, Gezi eylemlerine destek vermişti. Örnek mi? Türkgün yazarlarından bâzıları, haberiniz.com, ülkücümedya, haberaçısı.com gibi sitelerde, ağıza alınmayacak hakâretler yağdırıyorlardı. O zaman iktidara karşıydılar. T.C. Başbakanı’ndan ya RTE veya ön adıyla, yâni “Tayyip” diye bahsediyorlardı. Ekonomik kriz olmadığı hâlde püskevitlere çikolatalara imrenen çocuklar için ağlıyorlardı. AK Parti’ye oy verenler, vatan hâini; kendileri ise vatanseverdi. T.C. Başbakanını ÖDTÜ’deki uydu fırlatna törene sokmamak için eylem yapan öğrencilere destek oluyorlardı.

Nereden nereye geldiler.

Ne garip, o zaman da yanlarında Perinçek vardı.

Şimdi yat kalk “Serok Ahmet” dediklerinde, “Serok demeyin, lâzım olur” diye gülüyorum.

Bunlardan Mustafa Önder, 6 Şubat târihli köşe yazısında, terörist ilân ettikleri Boğaziçi öğrencileri hakkında şöyle diyor:

“Boğaziçi’nde öğrencilerin arasında TKP’li, Y-CHP’li ve HDPKK’li vekillerin işi ne? Biz bu filmi 12 Eylül öncesi birçok üniversitede görmüştük, Gezi olaylarında yaşamıştık.”

Mezkûr yazar, acaba bu filmi Gezi olaylarının neresinde yaşamıştı? İçinde mi dışında mı?

Cevâbı, bir yazısında kendisi vermiş. Ne olur ne olmaz, silinmeden aşağıya aldım. Şimdi ittifak ettikleri Akit için “yobaz” diyen yazar, şimdi “Sayın Cumhurbaşkanı” dediği Erdoğan’a da “RTE” diyor. “Serok demeyin, lâzım olur” demekte haksız mıyım?

Bunları hatırlattığım için kızmamalılar. Yalan söylemiyorum, iftira atmıyorum.

Rektör atamasına itiraz eden çocukların terörist diye hedef gösterilmesine, canım çok fenâ sıkılıyor.

 

“GEZİ, TANK VE KOÇ…

Koç ailesi bir ferdini kaybetti. Yobaz Akit, bir ölünün ardından “Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç öldü. Koç, son olarak denize işediği için 2300 TL ceza ödemeye mahkûm olmuştu” haberi yapacak kadar adileşiyordu.

Tıpkı “Camide içki içtiler” rezilliği gibi… Tıpkı “bebekli kadına saldırdılar” yalanı gibi…

Yüz bin insana iş veren, katma değer üreten bir holdingin başkanı vefat etmiş, onlar hâlâ çirkefliğin, bitmez tükenmez kinin peşindeler…

Mustafa Koç’un cenazesine bir gün önce Saray’da görüştüğü Cumhurbaşkanı da katılıyor. Tabii Davutoğlu da yanında… Baba Rahmi Koç’un iki yanında yer alıyorlar.

Oysa 17 Aralık 2013’te patlayan yolsuzluk skandalı ile sarsılarak 4 bakanını kaybeden RTE, Mayıs 2013’te yaşanan Gezi Parkı olayları için Koç’ları suçlamıştı.

Eylemcilere yiyecek yardımının Koç’un sahibi olduğu Divan Oteli'nden dağıtıldığını doğrulayarak "30 bin kumanyayı kimin dağıttığını, eylemcileri otellerinde kimlerin barındırdığını biliyoruz" demişti.

"Bunlar güdülen iktidarlara alışmışlardı, istediklerini indiriyorlardı, istediklerini getiriyorlardı. Bunlar aynı oyunun içindeler. Bunlar turnusol kâğıdı gibi ortaya çıktı. Terörle işbirliği yapanları kendi otellerinde yatırıp kaldıranları biliyoruz. Bunların hesabı sorulacak. Faiz lobisi de çıktı ortaya” diye bağırmıştı.

Evet, Koç ailesi Gezi olaylarında demokrasi ve hukuktan yana açık bir tavır alınca RTE’nin çok bozulduğu açıktı.

Ama 2014’te, Başbakanken Koç’a ait Ford’un açılışına katıldı, “Ben, ülkemin Başbakanı olarak, ülkemde yatırım yapacak bir gruba, bir kişiye karşı kin tutacak halim yok.’ diyordu artık.

“Yerli ve milli” hikâyeleriyle milleti epeyce oyalamalarına rağmen, yandaşı iş adamlarından bir proje çıkmadı, yani bir “yiğit” bulamadılar. Onların oradan buradan TV, gazete, şirket sahibi olmaktan başka hünerleri yoktu.

Türkiye’nin ilk milli ana muharebe tankı olacak olan Altay, Koç Grubundan Otokar’da tasarlanıp geliştirildi ve seri üretimine de talip oldu.

Mustafa Koç ölümünden bir gün önce Saray’da teklif sunmuştu.

Otokar’da tasarlanıp geliştirilen Altay için ilk karar 2007’de alındı, çalışmalara 2009’da başlandı, 2012’de 2 prototip ortaya çıktı. Altay’ın tasarlanıp geliştirilme maliyeti yaklaşık 500 milyon dolardı.

Altay’ın prototipleri her türlü iklim ve arazide 4 bin kilometre test edildi. Atış kontrol sistemini Aselsan, zırhını ise Roketsan geliştirdi. Altay’ın 4 mürettebat, 120 mm ana silah, lazer güdümlü füze atma kabiliyeti, kule makineli tüfeği ve nükleer-kimyasal tehdit tanıma sistemi de bulunuyor.

2012’de 1 ve 2’nci prototiplerin tanıtıldığı törende de RTE vardı.

Ama…

Şimdi olaydan farklı kokular yayılmaya başladı.

21. Yüzyıl Enstitüsü Başkanı emekli Tümgeneral Haldun Solmaztürk’ün, Mustafa Koç’un, ölmeden bir gün önce Saray’da silah konusunda hiçbir yetkisi bulunmayan RTE ile görüşmesinin açıklanmasını istemesi dikkatleri başka yöne çekti.

Solmaztürk, “Koç’un geliştirdiği 3,5 milyar dolarlık Altay tankının seri üretime geçişi sırasında AKP ve RTE’ye yakınlığı bilinen Şems Ethem’in şirketi BMC’nin devreye girdiğini” belirterek, “Cumhurbaşkanı, Koç’la niçin konuştuğunu açıklamalı” dedi…

Meydanlarda “yerli ve milli edebiyatı” yapan iktidarın son dönemlerde savunma sanayii ile ilgili önemli birçok projeyi gerçekleştiremediği de ortada…

Otokar’ın seri üretime hazır hale getirdiği Altayın üretimi için 18 Ocak’ta Savunma Sanayii Müsteşarlığı’na teklifte bulunuldu. 250 tank üretilecekti. Koç’un projesi önemli bir aşamaya gelmişken, AKP’ yandaşı, gazete ve televizyon patronu ve BMC’nin sahibi Şems Ethem devreye girdi, tankın seri üretimine talip oldu. AKP yandaşlığı, bu ihalede BMC firmasını daha şanslı konuma getirdi. İşte bu aşamada Koç, Erdoğan ile görüşmüştü.

Ancak savunma sanayii ihaleleriyle ilgili karar verme yetkisi Cumhurbaşkanı’nın değil. Buna rağmen Cumhurbaşkanı neden ilgileniyor?

“3,5 milyar dolarlık ihale için söylentiler” dolaşırken, RTE neden Mustafa Koç’la projeyi konuştuğunu açıklamak ihtiyacı hissetti acaba?

Sonra neden koşa koşa cenazeye geldiler?

Yakında her şeyi öğreneceğiz… İhaleyi yakından takip etmeli vatanseverler.”

(26 Ocak 2016-Ülkücümedya)

 

 

 

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Güncel Haberleri