Menderes döneminde Ulaştırma Bakanlığı görevinde bulunan Arif Demirer'in bir dönem Demokrat Parti (DP) Genel Başkan Yardımcılığı da yapan oğlu Mehmet Arif Demirer, merhum başbakan Adnan Menderes'e yönelik suçlamaların başında "ezanı Arapçalaştırma"nın geldiğini belirterek, "Bu saçma suçlamayı tekrarlayanlar şunu unuturlar, ezan zaten Arapçadır." ifadelerini kullandı.
Türkiye'nin gündemine erken Cumhuriyet döneminde giren "ezan", ilk kez 30 Ocak 1932'de Türkçe okutulmaya başlandı ve Ayasofya Camisi minaresinden "Allahuekber" yerine "Tanrı Uludur" sesleri duyuldu.
Kısa süre sonra Türk Dil Kurumunca hazırlanan ezanın arı Türkçesi Diyanet İşleri Başkanlığınca yayımlandı.
Tüm Türkiye'de müezzinlere yeni ezan öğretildi ve 1933 yılı başında çıkarılan bir emirle, fiilen yasaklanmamakla birlikte Arapça ezanın yerine Türkçesi konuldu.
Atatürk döneminde herhangi bir bağlayıcı hüküm getirilmemekle birlikte, onun vefatının ardından kurucusu olduğu CHP tarafından Türk Ceza Kanunu'na eklenen maddelerle, Türkçe ezana muhalif her türlü girişime yönelik hapis ve para cezası ile caydırıcılık hedeflendi.
Ancak 18 yıl boyunca tüm zorlayıcı girişimlere rağmen ezanın Türkçe okunması zorunluluğu kabul görmedi. Tek parti dönemi boyunca zemin bulamayan itirazlar çok partili hayata geçiş döneminde Demokrat Parti nezdinde karşılık gördü ve ezanın yeniden Arapça okunması, partiyi iktidara taşıyan en önemli vaat olarak kayıtlara geçti.
"27 Mayıs, şaşırmış insanların başarıya ulaşmış müdahalesi"
AA muhabirine açıklamalarda bulunan, babası Menderes döneminin Ulaştırma Bakanı olan Mehmet Arif Demirer, iktidara geldiğinde Arapça ezan yasağını kaldıran hükümeti devirmeye yönelik 27 Mayıs 1960 darbesini, "Şaşırmış insanların yaptığı, ancak başarıya ulaşmış bir müdahale" olarak nitelendirdi.
Darbecilerin başarısının kilidinin Ankara Radyosu'nu ele geçirmek ve elde tutmak olduğunu belirten Demirer, "Şaşırmış insanların yaptığı darbe" tezine yönelik iki örnek bulunduğunu kaydetti.
Bunlardan birincisinin, 30 Temmuz 1960'da Milli Birlik Komitesinin (MBK) Resmi Gazete'de yayımladığı 25 Temmuz tarihli tebliğ olduğunu belirten Mehmet Arif Demirer, söz konusu tebliğde "Bazı teşekkül ve şahıslar tarafından yapılan ezan ve Kur'an-ı Kerim'in Türkçe okutulması mecburiyeti gibi vatandaşlarımızın zihinlerinde yanlış kanaatler uyandıracak istidattaki beyan, tefsir ve propagandalar hiçbir surette Milli Birlik Komitesinin fikirlerini ifade edemez." değerlendirmesinin yer aldığını kaydetti.
Türkeş'ten "Tebliğ Komiteyi böldü" açıklaması
Mehmet Arif Demirer, MBK'nin yayımladığı söz konusu tebliğle ilgili, 27 Mayıs bildirisini "albay" rütbesiyle radyodan okuyan Alparslan Türkeş'in, 1961'de Yeni Delhi'de kendisiyle yaptığı görüşmede söylediklerini de aktardı.
Demirer, Türkeş'in o buluşmada kendisine, "İhtilalden hemen sonra Milli Birlik Komitesini yıpratmak için ezanın yeniden zorunlu olarak Türkçe okutulacağı rivayetleri ortaya atılmıştı. Ben ve Muzaffer Özdağ o tebliği hazırladık ve derhal yayımlamak istedik. Komitedeki sol görüşlü arkadaşlar karşı çıktılar. Komitenin ilk bölünme sebebidir. Sonunda bizim istediğimiz oldu ama 2-3 hafta gecikti." dediğini anlattı.
6-7 Eylül olayları
Azınlıkların mallarına ve taşınmazlarına yönelik saldırıların yaşandığı 1955'teki 6-7 Eylül olaylarını tertipledikleri suçlamasıyla Başbakan Adnan Menderes ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu'ya Yassıada yargılamaları sırasında 6'şar yıl hapis cezası verildiğini hatırlatan Mehmet Arif Demirer, o günlerde DP İstanbul İl Başkanı olan Orhan Köprülü'nün, darbeci devlet başkanı Cemal Gürsel tarafından daha sonra Kurucu Meclis'in "Onur Üyeliği"ne getirilmesinin de "şaşırmışlığın" ikinci örneği olduğunu belirtti.
Demirer, "Genel Başkan'a ceza, il başkanına Kurucu Meclis Onur Üyeliği. İşte 27 Mayıs rejiminin şaşkınlığının ölçüsü." ifadelerini kullandı.
Belirli bir kesim tarafından DP iktidarına yönelik yıllardır haksız suçlamalar yöneltildiğine işaret eden Mehmet Arif Demirer, şu değerlendirmelerde bulundu:
"Menderes'i 17 Eylül 1961 günü idam ettikleri yetmediği için o gün bugün bitmez tükenmez bir hırsla suçlarlar ve bir daha, bir daha asarlar. Suçlamaların başında şu vardır; 'İlk işi ezanı Arapçalaştırmak oldu'. Bu saçma suçlamayı tekrarlayanlar şunu unuturlar, ezan zaten Arapçadır. İkincisi de TBMM, 16 Haziran 1950 günü ezanın zorunlu olarak Türkçe okunmasına ilişkin kanundaki maddeyi iptal ederken, yasa değişikliği o gün oturuma katılan tüm CHP milletvekillerinin oyları ile ittifakla kabul edilmişti."
Ezanın yeniden Arapça okunmaya başlamasının halk nezdinde büyük karşılık gördüğünü kaydeden Demirer, DP'nin Basın ve Propagandadan Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürüttüğü 1994'te yaşadığı bir olayı da buna örnek gösterdi.
Mehmet Arif Demirer, 1994'te Adnan Menderes'in oğlu Aydın Menderes'in genel başkanlığını yaptığı DP'nin seçim gezisi için Doğu ve Güneydoğu Anadolu illerine yaptıkları seyahat sırasında Muş'ta yaşananları şu sözlerle aktardı:
"1994 yılı yerel seçimleri öncesinde Aydın Menderes'in genel başkanı olduğu DP'nin genel başkan yardımcılığını yaparken, 'Adnan Menderes'in oğlu geliyor' diye bizi Muş'ta karşılayan 80 yaşında bir Kürt vatandaşımız boynumuza sarıldı ve 'Ezan-ı Muhammediye'yi geri getiren adamın oğlu' diye selamladı. 16 Haziran 1950 öncesinde 'Allahuekber' yerine 'Tanrı Uludur' denmesinin o insanlara çok zor geldiğini o zaman daha iyi anlamıştık."