Barzaniciler sordu, kendileri yanıtladı: 'Kürtler kimin tarafında olmalı'...

Filistin direniş güçlerinin İsrail’e işgal altındaki topraklarda eylem yapması bölgesel denklemleri yeniden tartışmaya açtı. Ancak bazı denklemlerin tarihselliği güncel saflaşmaları da belirliyor. Bunlardan biri de İsrail-Barzani ilişkileri…

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi Başkanı Neçirvan Barzani bir etkinlikte konuştuktan sonra gazetecilerin sorusu üzerine, İsrail-Filistin Savaşı hakkında da değerlendirme yaptı.

Barzani, “Biz Kürdistan ve Irak halkı olarak savaşın ve yıkımın ne olduğunu çok iyi biliyoruz. İlke olarak her zaman şunu vurguluyoruz. Bu tür sorunlar savaşla değil, barışla çözülür, diyalogla çözülür. Filistin halkının kendi devletine sahip olma hakkı vardır. Filistinlilerin kendi devletlerine sahip olarak bölgede barış içinde yaşamaya hakkı vardır” dedi.

Bugün Gazze’de yaşanan ablukanın herkesi çok üzdüğünü vurgulayan Barzani, “40 kilometre uzunluğunda, 10 kilometre genişliğinde bir bölgede 2 milyon 300 bin kişi yaşıyor. Bu abluka büyük bir insani felakete yol açar. Umarım bu savaş en kısa zamanda biter. Ne Irak ne de başka bir ülkenin yakasına yapışır” ifadelerini kullandı.

Barzani savaşta tarafsız konumlanmaya işaret eden bu açıklamayı yaptı ancak Barzani ailesiyle İsrail arasındaki uzun süreli ilişki de kamuoyu tarafından biliniyor. Keza Barzani’ye yakınlığıyla bilinen bir internet sitesinde, KDP’nin konuya bakışını yansıtan bir makale de bu ilişki sonucunda ortaya çıkan güncel fikirleri yansıtıyor.

‘KÜRTLER KİMİ TUTMALI’

‘İsrail Hamas savaşında Kürtler kimi tutmalı?’ başlıklı makale girişinde tuttuğu tarafa dair fikir veriyor. “Hamas hiçbir şekilde kabul edilmeyecek biçimde hiç savunmasız sivilleri, gençleri ve çocukları öldürdü, direk sivilleri hedefledi. İsrail saldırılara ağır cevap verdi.“ satırları Filistin direniş güçlerinin İsrail tarafından işgal edilen topraklarında düzenlediği eylemi mahkum ederek işe başlıyor.

Makalenin ilerleyen kısımlarında Kürtlerin bu savaşta kimin tarafında olması gerektiğine ilişkin soru tekrar ediliyor hemen ardından İslamcı Kürt örgütlerinin Filistin’den yana tavır aldığı hatırlatılarak sert şekilde eleştiriliyor. Yazıda HDP-YSP’nin ve Türkiye’deki sol grupların da Filistin’i desteklediği belirtiliyor.
Makalede HDP-YSP’nin tavrı şu ifadelerle eleştiriliyor: “YSP “Filistin’in devlet kurma hakkını savunuyoruz” dedi. PKK geleneğinin bir uzantısı olan HDP-YSP “Kürtlerin devlet kurma hakkını savunuyoruz” sözünü tek bir gün kullanmadığı halde Filistin’e destek verdi.”

Burada dikkat çeken nokta; makalenin yazarının ve site yöneticilerinin YSP’yi ‘Filistin’in devlet olma’ hakkını savundukları için eleştirdikleri halde Neçirvan Barzani’nin de aynı hakkı söylem düzeyinde de olsa savunduğudur.

Kaldı ki ne Neçirvan Barzani ne de HDP-YSP geleneği Filistin konusundaki ifadelerinde samimidir. Çünkü her iki güç de esas olarak Filistin’i işgal altında tutan İsrail’le yakın ilişkilere sahip.

HAMASETİN ARDINA GİZLENEN HAKİKAT

“Kürtlerin şu anki askeri, siyasi pozisyonu Ortadoğu’da hiçbir gücü destekleyecek konumda değildir. Kürtler ancak kendini desteklemeli ve ancak kendi bayrağını kaldırmalı, kendisi için slogan atmalıdır.” İfadelerinin kullanıldığı yazıda Kürtler Ortadoğu’nun en mağdur halkı ilan ediliyor hatta Filistin’den daha ‘mağdur’ oldukları tezi işleniyor.

70 yıldır işgal altında olan ve on yıldır abluka altında yaşam savaşı veren Filistin halkıyla Kürtleri kıyaslayarak daha mağdur oldukları sonucunu çıkarmak için hakikatten kilometrelerce uzaklaşmak gerekiyor.

Ancak gerçeklikten uzaklaşan bu hamasi söylemin ardında bir hakikat yatıyor.

‘KÜRTLER FİLİSTİN’İ DESTEKLESE BİLE FİLİSTİN KÜRTLERİ DESTEKLEMİYOR’

Ara başlıkta yer alan cümle sözü edilen makaleden alıntı. Bu noktada Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas’ın Barzani’nin 2017’de düzenlediği hukuksuz bağımsızlık referandumuna karşı çıkışına yer veriliyor. Bilindiği üzere Barzani’nin en büyük destekçisi ABD bile bu referanduma temkinli yaklaşmış, çünkü bölge ülkeleri (Türkiye, Irak ve İran) referandumu geçersiz sayarak sınırlarına kuvvet sevk etmişti.

Ancak bir ülke bu referandumu açıkça desteklemişti: İsrail…

Yazıda Afrin’in Türk Silahlı Kuvvetleri’nce kontrol altına alınmasını da Filistinlilerin kutladığı belirtilerek Filistin halkının Kürtlerin yanında hiç yer almadığı vurgulanıyor. Yazıda Kürtleri Filistin’e destek vermeye iten gücün de Türkiye olduğu öne sürülüyor.

Şu ifadeler oldukça dikkat çekici:

“Kürtler 1970’lerden beri Filistin sevicilik aşılanmaya çalışılıyor. Solcular bu “anti-emperyalist, halkçı”, İslamcılar ise “ümmetçi” söylemlerle bunu yapıyor. Kürtleri Filistin’in yanına itmek Ortadoğu’da statükoyu savunan, gerici güçlerin stratejisidir.

Bu Kürtleri Batı’dan kopararak sömürgecilerin yedeğine almakla ilgili bir plandır.”
Bu teorik çerçeve yazının başından beri varılmak istenen yeri ortaya koyuyor. Barzani taraftarlarına göre, ‘Kürtlerin yeri İsrail’in yanı’

“Ortadoğu’da var olan statüko Kürtlere karşı acımasız davranmıştır. Bu statükonun değişmesi Kürtlerin çıkarınadır. Bölge güçleri statükoyu değiştirmeyeceğine göre Batı Kürtler için iyi seçenektir.” İfadeleriyle de Kürtlerin kimin yanında olması gerektiği vurgulanıyor. Barzanicilere göre Kürtler, bölge ülkelerine yani Türkiye, Irak, İran, Suriye ve Filistin halkına karşı ABD-İsrail cephesinde yer almalıdır. Yazının sonunda bir takım ilkesel tutumlardan söz edilerek Kürtlerin savaşta taraf olmaması gerektiği işlenmesine rağmen yine son sözde saflar belirginleşiyor: “Kürtler herkes ile ilişki halinde fakat bölge gericiliği ve Kürdistan sömürgeciliğini zayıflatacak taraflarla iyi bir pazarlık halinde olmak zorundadır.”
Yazının üst tarafından yeterince anlaşılacağı üzere bölge ülkelerine karşı kimlerle ‘pazarlık’ yapılacağı açıktır. Yazıda İsrail tarafından işlenen aleni savaş suçlarından dolayı ve Kürtlerin Filistinlilerle dini ve kültürel yakınlığı da dikkate alınarak açıkça sözü geçen ülkenin yanında yer alınması gerektiği açıkça yazılmamıştır, ancak daha açık da yazılamazdı.

İSRAİL-BARZANİ İLİŞKİSİNİN TARİHÇESİ

İsrail ile Barzani’nin ilişkisi İsrail’in kuruluşundan önceye dayanıyor. Kimi kaynaklar Yahudi Kürtlerden söz ederek Barzani ailesinin de bu köklerden geldiğini söylese de ilişkinin esası büyük güçlerin bölge üzerindeki emperyal planlarına dayanıyor. İsrail, bölgede Arap olmayan müttefik arayışında Irak ve Suriye Kürtleri’yle karşılaşmış ve el sıkışmıştı.

1961-1970 arasındaki Irak-Kürt Savaşı veya Eylül Ayaklanması adı verilen ilk büyük savaş sırasında İsrail, 1958 yılında Haşimi Hanedanlığı devrilerek cumhuriyet ilan edilen Irak Cumhuriyeti’ne karşı savaşan Mustafa Barzani güçlerine destek vermişti. Bu ayaklanmaya Şah rejimi altındaki İran ve ABD’nin de destek verdiğini hatırlatalım. İsrail bu dönemde Peşmergelere hem silah hem de askeri eğitim vermiş, Barzani en az iki kez İsrail’i ziyaret etmişti. Irak’ın ABD tarafından işgalinin ardından işgalin en önemli destekçisi Barzani ve işgalci ABD’nin müttefiki İsrail arasındaki ilişkiler daha da görünür hale geldi.
Bu ilişkinin en önemli maddi delillerinden biri de Irak Kürt Bölgesel Yönetimi topraklarından çıkan ve esasında Irak halkının tamamına ait olan petrolün yarısı İsrail’e satılmasıdır. Irak Kürtlerinin bağımsızlık referandumuna İsrail’in açık desteğine de yukarıda değinildi.

Son olarak, Irak’ın kuzeyinde gizli Mossad üsleri olduğu iddiasını İran Devrim Muhafızları sıklıkla dile getirmekte.

İlk yorum yazan siz olun
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.

Dünya Haberleri