Kuşkusuz Afrin zaferi Mehmetçiğin büyük başarısı. 18 Mart Çanakkale Zaferi’nin yıldönümüne denk gelmesi de ayrıca önemli. Yani bazılarının ön gördüğü ‘100 yıllık parantez’ açıldı diyebiliriz!
Kaldığımız yerden dün yazdığım konuya devam edersek, Şamil Tayyar’ın yaptığı açıklamaları da bu çerçevede önemli görüyorum. FETÖ’den tutuklular ile ilgili yargıdaki ‘borsa’ ne yazık ki hepimizin kulağına geliyor. Hem de uzun zamandır…Kaldı ki bundan aylar önce , ‘Suç Ekonomisi’ başlığı ile bir makale yazmış ve bu konuda bazı detayları daha o günlerde dile getirmiştim.
Tayyar bu bilgilerin (sorunların) Cumhurbaşkanı’na danışmanları tarafından iletilmediğini hatta saklandığını söylüyor. Tayyar bunu Cumhurbaşkanına konuları anlatınca bunu bizzat kendisine Cumhurbaşkanının anlattığını da söylüyor. Çok ilginç buldum. İlginçliğin ötesinde düşündürücü ve bir o kadar da tehlikeli buldum. Çünkü devletin en üst makamında bazı bilgilerin Devlet Başkanı’ndan gizlenmesi düşündürücü, tuhaf, kabul edilemez aynı zamanda çok tehlikelidir de. Hem de bu ülkede yaşayanlar olarak hepimiz için tehlikelidir. Umarın herkes bu sözler ve açıklamalar ışığında tehlikenin farkına varır.
Bu çerçevede, geçenlerde bir büyüğüm sohbet sırasında hızla devletin toparlanması gerektiğine dikkat çekmişti. O sohbeti hatırladım. Gerçi o, dışardaki tehlikenin bölgesel gelişmeler ile birleşmesi sonucunda doğacak yeni duruma tedbir alınmasını kast ediyordu ama meğer içerde de büyük ‘tehlike’ varmış anlaşılan.
Dışardaki tehlikeleri görmenin yolu bölgesel gelişmeleri doğru okumaktan geçiyor. Hem ABD’deki bakan değişimi, hem İngiltere ve Rusya arasında eski bir ajanın zehirlenmesi üzerinden tırmanan olayların hiç birisi tesadüf ve sıradan konular değil. Yeni atanan ABD’nin CIA Başkanının özellikleri de bunlara ilave edildiğinde, bölgede sıcak savaşın her geçen gün ne kadar yaklaştığını görmemek imkansız.
Özellikle İsrail yönetimindeki İngiltere-Rusya gerginliği gösteriyor ki , koca koca devletlerin başkentleri maalesef dışarıdan yönetiliyor. Görünen o ki, karşıda düşman yaratılarak daha önce bölgede savaşın, özellikle de İran-Türkiye Savaşının durdurulmasında en önemli rol alan İngiltere bu rolünden vazgeçirtilerek savaş alanı açılmaya çalışılıyor. Ki, bu aynı zamanda dünkü yazımın son paragrafında belirttiğim gibi ABD ve İsrail’in Ortadoğu’ya yerleşme planının da bir parçası olarak bilinçli inşaa ediliyor.
Bölgede ABD’nin kesin kalmasının yolu ise Türkiye –İran Savaşı’ndan geçiyor. Ki tüm bunlara eş zamanlı olarak uzun bir süredir Türkiye’de suikastlar ve diğer argümanların sahaya sürüleceğine dair istihbarat bilgileri var. Hatta söz konusu suikastler ile ilgili listede oldukları bilinen kişiler uyarılıyor. Hatırlayanlarınız olacaktır, yıllarca bu ülkede aydınlar öldürüldü. Ve ardından suikastlerin ardında ‘İran’ olduğuna dair manşetler atıldı. Ve bugün geçmişteki bir çok suikast hala aydınlanmış değil. Bahriye Üçok, Ahmet Taner Kışlalı… daha niceleri?
Tüm bu çerçevede ABD’nin yeni Dışişleri Bakanı Pompeo’yu göreve getirirken Trump’ın İran vurgusu, bölgedeki yeni tehlikenin ne olduğunu da açıkça ortaya koyuyor. Peki burada Türkiye nasıl bir duruş sergileyecek? Devlet aklı nasıl devreye girecek? ABD’nin yeni CIA Başkanı Gina Haspel’i geçmişine ve geçmiş uygulamalarına bakınca, bölgede daha sert bir durum ile karşılaşacağımız da açık olduğuna göre nasıl bir refleks sergileyeceğiz?.
Görünen o ki, bölgede yıllardır enerji bazlı darbeler ve kavgaların yerini silahlar ve silah lobilerinin savaşları alacak. Yakın zamandaki yeni tehlike ise küçültülmüş atom bombaları. Bu bombalar ki, istenilen ülke ve bölgede çok kişi de öldürmeden iyi kaos yaratabilecek cinsten. Şimdi sormak istiyorum, küçültülmüş atam bombaları var mı? Neden üretildi? Kimlerin elinde? Türkiye’de ne zaman kullanılması planlanıyor? Yarın yazacağım.